Eziz dostum, mennen küsüb incinme…

Eziz dostum, mennen küsüb incinme…

Azerbaycan, "zafer"ini kutluyor…

Her şeyden önce;

Kariyerlerini Ermeni lobisinden alkış almak uğruna girdikleri özür kuyruklarına, ortak olmaktan utanmadıkları "soykırım" iftiralarına, "akili" oldukları açılımlara borçlu olup da, düne kadar adını değiştirmeyi bile teklif edebildikleri "Türk''ün bayrağı"na, şimdi konjonktürel, zorunlu ve suni selam duran güruha mensup olanlar kadar coşamadığımız için, bütün Azerbaycanlı soydaşlarımızdan için özür dilerim!

O güruha mensup olanlar, Ermenistan, "Azerbaycan toprağı olan ve Ermeni işgalinden, Rus denetimine transfer olan Karabağ topraklarında" peşine düştüğü "özerlikliği" -yeniden- dayatabildiği gün de "barış bayramı" kutlarlar, katillerin kanlı ellerini tutar halaya dururlar ama bizim içimiz yanar.

Ve böyle bir ihtimal var!

Ve bu ihtimal gerçek olmasın diye temkinle yaklaşıyoruz; cephede kazanılan "zafer"in masada daraltılmış "alanı"yla yetinmeye teşne manzaraya!

***

Meşhur mahnıdaki gibi; eziz dostum mennen küsüb incinme!..

Yazdıklarımın tek hecesi bile binlerce şehidi, binlerce gazisi, sayısı milyonu geçen "kaçgın(!)"ı olan mücadelene gölge düşürsün istemem…

Polad, Ilgar, Babek, Ferid, Semir, Anar, Elçin… Her şehidinde, bizim de evimizden cenaze çıktı…

Ermenistan''ın, -sahip olma imkanının bulunmadığı- o füzelerle vurulan her ev, her ocak bizim de üzerimize çöktü…

Askerinin Karabağ içlerine attığı her adımda, bizim de içimizde kelebekler uçuştu; heyecanlı bir ağrı indi çıktı, indi çıktı midemizden ağzımıza her dakika…

"Müjde" diye başlayan her cümlenin, ne kapanmaz yaraların, ne dinmez sancıların, ne derin acıların üzerine kurulduğunu bildiğimizden, o anlarda bile gözyaşlarımız sel oldu, hıçkırıklara boğulduk…

Burunuzun direğinin sızlamasından konuşamadık, başladığımız cümleler yarım kaldı; değil ki, sözde mutlu, sözde gururlu riyakarlar gibi ağzımızı yaya yaya konuşalım "başkumandanın yaveri(!)" edasıyla!

***

Azerbaycan''ın bugüne kadar çektiklerinin hakkı, "bütün Azerbaycan topraklarının" geri alınması, geri alınan "bütün Azerbaycan toprakları üzerindeki egemenliğin, kayıtsız ve şartsız olarak sadece Azerbaycan devletinin" olmasıydı.

Olmadı.

Ama her nedense "Olmuş gibi çek panpa" pozu veriyor "yetkililer" kameralara!

"İşgal bitti" diyorlar!

"Azerbaycan''ın toprak bütünlüğü sağlandı" diyorlar!

"Ermenistan, dize geldi" diyorlar!

Bu yüzden mi Ermenistan, hâlâ Ermenilerin yaşadığı ve Rusya kontrolüne bırakılan "Azerbaycan topraklarında", kendi kaderini tayin hakkı için başvuruda bulundu uluslararası mahkemelere! Bu yüzden mi "siyasi özerklik" yoluyla ortak olmaya çalışıyor Azerbaycan''ın kendi topraklarındaki egemenliğine!

***

Azerbaycan Türklerinin uğradığı soykırımın sembol kasabası Hocalı, Azerbaycan''ın bölgedeki tarihi varlığının belgesi niteliğindeki Hankendi gibi yerleşimler alınmak üzereyken masaya oturuldu ve Azerbaycan askerinin geri almasının işten bile olmadığı bölge Rus denetimine bırakıldı!

"Dağlık Karabağ" diye anılan bölgenin, gerçek manada Azerbaycan''ın kontrolüne giren kısmı "yüzde 40"ı!

Akıl almaz bir şekilde "Ermeniler barış istediği için seçildi" varsayılan "mağlup Başbakan Paşinyan", önce Azerbaycan''da özerk bir Ermeni bölgesi oluşturmak için "yasal başvuruda(!)" bulunup, sonra Zengilan koridoru için, kafa bulur gibi "Üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğini" bildiriyor; bizde bir bayram havası!

Kimseye tuhaf gelmiyor; "sorumluluk"tan bahsettiği hat zaten/aslen Azerbaycan toprağı!

***

Bütün bu kekre sürece rağmen ümitvar olmak için sebep yok değil aslında!

Var.

Bir gün gerçekten "nihai zafer"ini kutlayabilir Azerbaycan; üstelik, uzak da değil o gün; burnunun dibinde.

Eğer değerlendirebilirse, bırakın "Karabağ"ın bir kısmında "özerkliğe" razı olmayı, işlediği savaş suçlarının, işgal döneminde yol açtığı maddi kaybın karşılığı olan tazminatı ödeyebilme ihtimali bulunmayan Ermenistan''dan "toprak talebinde" bile bulunabilir bu şartlarda Azerbaycan!

Ama ne hikmetse konuşmamayı tercih ediyor bunu.

"Haklarımızın farkındayız", "Hukuksal prosedür", "Zaman gösterecek", "Farklı formüller ortaya çıkabilir" diye yuvarlak laflarla geçiştirmeyi tercih ediyor.

Bu bir tür "elini açık etmeme" stratejisiyle eyvallah; mevzu bahsin "nihai zafer" olduğu yerde hazmedilebilir bir muallaklık olur bu.

Ama değilse…

Neden eziz dostum?

Neden kazandığını almakta bile bu kadar tereddüt ediyorsun!

SORU-YORUM

Kalbe giden damarlarındaki tıkanma dolayısıyla operasyon geçiren Murat İde yoğun bakımda olduğu sırada, polis dayanıyor kapısına.

Kapısına dediysem evinin, işyerinin filan değil; hastanede yatırıldığı yoğun bakım ünitesinin!

Sormadan edemeyeceğim; "öbür dünyaya kaçmasından" mı şüphelendiler acaba?

İnsanoğlunun, yeri geldiğinde can düşmanını bile Allah''a havale edebildiği şu fani dünyada, İde''nin ifadesini almak, Allah''a kalır diye mi telaşlandılar ?

"İlahi adalet"ten bu kadar mı korkuyorlar?

Yazarın Diğer Yazıları