''Ey Yunan!'' çıkışının seçimlerle bir ilgisi olabilir mi?

''Ey Yunan!'' çıkışının seçimlerle bir ilgisi olabilir mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan 20 yıllık sessizliğini "ansızın" bozdu ve artık kendisiyle özdeşleşen seslenme tarzıyla "Ey Yunan!" dedi. Tam cümleleriyle Cumhurbaşkanının sözleri ise şöyleydi:

"Ey Yunan! Tarihe dön. Çok daha fazla ileri gidersen bunun bedeli ağır olur, ağır! Yunanistan''a tek bir cümlemiz var. İzmir''i unutma! Adaları işgal etmeniz falan bizi bağlamaz. Vakti geldiğinde gerekeni yaparız. Hani diyoruz ya, bir gece ansızın gelebiliriz."

Bu yazıda niyetim, Yunanistan''ın adalarımızı işgaline dair sorunları incelemek değil, bu cümlelerde dikkatimi çeken başka bir şey var:

20 yıllık suskunluğun ardından bu lafların şu an edilmiş olması ve daha da önemlisi "vakti geldiğinde gerekeni yaparız" cümlesindeki vaktin ne zaman geleceği sorusu.

Yani, bu sözleri söylemenin vakti neden şimdi?

Eyleme geçmenin vakti ne zaman gelecek?

Tüm bunların seçimlerle bir ilgisi olabilir mi?

Seçimlerin ertelenmesi ihtimali

Geçen ay seçimlerin olası savaş nedeniyle ertelenebilmesinin hukuken nasıl olabileceği üzerine bir değerlendirme yapmıştım. Söz konusu yazıda, mevcut iktidarın stratejisinin ne pahasına olursa olsun iktidarı kaybetmemek olduğunu ve aleyhine işleyen süreci lehine çevirmek için süre kazanmak isteyeceğinin, bu açıdan da seçimlerin ertelenebileceği düşüncesindekilerin artmakta olduğunu belirtmiştim. (Merak edenler 2 Ağustos 2022 tarihli yazıma bakabilir.)

Gerçekten de iktidarın yapmayı göze alacaklarının sınırı olmadığına ve "olmaz" dediklerinin olduğuna şahit olup bu iktidardan her şeyi bekleyenlerin sayılarının arttığı günlerdeyiz.

Bu durumda, olmaz gibi görünen seçimlerin ertelenme ihtimali, dolayısıyla bu erteleme için gereken "savaş ilanı" ihtimali de akıllara daha sık geliyor.

Bu açıdan, "vakti geldiğinde" yapılacak olan gereken için beklenen vaktin, seçim günü yaklaştığında, iktidarın iktidarda kalma ihtimalinin hâlâ çok düşük göründüğü vakit olması da muhtemel.

Seçim öncesi süreçte bizi bekleyenler

Türkiye gibi, demokrasi olarak adlandırılmaktan uzaklaşmış, literatürde artık "rekabetçi otoriter rejim" olarak sınıflandırılan ülkelerde, seçim öncesi süreçte yaşanan baskı artmaları ve adil yarışı baltalayan uygulamaların hat safhaya ulaştığı günlere giriyoruz.

1.Bilgi kirliliğinin artacağı günler bizi bekliyor. Halihazırda, çok doğru ve açık bilgiye ulaşıyor muyuz sanki, diyebilirsiniz. Doğru, şu anda da şeffaf bir yönetim anlayışından uzak olan ve medyası aracılığıyla bilmemizi istediği kadar ve istediği şekildeki bilgileri bizlere sunan bir iktidara sahibiz. Böylelikle, merak eden, şüpheci davranan ve doğru bilgiye ulaşmaya çabalayan bazıları dışında (ki onlar da çoğu zaman ancak bilginin yanlışlığını teyit edebiliyor, doğrusunun ne olduğuna ulaşmakta zorlanıyor), sunulan bilgilerle yetinen herkesin yanlış bilgi ile muhataplığı bu süreçte artacak. O yüzden okuduklarımızı, duyduklarımızı iyi tartmamız gereken bir döneme giriyoruz.

2.Baskının artacağı günler bizi bekliyor. Basına da muhalif siyasetçilere de vatandaşa da baskı artacak, susturma çabaları hat safhaya varacak. Yine, en çok ifade ve düşünce özgürlüğü ile basın özgürlüğü ihlali ile karşılaşılacak. İktidarın "yalnızca biz yönetebiliriz" algısını kırarak başarılı bir şekilde belediyeleri yöneten belediye başkanları, vatandaşın takdirini toplarken, iktidar tarafından da daha çok engellenmeye çalışılacak. O yüzden, baskılara direnebilmek adına, yanlışlıklar karşısında birlik olarak durmamız gereken bir döneme giriyoruz.

3.Suni gündemlerin artacağı günler bizi bekliyor. dedik, açlık dedik, yoksulluk dedik, yolsuzluk dedik, diyoruz; ancak bunlar iktidarın özellikle seçim öncesi sürece girdiğimiz dönemde dillendirilmesini istemediği sorunlar. Bu da halkın tamamı için çok da anlam ifade etmeyen bazı hak ihlalleri yapılacağını, yine medyatik birkaç isme savaş açılacağını ve herkesin yalnızca bu isimleri konuşup aşı, açlığı unutsun isteneceği anlamına geliyor. Kısa vadeli iyileştirme programlarının, faydasız müjdelerin açıklanacağı günler bizi bekliyor. O yüzden konuşulması gereken her şeyi konuşurken, en temel sorunları da inatla dillendirmemiz gereken bir döneme giriyoruz.

Tüm bu şartlarda, ülkeyi kaos ve kargaşaya sürüklemek isteyenlere inat, demokrasiye uygun bir şekilde, siyasal katılımla değişimi gerçekleştirmek için dikkatli ve kararlı olmalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları