Belgesel yapımcılığı ve doğa, kent mücadelesi ve toplumsal olaylar üzerine yaptığı çalışmalar ile tanınan gazeteci Hakan Tosun, İstanbul'un Esenyurt ilçesinde 11 Ekim Cumartesi 00.30 saatlerinde uğradığı fiziksel saldırı sonrası Başakşehir'deki Çam ve Sakura Hastanesi’nde tedavi altına alındı.
Ağır yaralanan Hakan Tosun'un beyin ölümü, 13 Ekim Pazartesi akşamı gerçekleşti.
Saldırgan olduğu belirlenen 2 şüpheli, soruşturma kapsamında gözaltına alınarak tutuklandı. Bugün ise olayın yaşandığı noktada görgü tanığı olarak bilinen bir esnaf gözaltına alındı. Emniyet'teki işlemlerinin ardından serbest bırakıldı.
Olay sonrası ortaya çıkan ayrıntılar ihmaller zincirini gözler önüne serdi.
Hakan Tosun'un avukatı Onur Cingil, şüpheler ile birlikte ihmalleri YENİÇAĞ'a açıkladı.
İHMALLER ZİNCİRİ
Soruşturmanın ivedilikle ve özenle yürütülmemesi kamuoyunda rahatsızlık yaratması ve ihmallerin Hakan Tosun'un ölümünde bir "kasıt" algısına da neden olduğu vurgusuna yönelik Onur Cingil, "Hakan Tosun nerede? sorusu yüksek bir sesle dile getirilmesi ile soruşturmayı bir noktaya getirdi. Gündeme bu şekilde yansımadan önce emniyet güçleri belki de gazeteci olduğunu ve olayın bu kadar büyük olduğunu bilmiyordu. Belki de baskımız olmasaydı olay faili meçhul ve meçhul bir insan olarak kalacaktı. Gerek avukatlar, gerek aile, gerek kamuoyu bu süreci takip ediyoruz. Emniyet ve hastaneden başlayarak ihmaller zinciri var. 'İhmaller olmasaydı Hakan Tosun yaşayacak mıydı?' ayrı tartışma konusu. Ancak şu an önceliğimiz delilleri toplamak ve soruşturma kısmına yoğunlaşmak. Bugün otopsisi yapılıyor. Yarın da defenedilecek" ifadelerini kullanarak ihmalleri "Olay yerine gelen devriye polisi kimliğini tespit edemiyor. Çantası, cüzdanı yok. Parmak izi ile kimliği tespit edilebilirdi. Çevrede hiç kimse ile görüşülmemiş. Görgü tanıkları bulunmamış. Doğrudan hastaneye götürülüyor ancak çevrede birkaç hastane bulunurken çok uzun mesafedeki bir hastaneye, olaydan sonra 1-1,5 saatte ulaştırılıyor" şeklinde sıraladı.
Evinin yakınında saldırıya uğradığı bilgisine karşılık Onur Cingil, evinin üst sokağından daha uzak bir mesafede olayın gerçekleştiğine dikkat çekti.
Saldırıya uğradığı gün, Hakan Tosun'un İstanbul'un farklı ilçelerinde bulunduğunu vurgulayan avukat Cingil, sabah saatlerinden itibaren takip edilme ihtimalinin de olduğunu belirtti. Hakan Tosun'un gün içinde izlediği güzergaha ait görüntülerin de soruşturma kapsamında incelenmeye alındığını açıkladı.
DELİL YOK ETME OPERASYONU
Olaya yönelik delillerin ve görgü tanıklarının "gizemli" bir şekilde "ortadan kalkması" şüpheleri giderek artırdı.
Kolektif bir şekilde adeta "delil yok etme operasyonu"na dönüşen gelişmeleri anlatan avukat Cingil, "Olayın olduğu yerdeki dükkana Emniyet ve savcılıktan önce sanık yakınları gidiyor. Bir garip olan şey de araba plakasından araç sahibi ifadeye çağrılıyor, 'Ben değil oğlum kullanıyor diyor' ancak gözaltı işlemi yapılmıyor ve serbest bırakılıyor. Yanlarında tanıklar ile ifadeye gidiyorlar. Aslında profesyonel bir şekilde karartma söz konusu. Hem sanık ailesi hem avukatları hem görgü tanıkları hem de kolluk kuvvetlerinin bu kadar üzerine düşmesi, olayı kapatılacak bir konu olarak düşündüklerini gösteriyor" ifadelerini kullandı.
Öte yandan Halk TV'nin haberine göre olayı en net gören esnafın güvenlik kamerası ve kayıt cihazı, tutuklanan zanlılardan birinin ailesi tarafından “bize lazım” denilerek alındığı biliniyor.
ŞÜPHELER
Hakan Tosun'u uzun yıllar tanıdığını ifade eden Onur Cingil, Tosun'un incelediği doğa, kent mücadelesi ve toplumsal olaylar ile ilgili dosyaların birçok kişinin "canını yakmış" olabileceğini belirtti.
Kendi kaantini ifade eden Cingil, "Planlı bir şey yapıldığı ve bu saldırganların maşa olarak kullanıldığını düşünüyorum. Bu olmasa dahi Türkiye'de oluşan bir çete düzeni var. Sokaklar artık güvensiz. Nereden bakarsak bakalım; ama rant düzeni ama çete düzeni Hakan Tosun'un canına kıydılar. Türkiye'nin mevcut durumunu gösteren bir sonuç oldu" sözlerini kullandı.
HALK TV MUHABİRİNE GÖZDAĞI
Olay yerine haber yapmak üzere giden Halk TV muhabiri Umut Taştan, yayın esnasında çevreden bazı kişilerin yanına gelerek konuştuklarını açıkladı.
Taştan, cinayetin yaşandığı bölgede mahalle sakinleri ve esnafla görüşerek haber yaparken fail yakınları tarafından gözdağı verildi.
O anları anlatan Taştan, "18 yaşında olan sanığın babası geldi. Benimle konuşmaya başladı. O geldikten sonra başka insanlar gelmeye başladı. Ellerinde telefonla bir önceki yayınımızı izliyorlardı. Baba bize kendince iddialarda bulundu. Baba 'benim elimde ne görüntüler var, siz bilmiyorsunuz bunu' dedi. Baba, 3 bin kişiyle adliye önünde basın açıklama yapacaklarını söyledi" ifadelerini kullandı.
GÖLGEDE KALAN SORULAR
Öte yandan T24 yazarı Çiğdem Toker, bugünkü köşesinde Hakan Tosun cinayetine dair bir yazı kaleme aldı.
Toker, yazısında Hakan Tosun'un ölümünde Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi’nin idari bir ihmali olup olmadığı sorusunu gündeme taşıdı. Toker, soruşturmada bu konunun da ele alınması gerektiğini vurguladı.

Toker, olaya ilişkin gölgede kalan soruları tek tek sıralayarak aydınlatılması gerektiğini madde madde sıraladı:
10 Ekim gecesi saldırıya uğrayan gazeteci Hakan Tosun’un, saldırıya uğradığı andan vefatına kadar geçen o kısa süre içinde, devletin sorumluluğunda olması gereken birçok konunun bu kadar karanlıkta kalması kabul edilir değildir.
- Ailesinin, Hakan Tosun saldırıya uğradıktan sonra 27 saat sonra hastanede olduğunu öğrenmesi izaha muhtaçtır.
- Bu kadar büyük ve teknolojik bir hastanedeki hasta kaydının neden kimliksiz olarak yapıldığı, neden yüz taraması, parmak izi okutulmadığı soruları cevaplanmalıdır.
- Hakan Tosun’un kız kardeşinin hastane önünde yaptığı açıklamaya göre, ilk 27 saat boyunca acil serviste tutulan Hakan Tosun, olay basına yansıyınca, kamuoyu haberdar edilince, yoğun bakım servisine alınmış. Bu kahredici iddia, eğer bir olguysa teyitliyse, yoğun bakıma alınmasında neden gecikme yaşandığı sorusu cevaplanmalıdır.
- Halk TV muhabiri Umut Taştan’ın olay yerinde edindiği bilgiler doğrultusunda, Hakan Tosun’u öldürenlerin yakınlarının güvenlik kameralarını nasıl alabildiği götürebildiği aydınlatılmalıdır.
- Hakan Tosun’u öldüren ve tutuklandığı duyurulan kişilerin ifadeleri kamuoyuna duyurulmalı, ölümle sonuçlanan bu saldırının gerçek nedenlerinin ortaya çıkması için etkin bir soruşturma yürütülmelidir.
- Sağlık Bakanlığı’nın Kamu Özel İşbirliği Modeli ile yaptırdığı, finansmanında Japonya Merkez Bankası’nın da yer aldığı Türk Japon şirketlerinin üstlendiği, Yılın Kamu Özel İşbirliği Ödülü almış olan Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi’nde gazeteci Hakan Tosun’un vefatında idari bir ihmal olup olmadığı, idari incelemeye konu olmalıdır. Hakan Tosun hastaneye getirildiği ilk andan itibaren yoğun bakımda olsaydı kurtarılıp kurtarılamayacağının tespiti, kamu görevlilerinin sorumluluğu açısından hayati önemdedir.
OLAYIN NASIL GERÇEKLEŞTİĞİ BİLİNİYOR?
Ortaya çıkan görüntülere göre; Tosun bir süre tek başına yürüyor. 11 Ekim Cumartesi 00.30'da Esenyurt Mehmet Akif Ersoy Mahallesi’nde bir sokakta dinlenmek için otururken 2 kişi tarafından baş bölgesi hedef alınarak defalarca tekmeleniyor.
Kafasına aldığı darbeler nedeniyle yol kenarında baygın halde bulunan Tosun, üzerinde kimlik bulunmadığı için hastane kaydı yapılamamış, bu nedenle ailesine günlerce ulaşılamamıştı.
Beyin kanaması nedeniyle yoğun bakımda tutulan Tosun’un beyin ölümü gerçekleşmesi ile hayatını kaybetti.
Saldırganlar, olay yerine geldikleri motosiklete binip kaçıyor. Saldırıyla ilgili biri 18 biri 24 yaşında 2 kişi gözaltına alınarak tutuklandı.
Olay yerinde görgü tanığı olduğu bilinen ve kamera kayıtlarını sanık ailesine veren esnaf gözaltına alındı. Emniyet'teki işlemlerinin ardından serbest bırakıldı.
HAKAN TOSUN KİMDİR?
Tosun, 1975’te İstanbul’da doğdu. Tosun, 1993’te özel radyoların yayına başlamasıyla teknik danışman olarak meslek hayatına giriş yaptı. 1998’den itibaren İzmir’e yerleşti ve burada çeşitli özel televizyon kanallarında haber montaj operatörü olarak çalıştı.
2009’dan itibaren belgesel yapımcılığına yoğunlaşan Tosun, doğa, kent mücadelesi ve toplumsal olaylar üzerine bağımsız yapımlarıyla tanınıyor. “Çatılara Doğru”, “Tekel İşçileri”, “Büyük Anadolu Yürüyüşü”, “Dönüşüm (Gentrification)” ve “Validebağ Direnişi” gibi belgesellere imza attı.
Bağımsız gazeteci kimliğini sürdüren Tosun, aynı zamanda “Doğa ve Kent Aktivizm Documentary” adlı yapım şirketinde yönetmen olarak görev yapıyor.
İşte 11 soruda Hakan Tosun cinayeti…Gündem
Hakan Tosun'un öldürüldüğü yerde muhabire gözdağıGündem