Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Hamas, Kuvâ-yi Millîye’ye benziyor mu?

Görünen o ki Recep Bey seçimlerden de ders almamış ve hâlâ ideolojik kavramlar üzerinden gerginlik yaratma stratejisine devam ediyor.

Son yaptığı çıkış bir terör örgütü olan Hamas ile Cumhuriyetimizin kuruluşunda çok önemli bir rol üstlenmiş olan Kuvâ-yi Millîye’yi benzeştirmek, hatta bir tutmak oldu.

Önce ne dediğini harfiyen aktarayım ki bir yanlış anlama olmasın sonra bu iddiasının neden yanlış olduğunu da anlatacağım. Recep Bey’in sözleri tam olarak şöyle: "Türkiye'deki Kuvâ-yı Millîye ne ise Hamas da işte odur. Bunu söylemenin de bir bedeli olduğunun farkındayız. Hakkı ve hakikati haykırmanın zor olduğunu biliyoruz, tüm dünya idrak etsin. Saldırılarınıza, algı oyunlarınıza boyun eğmeyeceğiz."

Açıkça söylemek gerekirse Kuvâ-yi Millîye ile Hamas arasında bir benzerlik olduğunu iddia etmek hem Kuvâ-yi Milliye’yi ve hem de Hamas’ı bilmemek demektir!

Bu iki örgütü silah taşıyor, silahlı mücadele veriyor diye birbirine benzetmek her ikisi de silah taşıyor diye mafya ile polis teşkilatını birbirine benzetmeye çalışmak gibidir. Polis teşkilatı ve eylemleri ne kadar meşru ve yasal çerçevedeyse mafyanın silahlı eylemleri de o kadar gayrimeşru ve illegaldir değil mi?

İşte Hamas ile Kuvâ-yi Millîye arasındaki fark da böyle bir şeydir; biri ne kadar meşru bir talep ve yöntem ile hareket ediyorsa diğerinin talebi ve yöntemleri de o kadar gayrimeşrudur.

Bu noktadan baktığımızda bu iki örgütlenmenin iki temel hususta ayrıştığını görürüz:

1-HEDEFLERİ AYRIDIR

Kuvâ-yi Millîye tarihteki en meşru hak olan milli egemenlik hak ve özgürlüklerini tesis etmek için savaşmakta ve bir halkın hak ve hukukunu korumaktadır. Kuvâ-yi Millîye bütün silahlı mücadelesini bu çerçeveye oturtmakta meşruiyet kaynağı olarak millî iradeyi göstermektedir. Sonuçta Kuvâ-yi Millîye’nin siyasi hedefi tarihteki en meşru hedeftir

Hamas ise teokratik, yani dinî bir diktatörlük kurmak peşindedir, teokratik bir diktatörlük kurma hedefi ise bu çağda asla meşru bir hedef olarak görülemez!

Hamas hiçbir şekilde millî ya da insani hak ve özgürlükleri tesis etmek peşinde değildir. Yani Hamas kazansa dahi Filistin halkı kaybedecek, egemenlik hak ve özgürlüklerine kavuşamayacak, demokratik haklarına sahip olamayacaktır. Sonuç olarak Hamas kazansa dahi Filistin halkı kaybedecektir, Hamas’ın hedefi hiçbir şekilde halkın hak ve özgürlükleri değildir.

Bu iki çok önemli hedef farkı bize Hamas ile Kuvâ-yi Millîye arasında en küçük bir benzerlik bile olmadığını göstermektedir.

2-YÖNTEMLERİ AYRIDIR

Her iki örgütlenmenin bir diğer temel farkı ise kullandıkları yöntemdir.

Kuvâ-yi Millîye işgalci ordulara karşı savaş hukukuna uygun bir mücadele vermiş, bu günkü tanımıyla gerilla savaşı ve vur kaç taktikleri uygulamış fakat hiçbir şekilde terör yöntemine başvurmamıştır.

Mustafa Kemal, Kuvâ-yi Millîye'nin kuruluşunu şöyle açıklar ve “Hükûmet merkezi, düşmanların şiddetli çemberi içindeydi. Siyasal ve askerî bir çember vardı. İşte böyle bir çember içinde yurdu savunacak, ulusun ve devletin bağımsızlığını koruyacak kuvvetlere emrediyorlardı. Bu biçimde yapılan emirlerle, devlet ve ulusun araçları temel görevlerini yapamıyorlardı. Yapamazlardı da. Bu araçları savunmanın birincisi olan ordu da, 'ordu' adını korumakla birlikte, elbette temel görevini yerine getirmekten yoksundu. İşte bunun içindir ki yurdu savunmak ve korumak olan temel görevi yerine getirmek, doğrudan doğruya, ulusun kendisine kalıyor. Buna Kuva-yi Millîye diyoruz.” der.

Hamas ise dinî ve siyasi hedeflerine ulaşmak için terör yöntemini kullanmaktan çekinmeyen bir silahlı örgüttür. Hamas, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği'ndeki ülkeler ile uluslararası topluluklar tarafından terör örgütü olarak ilan edilmiştir. Ulaşılmak istenen politik hedef meşru olsa bile bu hedefe ulaşabilmek için terör yöntemini kullanmak asla kabul edilemez ve bunun herhangi bir mazereti de bulunmaz.

En azından son 7 Ekim saldırıları bile Hamas’ın terör yöntemini ne kadar pervasızca kullandığının somut bir kanıtıdır.

Bakınız terör bir yöntemdir ve terör yöntemini kullanan her kişi ya da örgüt, terörist olarak kabul edilir. Bu noktada bir terör örgütü ile tamamen meşru çerçevede düşmanla savaşan Kuvâ-yi Millîye’yi bir tutmak ise asla kabul edilemez.

Umarım Recep Bey bu yanlış söyleminden döner de işin sonu geçmişte kullanılan “öfkeli Sünni gençler” söylemine benzer vahim sonuçlar doğurmaz.

Yazarın Diğer Yazıları