İttifak uymadı iş birliği versek!

‘İttifak’ı yumuşattılar ‘iş birliği’ne çevirdiler!.. Dolayısıyla kendilerine ‘iş birlikçi’ diyebiliriz!..

‘İş birlikçiler’ kimdir ve neden bu kadar ısrarlılar?

Hemen özetleyelim: Azınlıkta olsalar da iki gruptan oluşuyorlar… İş birlikçi birinci grubu, büyükşehir belediyelerine fatura kesenler, o fatura kesenlerden her türlü beslenenler ve belediyelerde irili ufaklı koltuk sahibi olanlar… Ayrıca beklentisi sürenler…

İş birlikçi ikinci grup ise, muhtemel bir başarısızlık durumunda parti yönetimi üzerine hesap yapanlar… Kendi genel başkanlarını bile yalnızlaştırmaya çalışanlar, kumpas kuranlar…

Birinci grup, partinin tüzel kişiliğine, ilkelerine, geleceğine dair hiçbir kaygı taşımıyor… Taşıdıkları tek kaygı ‘neyi kaybedecekleri’ne dair kaygı… İş birliği yapacakları parti, ellerinden kan sızanlarla, PKK’nın sivil uzantısıyla anlaşacakmış, bir daha Türk milliyetçisiyim deyip sokağa çıkılamayacakmış, bu utançla gelecek nesillerin yüzüne bakılmayacakmış, hiç umurlarında değil…

Ekonomik çıkarlar ve koltuklar nasıl korunur? Bütün mesele bu!..

***

Israrla iş birliğini savunanlar içinde, şimdiye kadar Özgür Özel’in genel başkanlığındaki CHP’nin HEDEP’le yakınlaşma politikasını eleştiren, bir belediye başkanı, bir milletvekili veya genel/yerel parti yöneticisi gördünüz mü? “Türkiye’nin herhangi bir bölgesinde, başka ilde bile olsa, PKK’nın sivil uzantısı HEDEP’le iş birliği yaparsanız, asla bir araya gelmeyiz, sizden aday olmayız, sizin adayınızı desteklemeyiz, canınız cehenneme” diyen bir tek iş birlikçi duydunuz mu?

Koltuklarını ve ekonomik çıkarlarını kendilerine ‘put’ edenler, bütün Türkiye’nin gözü önünde, PKK’lı veya sempatizanların yer aldığı fotoğraf kareleri karşısında çıt çıkarmıyorlar ve adeta ölü taklidi yapıyorlar… “HEDEP’e ve PKK’ya açıktan restinizi çekin sonra görüşelim” diyebilen bir tek delikanlı dâvâ adamı var mı içlerinde?

Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, Genel Başkan, masadan kalkıp sonra oturduğu için hedef hâline gelmişti… Şimdi aylardır ‘hür ve müstakil’ demesine rağmen onu tekrar çark etmeye zorlayıp ‘itibarsızlaştırma ve güvenilmez damgası vurma’ tezgâhında zerrece insaf yok ama kurnazlık fazlaca var…

İş birlikçiler, kendi dizginlenemez ihtiras ve koltukları için bir partinin geleceğini hiç umursamadan sinsice yöntemlerle sonuç almaya çalışıyorlar… CHP kurultayında sonuç almaya yarayan ikna yöntemi burada da devrede!.. Tabii kamu kaynaklarıyla!..

***

İşin garip tarafı, partileri dün resmî ittifak yapmadığı hâlde, PKK’yla iş birliği yaptığı gerekçesiyle haksızca saldırıya uğrarken ve bu anlamda sahada bedel öderken, bugün PKK’nın uzantısıyla çok daha cesur bir şekilde iş birliğine giden CHP’yle beraber olmayı hâlâ savunmak, ‘el yapımı’ patlayıcının parti içinde patlatılması demek…

Problem değil… Partinin geleceği, koltuklarının ve ekonomik ilişkilerinin geleceğinden daha önemli değil ki!..

Bu, ihtirasları büyük, kendileri küçük kurnazlar, ikballeri için o fotoğraflardan rahatsız olmazlar, hatta gerekirse Şebnem Fincancı’yla kendileri fotoğraf çektirip, devlete ‘işgalci’ diyen sözde sanatçının elini öpmekle kalmayıp yalayabilirler bile!.. ‘Türkler eşittir, Kürtler daha az eşittir’ iftirasını tablo yapıp odalarına bile astırabilirler!..

Bütün bunları görmezden gelip mesele de etmeyebilirler!.. Peki ya parti?

Hür ve müstakilmiş… Özü başına seçimlere girmekmiş… Başkalarının günahlarına ortak olmamakmış… Kuruluş ayarlarına dönmekmiş… Üçüncü yolmuş…

Hepsi yalan olsun, tarihe karışsın isteniyor, bu iş birlikçiler tarafından… Parti, şelalenin kırılma noktasına doğru sürüklenirmiş, umurlarında değil… Umurlarında olanlar belli: Koltuklar ve ekonomik çıkarlar…

Yazarın Diğer Yazıları