Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında konuştu

Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında konuştu
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu konuşmasında, iktidara yönelik sert eleştirilerde bulundu.

Anadolu Ajansı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında gündeme dair açıklamalar yaptı.

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz hain darbe girişiminin dördüncü yıldönümünde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı sert sözlerle eleştirdi.

Çoklu baro düzenlemesini de eleştiren Kılıçdaroğlu, düzenlenmenin Türkiye'yi ayrıştıracağını ifade ederek, "Peki nasıl oluyor da MHP böyle bir kanun teklifine 'Evet ' oyu veriyor? Çoklu baro projesiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin birliğine ve bütünlüğüne dinamit konmuştur." şeklinde konuştu.

Ayasofya tartışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu, "Şimdi milleti kandırıyorlar. Mustafa Kemal Atatürk’e, o dönemin yöneticilerine hakaret ediyor. Erdoğan kendi tarihini bilmez, İstanbul’un nasıl işgal edildiğini, padişahın İstanbul’u nasıl teslim ettiğini bilmez." dedi. 

Kılıçdaroğlu, "Ama bir adam var, Haydarpaşa’dan iner, bir gemiye binerken düşman gemilerini görür, geldikleri gibi gidecekler der. Erdoğan Gaziantep’i, Sütçü İmam’ı, Dumlupınar'ı bilmez. Erdoğan’ın tek bildiği yeşil dolarlardır." ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şu şekilde;

Bu çabayı gösterirken bu topraklarda yaşayan, aynı havayı teneffüs eden bütün vatandaşlarla birlik olacaklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Onların bir sorunu varsa, o sorunu çözmek CHP'nin temel görevlerinden birisidir." ifadelerini kullandı.

Sabah Adalet Ağaoğlu'nun vefat ettiğini öğrendiklerini aktaran Kılıçdaroğlu, "Gerçekten de yazılarıyla, romanlarıyla, öyküleriyle, anılarıyla, oyunlarıyla sanat dünyamızın önemli bir aktörüydü. Kendisine Allah'tan rahmet diliyoruz." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Rize ve Artvin'de sel felaketi dolayısıyla hayatını kaybedenler ile Pençe-Kaplan Operasyonu bölgesinde şehit olan Hava Piyade Astsubay Çavuş Ethem Demirci'ye de Allah'tan rahmet diledi.

Kılıçdaroğlu, "Şehitler arasındaki farklılıkları kaldırın. Şehitler, gaziler arasında ayrım yaparsanız aslında doğru yapmamış olursunuz. Bayrağa sarıyoruz, 'şehidimiz' diyoruz, devlet erkanı, vatandaşlarımız orada, toprağa defnediyoruz ve sonsuzluğa uğurluyoruz ama arkasından 'bu şehit falan türden bir şehit, öbürü falan türden bir şehit...' Bu doğru değil, ayrımcılığın kalkması lazım." değerlendirmesinde bulundu.

Sakarya'da havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamada işçilerin hayatını kaybettiğini, ardından yaşanan ikinci patlamada da üç askerin şehit olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Bunların hakkını ve hukukunu aramak bizim namus borcumuzdur. Asıl beni üzen nokta şudur: Bu ülkenin Cumhurbaşkanlığında oturan zat, hayatını kaybeden işçilerin ailelerini değil, önce 11 yılda 5 kez fabrikasında patlama olan patronu arıyor 'nasılsın' diyor.

"KENDİ CEPLERİNDEN BEŞ KURUŞ ÇIKMIYOR"

Devletin kimlere teslim edildiğini Sakaryalıların da bilmesi lazım artık. Bizim devletimiz, sıradan bir devlet değildir. Bu devletin temelinde acı ve gözyaşı vardır. O makama oturan her zat, bunların hakkını ve hukukun savunmak zorundadır.  

Bu fabrikada çalışan bir kardeşimiz var, Aslı Bozkurt, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı. Bu tür fabrikalar bu uzmanları çalıştırırlar ama parayı patron verir. Parayı patron veriyorsa sağlıklı rapor yazamaz ama buna rağmen bu kardeşimiz beş gün önce 'bu fabrikada benim dediklerim olmuyor' diye istifa ediyor.

Ama Aslı kardeşimiz şu an hapiste, beyler dışarıda. 'Bu fabrikada benim istediklerim olmuyor, önlemler alınmıyor' diyen İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı istifa ediyor, Aslı Bozkurt şu anda hapiste. Şu memleketin adaletine bakar mısınız? Bu memleket nasıl yönetiliyor bakar mısınız?

Aramızda İş Sağlığı ve Güvenliği Sendikasından arkadaşlarımız var. Dolayısıyla hiç meraklanmayın, biz sizin ve hayatını kaybeden işçilerimizin hakkınızı ve hukukunuzun sonuna kadar arayacağız. Varsın onlar saraylarında otursunlar, varsın onlar Lale Devri'ni yaşasınlar.

Çalışmanın, alın terinin ne olduğunu onlar biliyor mu, eve ekmek götürmenin değerini onlar biliyorlar mı? Hiç birisi bilmiyor. Ama onların yediklerinin tamamının bedelini 83 milyon olarak hepimiz ödüyoruz. Kendi ceplerinden beş kuruş çıkmıyor."   

Sakaryalıların da vicdanına seslenen Kılıçdaroğlu, "Artık uyanmanız, görmeniz lazım. Bu memlekete kim, nasıl hizmet ediyor onu da görmeniz lazım. Bir eli yağda bir eli balda olanların Türkiye'yi nereye taşıdıklarını da görmesi lazım. 

Daha cenazeler kaldırılmadan patronu arayıp 'napıyorsun, geçmiş olsun' diyorsun; MÜSİAD hemen toplanıyor, ziyafetler düzenleniyor. Bir bekleyin şu cenazeler bir kalksın kardeşim. Emin olun bunlarda vicdan yok, ahlak yok. Bu kadar açık net söylüyorum: Vicdanı olmayanın zaten ahlakı da olmaz, adalet duygusu da olmaz. Adalet duygusunu tartan terazinin adı da vicdandır zaten." değerlendirmesinde bulundu.

"YOLSUZLUK YAPANLAR YOLSUZLUĞU SORUŞTURAMAZ"

Belediye başkanlarının, Kovid-19 pandemisi sırasında, çıkarılan engellere rağmen vatandaşa destek olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Beyler saraylarda otururken, 'Maske dağıtamazsınız.' derken, fakir fukaranın aşevi için toplanan paraya bile el koyarken belediye başkanlarımız günün 24 saati çalıştılar. Neymiş? 'CHP gelirse yardımlar kesilirmiş.'

Bir baktılar ki hiçbir ayrım yapmıyorlar, hangi partiden, kimlikten, inançtan olduğunu sormuyorlar. Herkese ön koşulsuz yardım yapıyorlar. Tabii saray zevatının ezberi bozuldu. Daha çok bozulacak. Hiç kimsenin endişesi olmasın." diye konuştu.

Belediyelerin tasarruf ettikleri çalışmalara değinen ve Ankara Büyükşehir Belediyesinin, aynı firmadan önceki dönemde 60 dolara alınan asfaltı 25 dolardan aldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Şimdi sarayın sorması gerekmiyor mu? Nasıl oluyor, aradaki parayı kim aldı? O soramaz zaten ama biz soracağız. Yolsuzluk yapanlar yolsuzluğu soruşturamazlar." ifadelerini kullandı.

Kırşehir Belediyesinin önceki dönemde kendi asfaltını 258 liraya üretirken, CHP yönetiminde bunun 166 liraya mal edildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, Akhisar Belediyesinin ise 5,5 milyon lira olan araç maliyetini 3 milyon liraya düşürdüğünü kaydetti.

CHP'li belediyelere, her ihaleyi dijital ortamda yapmalarını, ihalelerin izlenebilmesini önerdiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Kimse CHP hakkında, 'Bunlar da diğerleri gibi mi olacak?' demesin. Hayır, olmayacağız çünkü biz CHP'yiz, dürüst insanlarız, kul hakkı yemeyiz, insana hizmet etmeyi güzel bir görev olarak kabul ederiz." dedi. 

"NERESİNDE MANTIK, AHLAK VAR?"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 2013 yılında kabul edilen yasayla, yüzde 40'ın üzerinde engeli olan vatandaşların kamuya ait taşıtlardan ücretsiz yararlandığına dikkati çekerek, pandemi dolayısıyla ulaşımı durdurulan Yüksek Hızlı Tren'in yeniden hizmete geçmesinden sonra engellilerin bu taşıtlara kabul edilmediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Niçin? 'Parasını ödeyeceğim' diyor, 'olmaz' diyorlar. 

Bizim belediyede bütün araçlara biniyorlar, bir sorun yok ama Devlet Demiryollarına gelince 'Hayır sizi bindirmeyeceğiz.' Bana söyler mi bir engelli kardeşim, bunun neredesinde mantık, ahlak var?" sözlerini sarf etti.

Kılıçdaroğlu, engellilerin atanması gereken kadroların 18 yıldır doldurulmadığını savunarak, "Niçin? 'Siz engellisiniz. Nasıl olsa size ufak bir şey veriyoruz, geleceksiniz AK Parti'ye oy vereceksiniz.' düşüncesiyle yapıyorlar. Saraya göre Türkiye'de engelli yok, onun için kadrolar boş. Çünkü sarayın 'engelli' diye bir derdi yok." iddiasında bulundu.

"HANIMLARIN ELİNDEKİ ÇANTANIN DEĞERİ..."

Son 2 yılda tarımsal sulamada kullanılan elektriğin bedelinin yüzde 108 arttığına işaret eden Kılıçdaroğlu, Mardin'de onlarca köyün elektriğinin 14 Mayıs'tan beri kesik olduğunu, Şanlıurfa'da ise çiftçilerin zor durumda kaldığını söyledi.

CHP'li belediyelerin, sorunların çözümü için çaba sarf ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Şanlıurfa ne yaptı? Bütün oyları yıllardır AK Parti'ye veriyor. Niye elektriği kesiyor? 'Üretsen de üretmesen de hiçbir önemi yok, dışarıdan daha ucuza alıyorum.' diyor. 'Zaten sen bana oy veriyorsun, ağzındaki lokmayı da alsam, bana oy vereceksin, ne bağırıp duruyorsun?' diyor. Onların hanımlarının elindeki çantanın değerini biliyor musun Urfalı kardeşim? Bir çanta 50 bin dolar. Senin 10 yıllık elektrik masrafını karşılıyor bir çanta. Sen tarımın, üretimin, alın terinin değerini vermiyorsun, gidip 50 bin dolarlık çantaya oy veriyorsun. Sonra da ağlaşıyorsun. Çözümü var, sandık önüne gelecek. Bu sefer kanma artık."

Kılıçdaroğlu, Manisa Alaşehir'de afet nedeniyle üzüm bağlarının zarar gördüğünü anımsatarak, CHP'li belediyenin üreticilere ücretsiz bağ direkleri dağıttığını anlattı.

İlçe belediyesi bunu yaparken iktidarın çiftçilerin sorunlarına kayıtsız kaldığını öne süren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Sarayda oturanın emrinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti var ama sana bir direk gönderemezler. Çünkü onların işi farklı, 'Mal nasıl götürülür?' Üzüm üreticisi zarar etmiş. 'Ne olacak, dışardan üzüm getiririm.' Gül üreticisi zarar etmiş. Dışardan gül getirmediler mi? Ispartalılar yıllar yılı gittiler AK Parti'ye oy verdiler. Verin kardeşim. Yakında gülü de bitirecekler. 'Bulgaristan'da gül var, oradan alırız.' diyecekler. Size de bir lokma ekmek verecekler. İnsanı yoksullaştırarak kendisine bağımlı hale getirmek istiyor. Bizim de karşı çıktığımız bu. Isparta ve Urfalı'nın da hak talebinde bulunması lazım."

 "TMO 24 TL SATIŞA ÇIKARDI"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, fındığın Karadeniz Bölgesi açısından stratejik bir ürün olduğuna işaret ederek, iktidarın fındık üreticisini önceki yıllarda bazı tekellerin eline bırakırken, bugün bir tekelin eline teslim ettiğini öne sürdü.

Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO) geçen yıl 14 liradan aldığı fındığı bir süre önce ilanla 24 liradan satışa çıkardığını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"400 bin ton fındık sattı. Şimdi çıkacak yeni fındığın piyasada 18-20 lira arasında olduğu söyleniyor. Bütün fındık üreticisine sesleniyorum; TMO bunu 24 liradan satabiliyorsa, üretici bahçeye girmeden fındık taban fiyatını en az 25 lira olarak belirlemeli. Bunu talep ediyorsa Ordulular, bunu oylarıyla göstersinler. Yaparlarsa başımın üstüne, istediği partiye, hatta gider iktidar partisine oy verirler. Ama yapmıyorlarsa onların da Şanlıurfalılar gibi uyanması lazım. Seni alın terinle sömürüyorlar, birilerine peşkeş çekiyorlar. Sen de itiraz et." 

"DEVLET BAHÇELİ BENİ ŞAŞIRTTI"

Kemal Kılıçdaroğlu, barolara ilişkin kanun teklifinin görüşmeleri sırasındaki çalışmaları için CHP'li milletvekillerine teşekkür etti.

Yasayı "çoklu hukuk projesi" olarak adlandıran Kılıçdaroğlu, "Bu projeye karşı çıkmak, Türkiye'nin birliğine ve bütünlüğüne sahip çıkmak CHP'nin temel göreviydi ve bu görevi yaptı." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, ülkücü veya milliyetçilerin değil, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu kanuna ilişkin tutumuyla kendisini şaşırttığını da belirtti.

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan'ın kanun teklifine yönelik eleştirilere cevaben "Bu kanun geçtiğinde 'PKK, FETÖ baro kurarlarmış.' Kursunlar arkadaş." sözlerini sarf ettiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Çoklu baro teklifiyle Türkiye'nin birliğine ve bütünlüğüne dinamit konmuştur. Söyleyen, iktidar partisinin parlamentodaki grup başkanvekili.

Hangi gerekçeyle el kaldırdılar? Ülkücülerin, milliyetçilerin, bayrağını, vatanını sevenlerin vicdanına sesleniyorum; nasıl oluyor da bu kanun teklifine 'evet.' dersiniz? Tarihinizi reddediyorsunuz." dedi.

"NEREDE BU PARALAR?"

15 Temmuz hain darbe girişimine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Kılıçdaroğlu, "İki 15 Temmuz var. Sarayın 15 Temmuz'u, halkın 15 Temmuz'u. Halkın 15 Temmuz'unda 251 şehidimiz, 2 bin 194 gazimiz var; sokağa çıkan yüz binler, darbeye karşı çıkanlar, hayatlarını verip bedel ödeyenler, kolunu bacağını verenler var, demokrasi sevdalıları var." diye konuştu.

15 Temmuz şehitlerinin yakınları ve gaziler için olduğu gibi Beşiktaş saldırısında şehit olan polislerin yakınları için de yardım toplandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Bu paraları biz takip etmeseydik tamamen yok edeceklerdi. 'Vakıf' diyorlardı, vakfı kurmamışlardı. Erdoğan, Kaddafi'den aldığı 250 bin doları şehit derneklerine verecekti, hala o paranın nereye gittiğini bilmiyoruz. Nerede bu paralar, niye vermiyorsunuz?" dedi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, TBMM'de FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin bir araştırma komisyonu kurulduğunu hatırlatarak, "Erdoğan, bu araştırma komisyonuna iki kişinin gelmesini yasakladı: MİT Müsteşarı ve dönemin Genelkurmay Başkanı. Bütün ayrıntıları biliyorlar. Bunların gelip TBMM'ye bilgi vermelerine Erdoğan niye yasak koydu? 

15 Temmuz darbe girişiminin perde arkası öğrenilmesin diye. Ama biz bütün ayrıntıları olabildiğince araştırdık. Komisyon raporu çıktı. 4 yıldır rapor yayınlanmıyor. Niçin? Neden korkuyorlar, neden çekiniyorlar? Millet gerçekleri görmesin diye." ifadelerini kullandı.

Gazeteci Müyesser Yıldız'ın 15 Temmuz hain darbe girişimini incelediğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Sen misin araştıran, yakaladılar, hapse attılar." iddiasında bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "15 Temmuz gecesine dair şüphe bulutları artık dağıtılmalıdır. Kılıçdaroğlu o gece kimlerle konuştuğunu, hangi pazarlıkları yaptığını öncelikle kendisi anlatmalıdır" dediğini ifade ederek, "Bütün HTS kayıtları sende. Benim kimlerle konuştuğumu ben biliyorum, sen de biliyorsun, devlet de biliyor.

O gece kim kiminle konuştu, kim kiminle neyi konuştu hepsi devletin arşivinde zaten. Bunları açıkla kardeşim. Niye açıklamıyorsun? Lafa gelince dil bir karış. Bizzat kendisi FETÖ'nün bir numaralı siyasi ayağıdır." diye konuştu.

FETÖ'nün bütün unsurlarının devletin kılcal damarlarına yerleştirildiğini, atamaları yapanın FETÖ'nün siyasi ayağı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Bunu anlamamak için afedersin beyinsiz olmak lazım. Bu kadar basit." dedi.  

Darbe girişiminin yaşandığı gece yaverleri de FETÖ mensubu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Marmaris'te gizlendiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın darbe girişiminin olacağını bildiğini, "ne olur ne olmaz" diye Marmaris'e gittiğini öne sürdü.

Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'un "Allah'ın lütfu" olarak görüldüğünü, 20 Temmuz'da OHAL ile sivil darbe yapıldığını ileri sürerek, FETÖ'nün, Bank Asya'nın önünden geçmiş insanların cezaevine konulduğunu, "parası, dayısı olanların dışarıda olduğunu" savundu.

Darbe girişimi ve 20 Temmuz sonrası sarayın ayrı bir konuma geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, "15-20 Temmuz'dan sonra sarayın lale devri başlamıştır. Devleti tümüyle kendi arka bahçesi haline getirmiştir. Devlette liyakat... 'Ne demek liyakat.

Ben söyledikten, ben atadıktan sonra liyakat mı olur? Ben istediğim adamı atarım, benim atadığım adam zaten liyakatlidir. Onun liyakat ölçüsü bana sadakattir zaten.' Bitti. Liyakat kavramı, onda sadakat olarak anlaşılıyor." diye konuştu.

Daha sonra ekonomide çöküntü başladığını savunan Kılıçdaroğlu, bunun kimsenin umrunda olmadığını, demokratik parlamenter rejimden tek adam parti devletine geçildiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, "gazeteci ve televizyonculardan oluşan havuz beslemeleri bulunduğunu, saraya kim çok yağ çekerse o kadar para aldığını" ileri sürerek, şöyle devam etti:

"Başka bir besleme türü de son yıllarda ortaya çıktı. Devlet makamından güzel postlar kapmak, bir değil birden fazla yerden maaş almak. Adam eski milletvekili. Bir yere değil, üç yere daha yönetim kurulu üyesi. Dört yerden aylık alıyor.

Saraya kul köle olmaz mı? Olur. Güreşçi, nereyi istiyorsun? Vakıfbank Yönetim Kurulu üyeliğine. Ama dışarıda kimler var? Evine ekmek götüremeyenler var. Aylardır iş bulamayanlar var. AK Parti'ye oy veren bütün vatandaşlarıma sesleniyorum; benim bu söylediklerimde bir harf yanlışlık varsa çıkıp bu kürsüden özür dileyeceğim.

Ama bir harf yanlışlık yoksa, eğer sen hala gidip çoluk çocuğunun rızkını saraya kiralıyorsan ben insanlığımı sorgularım arkadaş.

Rant, ihale, para, dolar, avro deseniz orada, tefecilere hizmet, hepsi orada. 15 Temmuz'u fırsat bilip 'Allah'ın lütfu' olarak kabul edip malı götürüyorlar.

Aile boyu götürüyorlar. Vatandaş perişan vaziyette. Manhattan'da gökdelen yapıyorlar,  Muhammed Ali Clay'in çiftliğini satın alıyorlar. Biliyorlar ki dönem değişirse hep beraber Amerikaya gidecekler. 'Bak bizi kızdırma, senin mal varlığını araştırırız' şeklindeki tehdide, ağzına fermuar çekip tek kelime edemeyen bir kişinin Türkiye Cumhuriyetini yönetmesini kabul edemeyiz. 'Ne mal varlığı?

Her kuruşun hesabını ben milletime de bütün dünyaya da veririm. Araştırmazsanız namertsiniz' diyemiyor. Bunu söyle, biz arkanda dururuz, her türlü desteği veririz. Yeter ki temiz ol, ahlaklı ol, yeterki kul hakkına el uzatma." 

İnsanların bir gelecek hayali varken millete hayal kurmayı bile unutturduklarını ileri süren Kılıçdaroğlu, son 2 yılda işinden olan kişi sayısının 3 milyon 202 bin olduğunu kaydetti.

Kılıçdaroğlu, 2,5 milyon yeni istihdam oluşturulacağının söylendiğini ancak yeni istihdam yerine insanların işinden olduğunu dile getirerek, "Sarayda çaresizlik yok ama vatandaşta var. Geçinemiyor vatandaş." dedi.

AYASOFYA'NIN İBADETE AÇILMASI

Ayasofya'nın ibadete açılması konusunun ilk kez 2005'te gündeme geldiğini ve Danıştay'ın başvuruyu reddettiğini, 2008'de açılan davada da talebin reddedildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, 2018'de Anayasa Mahkemesine götürülen konunun, "kişi bakımından yetkisizlik kararı" verilerek iade edildiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, 2016'da Danıştay 10. Dairesinde açılan davaya müdahil olan Cumhurbaşkanlığı avukatlarının, davanın daha önce de görüşüldüğü ve reddedildiği, Ayasofya'nın kullanım şeklinin değiştirilmesinin Anayasaya göre yönetimin takdirinde olduğu gerekçesiyle reddedilmesini talep ettiğini öne sürerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, kararın ardından "kahraman gibi" ortaya çıkarak, "Ayasofya'nın yeniden camiye döndürülmesi, kararlılığımızın sonucudur." dediğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın samimi olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, "Erdoğan'ın tek düşündüğü koltuğudur. O koltuk için feda edemeyeceği hiçbir şey yoktur." diye konuştu.

"KENDİ TARİHİNİ BİLMEZ"

Mustafa Kemal Atatürk'e ve o dönemin yöneticilerine hakaretler edildiğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Erdoğan kendi tarihini bilmez, Kurtuluş Savaşı'nı bilmez, İstanbul'un nasıl işgal edildiğini de bilmez. Erdoğan, İstanbul işgal edilirken padişahın gidip, diz çöküp devleti teslim ettiğini de bilmez. Erdoğan Düyun-u Umumiye'yi de bilmez.

Ama orada bir insan var. Haydarpaşa'da iner, küçük bir tekneye biner, sarayın karşısındaki düşman gemilerini görür ve şunu söyler; 'geldikleri gibi gidecekler'. Erdoğan Kahramanmaraş'ı, Sütçü İmam'ı bilmez. Erdoğan Gaziantep'i, neden gazilik ünvanı aldığını bilmez. Erdoğan, Afyon'u bilmez, Duplumpınar'ı, Sakarya'yı bilmez. Erdoğan'ın tek bildiği yeşil dolarlardır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesini eleştirdiğini ve "Bu vakfiyeyi kim değiştirirse Allah'ın, peygamberin, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi tüm Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun" ifadelerini kullandığını belirten Kılıçdaroğlu, Osmanlı döneminde kurulan vakıflara mazbut vakıf denildiğini ve bunların hala faaliyette olduğunu kaydetti. 

Kılıçdaroğlu, "Bu vakfiyeyi kim değiştirirse, bir vakfiye değil bütün mazbut vakıfları aynı çerçeveye koyuyoruz, Allah'ın peygamberi, melekleri, bütün yöneticileri ve dahi bütün Müslümanların ebediyyen laneti onun ve onların üzerine olsun. Bence hiçbir sakıncası yok, olsun." dedi.