İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral’ın koordinasyonunda, Prof. Dr. Cenk Yaltırak, Prof. Dr. Seda Yolsal Çevikbilen, Doç. Dr. Tuna Eken, Prof. Dr. Hülya Kurt, Doç. Dr. Beyza Taşkın ve Dr. Murat Şahin’den oluşan Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (MATAM) Grubu, “23 Nisan 2025 Orta Marmara Sırtı Depremi (Mw 6,2: 12.49 - 26 km Silivri Güneyi)” başlıklı bir ön rapor yayımladı.

Rapora göre, 23 Nisan 2025’te saat 12.49’da, Marmara Denizi’nin Orta Marmara Sırtı’nda, yerin 13 kilometre derinliğinde meydana gelen deprem yaklaşık 13 saniye sürdü. Deprem, 26 Eylül 2019’daki 5,8 büyüklüğündeki Silivri depreminin 5 kilometre güneyinde gerçekleşti. 25 Nisan itibarıyla bölgede 291’den fazla artçı sarsıntı kaydedildi.

Artçı depremler, 40 kilometre uzunluğunda ve 12 kilometre genişliğinde bir alanda, ana fayın kuzeyinde yoğunlaştı ve özellikle Kumburgaz Havzası ile kuzey bloktaki ikincil fay hatlarında kümelendi. Bazı artçı sarsıntılar 30 kilometre derinliğe ulaştı.

Depremin, Mayıs 1766’da deprem üreten Doğu Sırt Kuzey Segmenti (Kumburgaz Fayı) ile Silivri Sırt Güney Sınır Fayı arasında meydana geldiği belirtildi. 2019 Silivri depremlerinden sonra bölgede gözlenen gerilim değişimi ile 2025 depreminin konumu arasında tutarlılık olduğu vurgulandı.

Hesaplamalar, 1766’dan bu yana biriken sismik gerilimin yalnızca yüzde 12’sinin bu depremle boşaldığını ortaya koydu. Ana şokun, 20x12 kilometrelik bir alanda 30 santimetrelik yer değiştirmeyle gerçekleştiği tespit edildi. Ulusal ve uluslararası gözlem kuruluşları, depremin sağ yanal doğrultulu faylanma özelliğine sahip olduğunu bildirdi.

Raporda, depremin ivme değerlerine ilişkin veriler de paylaşıldı. Marmara Bölgesi’ndeki il ve ilçeleri kapsayan tabloda, en yüksek ivme değeri İstanbul’un Küçükçekmece ilçesinde ölçüldü. Küçükçekmece’yi Eyüp, Marmara Ereğlisi ve Avcılar takip etti. Deprem merkezinden 200 kilometre yarıçaplı alanda en yüksek yer ivmesi, merkez üssüne 50 kilometre mesafedeki Küçükçekmece’de kuzey-güney yönünde 0,2 g olarak kaydedildi. Diğer yüksek ivme değerleri Sazlıbosna Barajı’nda 0,16 g, Marmara Ereğlisi sahilinde 0,1 g ve Arnavutköy’de 0,1 g olarak ölçüldü.

Raporda, ivme değerlerinin yalnızca mesafeyle değil, zemin yapısı, topoğrafya ve jeolojik özelliklerle de ilişkili olduğu belirtildi. Mevcut azalım ilişkileriyle ölçülen değerler arasındaki uyumun yüzde 65’in altında kaldığı, bu nedenle yeni nesil dinamik azalım modellerine ihtiyaç duyulduğu ifade edildi.

Kumburgaz Fayı’na ilişkin analizlerde, 1766’dan beri biriken 3,7 metrelik atımın sadece 0,3 metresinin bu depremle boşaldığına dikkat çekildi. Ana şok ve artçıların fay düzleminde dar bir alanda sınırlı kaldığı, ancak gerilmenin Orta Marmara Çukuru yönünde yoğunlaştığı tespit edildi.

“KUMBURGAZ SEGMENTİNİN YALNIZCA 20 KİLOMETRELİK KISMI HAREKET ETTİ”

MATAM Müdürü Prof. Dr. Cenk Yaltırak, Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, depremin Kumburgaz segmentinin sadece 20 kilometrelik bir kısmında gerçekleştiğini belirtti. Segmentin tamamının 80 kilometre uzunluğunda olduğunu vurgulayan Yaltırak, “Fayın küçük bir bölümünde 30 santimetrelik bir hareket oldu. Ancak bölgede 3,7 metrelik bir gerilim birikimi var. Bu deprem büyük bir depremin habercisi değil, ama ‘stres tamamen boşaldı’ demek de doğru olmaz. Fayın büyük kısmı hâlâ aktif” dedi.

Yaltırak, tarihsel örneklerden yola çıkarak çoklu kırılmaların daha iyi anlaşıldığını ifade etti: “1999 İzmit depreminde tek bir deprem değil, üç ayrı fayın aynı anda kırılmasıyla bir deprem zinciri yaşandı. İlk ölçümler 7,4 gösterse de moment hesapları 7,5’e ulaştı. Düzce fayının bir ay sonra kırılması, yıkımı artırdı. Eğer aynı gün kırılsaydı, hasar çok daha büyük olurdu.”

Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinde de ardışık kırılmaların görüldüğünü belirten Yaltırak, Anadolu’da büyük depremlerin genellikle zincirleme olduğunu ve farklı segmentlerin peş peşe kırıldığı senaryonun “en kötü durum” olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

“MÜHENDİSLERİN GÖREVİ EN BÜYÜK RİSKİ TANIMLAMAK”

Prof. Dr. Yaltırak, Marmara’da sıkça konuşulan 7,8 büyüklüğündeki deprem senaryosunun korku yaratmak için değil, mühendislik hesaplarıyla ortaya konduğunu vurguladı. “Bu rakam, doktora çalışmaları, moment hesapları ve fay uzunluklarıyla bilimsel olarak belirlendi. Arkasında yüzlerce uzmanın emeği var. Mühendis olarak görevimiz, toplumun karşılaşabileceği en büyük riski tanımlamaktır” dedi.

Depreme hazırlık yapmanın önemine işaret eden Yaltırak, “Bir kova düşünün, dört bölmeli ve içi dolu. Eğer tüm bölmeler aynı anda boşalırsa ne olur? Bir segment kırılırsa 7,1, ikisi kırılırsa 7,4, üçü kırılırsa 7,6, dördü kırılırsa 7,8 olur. Şehirleri 7,1’e göre tasarlarsanız, 7,8 olursa felaket yaşanır. Ama 7,8’e göre hazırlanırsanız, 7,1’de zarar görmezsiniz. Bu kadar basit” şeklinde konuştu.

“İNSANLAR GERÇEKLERİ DEĞİL RAHATLATICI SÖZLERİ DİNLİYOR”

Toplumun depremlerle ilgili yanlış algılara kapıldığını belirten Yaltırak, bilimsel doğruları aktarmaya çalıştıklarını söyledi. “Ancak insanlar duymak istediklerini tercih ediyor. Bu, bilimden uzaklaşma hali. Gerçekleri konuşanlara değil, rahatlatıcı sözlere inanılıyor. Ama doğanın şakası yok. Deprem, unutuldukça kendini hatırlatıyor. ‘Yarın Marmara’da 6,5’lik deprem olmayacak’ diyemem. Olursa da bu bir tahmin değil, risk yönetimi meselesidir. Bizim görevimiz, en büyük riski belirleyip kentsel dönüşüm ve afet planlaması yapmaktır” diyerek sözlerini tamamladı.