Hırsız, adalet gözetmez!

Prof. Dr. Meltem Dikmen, Veryansın Tv’de, Erdem Atay’ın, Meclis’te Can Atalay'ın vekilliğinin düşürülmesi ve konuyla ilgili yargıdaki kriz hakkında sorularını cevaplandırırken "Bilinçli olarak hukuki bir bulanıklık yaratıldığını düşünüyorum" dedi.

Normal mahkemelerde bile, ilk derece mahkemelerde bile tutuklu yargılanan kişilerin duruşmaları bir an önceye alınır. Yani en geç 1 ay önce duruşmalar yapılır” hatırlatmasında bulunan Dikmen, Son dönemde mahkemeler de adeta kamuoyunda belli konuların yargının hukuki meşruiyetiyle ilgili konuların kamuoyunda tartışmaya açılması ve gündemin bu şekilde geliştirilmesi için bilinçli olarak paslaşıyorlar ve toplum için yapay gündem yaratıyorlar gibi geliyor bana.

Bilinçli olarak hukuki bir bulanıklık yaratıldığını düşünüyorum. Ve bu hukuki bulanıklık ortamında ağaçlara bakarak ormanı görmemek gibi bir durumla karşı karşıyayız diye düşünüyorum.

Eğer Anayasa Mahkemesi, Can Atalay için gerçekten bir hak ihlali tespitine karar verecek olsaydı 4 ay elinde bekletmemeliydi o dosyayı. Başvurunun kendisine geldiği 1-2 ay içinde henüz Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin bu konudaki kararı kesinleşmeden verebilmeliydi. Ama yapay bir kriz oluşturulmuştur.” diye konuştu.

***

Yeni Anayasa tartışmalarını işaret eden Dikmen, “Değişikliklerin hangi noktalarda olacağı konusunda şimdi ipuçları toplanmaya çalışılıyor. Bunlardan biri Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini budamak” yorumunu yaptı.

Türkiye’nin son 20 senede Anayasasızlaşma, devletsizleşme, kimliksizleşme ve vatansızlaşma sürecine girdiğini söyleyen Dikmen, “Yanılmadığımı, adım adım bu sona yaklaştığımıza dair birtakım gelişmeleri gözledikçe de çok üzüldüm” dedi.

***

Bir ülkede hukukun işleyip işlemediğinin en somut göstergelerinden biri, yolsuzluk endeksidir.

Türkiye, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün açıkladığı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde bu yıl da gerileyerek Zambiya ve Gambiya gibi ülkelerin gerisine düştü.

180 ülke arasında 115. olan Türkiye için bu, tarihin en kötü yolsuzluk algısını gösteriyor. Türkiye geçen yıl 101. sıradaydı. Listenin zirvesinde Danimarka, sonunda ise Somali yer aldı.

Haberi, günlük basın taraması yaparken haberi BBC’de gördüm. Medyanın bu haberi görmemesinin bir sebebi, “iktidarı yıpratmamak”la ilgilidir... Asıl sebep ise iktidar medyasının usulsüz ve adaletsiz olarak sürekli beslenmesidir ki bu da bir çeşit yolsuzluktur.

Kamu kurumlarının reklamlarını sadece iktidara vermesi, ayrıca özel sektörün baskı altına alınarak muhalif medya kuruluşlarına reklam vermemesinin sağlanması da yolsuzluktur.

***

Bir ülkede hukuk sisteminin nasıl işlediğini anlamak için yolsuzluk endeksine bakmak yeterlidir. Yolsuzluğun oranı adaletin veya adaletsizliğin oranı demektir.

Şeffaflık Örgütü, Türkiye’ye dair değerlendirmesinde “Türkiye’nin 2015’ten beri hızla gerilemesi, yürütmenin çok güçlü bir hale gelmesi il, demokratik denge ve denetleme mekanizmalarının azalmasından kaynaklanıyor” ifadelerini kullandı.

Örgüt Türkiye’de yolsuzluğu önleyecek yasaların yetersiz olduğunu, bu yasaların uygulanmasında da isteksiz davranıldığını, yargının bağımsız olmadığını aktardı.

***

Yolsuzluğun kurumsallaştığı ve komisyon adı altında rüşvetin tarifeye bağlandığı ve havuzda toplanan paraların dövize çevrilerek yurt dışına kaçırıldığı bir sistem, ekonomik krizin neden durmadığını ve durmayacağını da gösterir...

Bu, vampirin insan kanı emmesi gibidir. Ülkenin kanı da bu şekilde emiliyor. Yapılan hesaplara göre yurt dışına kaçırılan döviz miktarı, 22 yılda bir trilyon doları aşmıştır. Bir trilyon doların kaçırılmadığını düşünün... Emekliler, açlık sınırı altında bir maaşa mahkûm edilir miydi?

Açıkça görüldüğü gibi hırsızlık, bütün kötülüklerin hem anası hem babasıdır... Hırsızlık bir politika olarak uygulanırsa, sebep olduğu ekonomik krizden dolayı dış politikada teslimiyetçiliğe yol açtığı için vatana ihanete kadar da götürür.

Bu itibarla, ülkenin kanının emenlerden, Anayasal düzene, hukuka saygılı olmalarını bekleyemezsiniz...

Hırsız, adalet gözetmez...

Yazarın Diğer Yazıları