Görevini iyi beceren bakan, Ertuğrul Günay

Sayın okurlarım iki yıl önce, dünyaya soldan bakan CHP’li Ertuğrul Günay, AKP’ye transfer oldu. Ve herhalde, transfer şartlarına uyularak da, Kültür ve Turizm Bakanı makamına oturtuldu.
Geçmiş yıllarda aynı görevi üslenen solcu bakanların hepsinden daha becerikli olduğunu, yerli komünist ve sosyalistlere karşı uygulamaları ile ortaya koydu.
SSCB Devlet Bankası’nın verdiği dolarlarla köşklerde ömür sürdüren Rus ajanı komünist Nâzım Hikmet Ran’ın, Türk vatandaşlığına kabul kararını, hiçbir kanuni müracaat olmadığı halde, çıkardı.
Yine, bir Türk hâkimini öldürdüğü için 19 yıl hapse mahkûm edilen, hapisten kaçarak yurtdışında yaşarken vatandaşlıktan çıkarılan ve ölen, aynı fikir yapısına sahip Yılmaz Güney için de,  “Vatandaşlığı ile ilgili sorunları varsa, düzeltilir”  dedi.
On gün önce de, yarım asırdır yine aynı yolun yolcusu olan Çetin Altan, 2008 yılı Türk Kültür ve Sanat Büyük Ödülü ile onurlandırılmıştır. Çetin Altan bile bu uygulamaya şaşırmış ve  “Bu ödül benim için sürprizdi. Şaşırdım. Umarım bu ödülü verdikleri için, ileride ’bir yanılgı olmuş’demezler”  diyerek doğruyu söylemiş ve yöndeşi Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı uyarmıştır. Çünkü, kendisi elli yıldır Lenin’in ve Karl Marks’ın yolunda siyaset ve yazarlıktan başka hiçbir kültür ve sanat dalında gayret sarfetmemiş ve ancak Türk Kültürü’ne ve Türk milliyetçiliğine karşı çıkan solcu yazar ve siyasetçi unvanına, hak kazanmıştır. Bizler, yarım asır, yazıları ve siyasi çabaları ile Türk milliyetçiliği ile mücadele eden, solcu ve komünist hareketlerin önderliğini yaparak TBMM’ye kadar giren ve 300 davaya muhatap olan insanlara, devletimizin  “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü”  vermesini, büyük bir yanlışlık olarak görüyoruz. Hele bugüne kadar aynı ödüle layık görülenlerin içinde Prof. Adnan Saygun’u, Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı, Prof. Halil İnalcık’ı ve Prof. Nevzat Atlığ kardeşim gibi, milli görüşlerini her zaman alkışladığımız insanları gördükten sonra.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, devlet görevlisi olarak ilk gittiği Moskova’da, 11 yıl Rus ajanlığı yapan komünist Nâzım Hikmet’in mezarına çiçekler bırakmış ve Türkiye kaçkınına şükran borcunu ödedikten sonra bizlere de şunları söylemişti;  “Nâzım Hikmet öleli 44 yıl oldu. Bu 44 yılın bir bölümü Soğuk Savaş dönemiydi. Ama 1990’dan bu yana 17 yıl içinde de bakanlığımız bu konuyla ilgili yapılmış, resmiyete intikal etmiş girişim yok. Ne Rusya’ya başvuru, ne de ailesi ile görüşme... Biz somut bir girişim başlatacağız. Nâzım Hikmet’in kızı ile bir vesileyle görüşmek istiyorum. Bundan sonra somut bir sonuç elde edene kadar bu konuyla ilgili konuşmayacağım” dedi. Ve kendi inancını savunan Nâzım Hikmet’e borcunu, bir ay önce vatandaşlık unvanını vererek, ödedi.
On gün önce de, yine kendi ideolojik inancını yıllardır savunan büyük yazar Çetin Altan’a  “2008 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” nü vererek, benden de, görevini iyi beceren bakan unvanını aldı.
Sayın okurlarım, Türk milliyetçileri olarak bizler, ilim adamlarımızın, yöneticilerimizin, politikacılarımızın, sanatkârlarımızın ve yazar-çizerlerimizin değerlendirmelerini yaparken, Türk Milli Kültürü’ne verdikleri öneme ve saygıya öncelik tanıyanlardanız.
Türk Dünyamızın kaynaklarını uzun yıllar sömüren ve 1990’lı yıllarda dağılan Sovyetler Birliği’nden sonra meydana çıkan beş kardeş Türk cumhuriyetinin önderliğini yapması gereken, yetmiş milyonluk Türk Dünyası’nın Kutup Yıldızı görünümündeki Cumhuriyet’imizin yöneticilerinde gördüğümüz “Milli kültür eksikliğini” ve “Türk milliyetçiliğine gösterdikleri saygısızlığı” affedemiyoruz. Ve yine de onları, görevini beceren insanlar olarak sunuyoruz.
Tanrı Türk’ü Korusun.
Not: Türk Milliyetçileri’ni siyasi platformda temsil etmek amacı ile kurduğumuz MHP’nin, 40’ıncı Kuruluş Yılı kutlu ve mutlu olsun.

Yazarın Diğer Yazıları