Geleceği bilinen olmak!

Geleceği bilinen olmak!

"Biz yokken açtınız", "Sizi biz adam ettik, iş verdik, ekmek verdik", "Biz olmasak fareler gibi aç kalırsınız", "İşinizi, gücünüzü bize borçlusunuz" gibi insanı uşaklığa zorlayan aşağılık yaklaşımlar, ancak şeytanın dilinden dökülür… Çünkü insanı ''rızk endişesi''yle korkutup hizaya çekmek ancak şeytanın marifetidir…

İnsanı ''rızk endişesi'' salarak yönlendirmeye çalışmak ne büyük şeytanlıksa, inanan insanların o endişeye kapılması da son derece zayıf inanç gerçeğidir… İnanan kişi için Allah, insanın ne sağlığına, ne namusuna, ne şerefine, ne haysiyetine, ne aklına, ne imanına kefildir… Sadece ve sadece rızkına kefildir… Bu kadar büyük teminata rağmen bir insan rızkından korkar hale gelip yeryüzünün şeytanlarına itaatkâr hâle geliyorsa, ortada büyük bir inanç problemi var demektir…

***

Asıl olan, hayatı doğru tamamlamaktır… Bunun için de ''hep doğru yerde, olunması gereken yerde'' bulunmak gerekir… Yeri gelmişken üzerinde bir kere daha duracağım:

''Olunması gereken yerde olmak''la ilgili en ibretlik hikâyelerden birisini İsmet Özel kitabına isim yapmıştı: "Waldo sen neden burada değilsin?"

Hanry David Thoreau''nun başı, ülkesi ABD''nin Meksika''yla savaşında belâya girmişti... Çünkü savaşın bir maliyeti vardı ve maliyetin karşılanması için vatandaşlara ''nüfus başına vergi'' konmuştu… Hanry buna karşı çıkmış ve ödemeyi reddetmişti...  Sonra hapse düşünce arkadaşı Waldo onu ziyarete gitmiş ve şu soruyu sormuştu:  "Hanry, neden buradasın?"

O da cevabı yapıştırmıştı:  "Waldo, sen neden burada değilsin?"

İşte o an ''burada olmak'' önemliydi önemli olmasına da arkadaşı burada yoktu… Kim bilir ''dünyaya ait'' ne kadar kutsal gerekçeleri vardı ama ''dâvâ adamlığına ait'' kutsal gerekçeleri tükenmişti artık…

***

Hani ''burada olmak'' denilince Şair sesleniyor ya: "Bir kan dâvâsı kadar tuhaf/ Bir sevda öyküsü kadar içeriden yaşamaktır hayatı, burada olmak/ Burada olmak burada/ Seher yeli estiğinde hışırtıları dinleyebileceğin çimenlerin koynunda/ Burada olmak burada/ Ayağına dikenlerin batacağı bir dere kenarında/ Burada olmak burada/ Kendi tarihinin ve kaderinin yazıldığı bu toprakta…

Sonra ''burada olma''nın anlamıyla finali yapıyor Şair: "Daha ne olsun be ahretlik/ Hayatın anlamı bu işte…"

***

Daima ''beklenen olmak'' hangi ölçü birimiyle anlatılabilecek bir büyüklüktür? Tufan Gündüz hoca "Türk, ''yardım götüren'' değil, ''beklenen''dir" derken nasıl da ağlatmıştı o Bosnalı yaşlı teyzenin sözleriyle herkesi…

Türk subaylarının Bosna''da uzak bir dağ köyünde yalnız yaşanan yaşlı bir teyzeye yardım götürmesini anlatmıştı hoca… Yol olmadığı için omuzlarında paketleri taşıyarak getiren subayları gören yaşlı kadın sormuştu "Türk müsünüz?" diye… Bizimkiler ''evet'' deyince yaşlı kadının zamanları ve mekânları kuşatan iki kelime dökülmüştü dilinden: "Geleceğinizi biliyordum…"

''Geleceği bilinen olmak'' olmak, ne tarifsiz bir asalet…

Çanakkale''de yoğun ateş altında siperden çıkıp, kurtaramayacağını bile bile, üstelik ölme riskini göze ala ala yaralı arkadaşına yetişmek, onun ölmeden önceki ''geleceğini biliyordum'' sözlerini duymak ve bu sözleri dünyalara değişmemek, hakkıyla nasıl anlatılabilir?

***

İzzetli bir hayat ''geç kalınmış'', ''hiç gidilmemiş'' veya ''hiç verilmemiş'' randevuların toplamı olamazdı… Orada olmak... Olunması gereken yerde olmak… Beklenen olmak… Geleceği bilinen olmak…

Kesal''in söylediği gibi: "Çünkü ahlâk, en olmaz zamanlarda ''ben buradayım'' demektir…" Ne mutlu hep olması gereken yerde olanlara ve öyle kalmak isteyenlere…

Yazarın Diğer Yazıları