Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK

Cahit Armağan DİLEK

İdlib kuzeyinde güvenli bölge

Sonunda söyleyeceğimizi baştan söyleyelim. Türk medyasında yazılıp çizildiği gibi, uzman yorumcuların ballandıra ballandıra anlattığının aksine gibi Soçi'de ne başarı var ne de kısa vadede çözüm umudu. 

Soçi zirvesinde somut bir sonuç yoktu. Peki ne vardı? Daha önceki üç zirvede söylenenlerin tekrar edildiği laf kalabalığı vardı. Mutabık kalma konusunda mutabık kalındığını gösteren tekrarlar vardı. Yani içi ve altı boş, rutin sözler vardı.

Var olan diğer bir şey de Türkiye'ye mesajlardı. Rusya ve İran bir olmuş Türkiye'ye yapmaması gerekenleri belirtip hangi sınırlar içinde adımlar atabileceğini anlatıyorlardı.

Ana gündem, zirveden çok önceden belli olduğu gibi İdlib'di. Ama onda da bir mutabakat çıkmadı. Zirve sonrası Kremlin sözcüsü Peskov'un kısa açıklamasından da anlaşılacağı üzere İdlib'de bir ortak operasyon kararı yok. Ama Rusya ve Suriye'nin İdlib batısında, güneyinde ve doğusundaki HTŞ-Nusra hedeflerine yönelik sınırlı hava operasyonları, top atışları, noktasal operasyonları devam edecek.

Yani Türkiye, sahadaki şartlara bağlı olarak bir kara operasyonu öteletmiş gözüküyor. Teröristlerin karşı saldırıları artmadığı sürece böyle devam edecektir.

İşte bu noktada Putin'in belirttiği ilave tedbir öne çıkıyor. Benim bundan anladığım Türkiye'nin elindeki vasıtalar her neyse HTŞ-Nusra'nın İdlib dışındaki Rus üslerine ve Suriye mevzilerine yönelik taciz atışlarını durdurmak, en azından azaltmak. Yoksa tek taraflı bir kara operasyon başlayabilir. Ruslar bunu diplomatik sertlikle ifade etti.

Diğer taraftan ABD'nin de tahrikiyle Rus ve Suriye mevzilerine terörist saldırıları artarsa da bu sefer kara harekâtı gündeme gelir. İdlib'de durumun karışması Astana ortaklarını buraya angaje edeceğinden ABD'nin Menbic ve Fırat doğusunda elini rahatlatacaktır. Eğer böyle üç noktadan bir operasyon başlarsa bunun Halep-Lazkiye M4 kara yoluna kadar olması beklenmeli.

Daha kuzeye çıkılması Türkiye'yi de çatışmalara müdahil etmek demektir ki bu Astana ortaklığını da sona erdirir. Putin en azından 31 Mart'a kadar bunu denemeyecektir. Bu haliyle Halep-Lazkiye M4 kara yolunun kuzeyi bir güvenli bölge olacaktır. Kime karşı? Suriye'ye. Kimin kontrolünde? Türkiye ve bir süre sonra ABD/NATO ile ortak. Böylece herkes Fırat doğusunda bir güvenli bölge beklerken tam aksi yerde bir güvenli bölge gündeme girecek gibi.

Bunun haricinde Menbic ve Fırat doğusu konularında da mutabakat yok. Olmadığı gibi Türkiye'nin muhtemel operasyonlarına karşı olduklarına ilişkin açıklamalar geldi. Ruhani, Kürtlerin (ki kastedilen PYD/YPG'dir) haklarından bahsederek, Rusya, Suriye'nin izni olmadan mümkün değil diyerek buna karşı çıktılar. Ortak açıklamada da isim verilmeden Adana Mutabakatı'na atıf yapılarak operasyon olmadan Şam ile koordinasyon iş birliği içinde Türkiye'nin terör tehdidi kaygıları giderilebilir dediler.

Rusya ve İran, Türkiye'nin İdlib'i Suriye masasında kalmak için bir manivela olarak kullandığını ve kısa vadede çıkmak istemeyeceğini düşünüyor. Menbic ve Fırat doğusundaki muhtemel bir Türk operasyonuna karşı çıkmalarının en temel sebebi de budur.

Açıklamalar Astana üçlüsünün farklı hedeflerle farklı bakış açılarına sahip olduğunu bir kez daha gösterdi. Buna rağmen değişik olaylarla Batı'dan ayrı duran bu üçlünün Astana sürecine ihtiyaçları var. Aksi halde üçü de yalnızlaşacaklar. Bu nedenle her ne kadar anlaşamasalar da bir arada kalmak zorunda kaldıkları konusunda mutabıklar. Astana'ya hayat öpücüğü vereceğini düşündükleri için gözlemci statüsünde diğer ülkeleri davet ediyorlar. Ama burada Rusya'nın aklından geçenler bölgedeki Arap/Körfez ülkeleri. Rusya böylece aslında Astana sürecinde Türkiye'yi dengelemek istiyor.

Fırat'ın doğusundaki güvenli bölge konusunda Astana üçlüsü ABD'ye karşı ama üçlü içinde de 1'e 2'ye tam bir ayrılık var. Rusya ve İran, Türkiye'nin gündeme getirdiği şekilde veya ABD'nin oluşturacağı güvenli bölgeye karşı olduğunu net gösterdi. ABD'nin çekildiği yerler Suriye kontrolüne geçmelidir diyorlar, kesin ve net.

Putin bu tutumuna dayanak olarak Adana Mutabakatı'nı ortaya koyarken Ruhani ilave olarak Kürtlerin haklarından ve temsilinden bahsederek Türkiye'nin PYD/YPG'ye yönelik operasyonuna karşı olduğunu, Türkiye'yi rahatsız edecek seviyede ileri götürdü. Böylece İran, belki de ilk defa açıkça PYD tarafında olduğunu gösterdi.

Astana üçlüsü Fırat doğusundaki gelişmelerin tamamen ABD inisiyatifinde olduğunu kabullenmiş gibi. Gazetecinin ABD'nin Fırat doğusuna koalisyon kontrolünde gözlemci güç konuşlandırması önerisini sorduğunda, üç lider de soruya en uzaktan bile değinmedi. Muhtemelen hem içeriğini bilmiyorlar hem de olup biteni görmek istiyorlar.

ABD'nin çekilme sürecindeki belirsizlik ve çekilmesinden üç ülkenin de farklı beklentileri olması ortak tavrı mümkün kılmıyor. Bu aynı zamanda Astana ortakları arasında güvensizliğin de işaretidir.

Hâl böyle olunca çıkan sonuçlarıyla birlikte 14 Şubat sevgililer günündeki Soçi zirvesini, zorunlu uzatmalı aşk olarak tanımlarsak abartmış olmayız. Çünkü ortaklık dağılırsa üç yalnız olacaklar.

Yazarın Diğer Yazıları