İstilâcı balıklar ve Türkiye'nin istilâ edilmesi...
Sözcü gazetesinin haberine göre Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, Antalya'nın Kumluca ilçesi açıklarında batan 3 bin ton boksit yüklü geminin çıkarılması gerektiğini belirterek, "Geminin battığı bölge, Batı Akdeniz'in en hassas ve biyolojik çeşitlilik bakımından en zengin deniz kesimi. Batık geminin çıkarılmama maliyeti, çıkarılmasından ağır olur" dedi.
Dr. Erol Kesici, "Boksit, çevreyi en fazla kirleten maddedir. Gemideki diğer zararlı maddeler ve boksit, balıklar ve birçok su canlısı için toksik etki yaparak, ani ve kitlesel ölümlere sebep olabilir. İçinde bulunduğumuz mevsim, balıkların üreme ve gelişme dönemi olup, bölgede de av yasakları söz konusu. Kirlilik sonucu balık verimliliği azalacaktır. Kirlenen denizlerde balon balığı vb. istilâcı türler artmaktadır." bilgilerini verdi.
**
Son cümlede belirtilen durum, çevredeki siyasi zehirlenmeler sonucu, Türkiye'nin istilâ edilmesine ne kadar benziyor...
Tabii istilâcı kitlelerin bu işte bir kusuru yok. Çünkü istilâcıların memleketini zehirleyenler, Türkiye'yi yönetenlerdir...
Yakın zamanda konuyla doğrudan ilgili iki yeni ve değerli kitap okudum. Birincisi, gazeteci Nur Batur'un, "Orta Doğu'nun Şahları, Vezirleri, Piyonları" adlı eseri... Kitabı burada özetlemek mümkün değil. Okumak gerek... Yalnız Nur Batur, ön sözde, "Arap ve İslam dünyasında görüştüğüm devlet başkanları, kendilerini lider sanan piyonlardı. 2002'de siyaseten yasaklıyken Beyaz Saray'da ağırlanan Erdoğan'a gelince... Karizmatikti. Çok hırslıydı. Kitleleri ayağa kaldırabiliyordu. İslam ve Arap dünyasına lider olmak istiyordu ancak hem Arap dünyasında yalnızlaştı hem de ABD ve Rusya arasında sıkışıp kaldı. Ya Erdoğan liderliğinde güç kazanan Türkiye'deki Siyasal İslamcılar? Onlar da ABD'nin piyonuydu." diyor...
Batur, "Peki Türkiye'de Siyasi İslam ve Müslüman Kardeşler dönemi kapanacak mı? Yoksa ABD ile uyumlu yeni bir grup Siyasi İslamcı, iktidarda kalıp stratejik hedefe yürümeye devam mı edecek? Erdoğan ile ya da Erdoğan'sız..." diye de ekliyor...
Bilindiği gibi Siyasal İslamcı rolünü oynayanlar, bugün Millet İttifakı'nın içine de serpiştirilmiş durumdadır...
***
İkinci kitap ise gazeteci Hüsnü Mahalli'ye ait... Adı, "Orta Doğu'da Büyük Tiyatro"...
Son gelişmelerin eklenmesiyle beşinci baskısı yapılmış...
Mahalli, Orta Doğu'daki süreci adım adım takip eden ve gerçekleri duyuran bir gazeteci olduğu için değerlendirmeleri çok önemli.
Mahalli, sonuç olarak, "Her şey BOP'ta planlandığı gibi gelişti. Eş Başkan Türkiye'nin AKP'si İslam coğrafyasında halklara, partilere ve İslamcı oluşumlara model olarak gösterildi ama tutmadı ve sonunda modelin kendisi Türkiye içinde çöktü..." diyor.
Peki neden böyle oldu? Mahalli, bütün Orta Doğu'yu kastederek diyor ki, "Akıl almaz ve insan doğasına aykırı biçimde aramızda milyonlarca sahtekâr, düzenbaz, yalancı, dönek, yalaka, satılmış, ruhsuz, hırsız, vicdansız, rezil, ahlaksız, fırsatçı, çıkarcı ve bilumum garip meziyetleri olan insan var. Batı ve iş birlikçileri açısından Arap Baharı'nın en büyük zaferi, bu insanların sayısının artmasıdır..."
***
Kıssalardan hisse, AKP iktidarı, ABD projesini harfiyen uygulayarak -Mahalli'nin verdiği rakamla- "250 bin sapık ruhlu teröriste yol verdi" ve milyonlarca insanı sığınmacı durumuna düşürdü. Coğrafyayı zehirledi! Suriyelileri istilâcı haline getirerek, Türkiye'nin nüfus yapısını bozdu... Şimdi Hulusi Akar, "Suriyeli kardeşlerimizi zora sokacak bir davranış içinde hiçbir zaman bulunmadık, bulunmayız. Bunu herkes bu şekilde bilmeli ve ona göre davranmalıdır." diyebiliyor.
Türk Milleti'ni zora soktuklarını çok iyi biliyor ama...