Ey ahali Silivri’de bir insan ölüyor

Ey ahali Silivri’de bir insan ölüyor
Eski İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu cezaevinde kanser oldu. Ancak doktorlar, rapora korkudan “Cezaevinde yaşayamaz” yazamadıkları için her geçen gün biraz daha ölüme yaklaşaıyor

Ey ahali Silivri’de bir insan ölüyor

Fatih Hilmioğlu, 2009 yılında Ümraniye operasyonlarının  bir dalgasına kapıldı. Dalga onu alıp götürdüğünde kronik sirozla mücadele ediyordu. Cezaevi koşullarında sirozu nüksetti, kansere dönüştü. Hastane hastane dolaştırıldı. Doktorlar ilk iki raporlarına “Cezaevi koşullarında yaşayamaz” notunu düştü. Tahliye beklerken CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ın raporuna aynı notu düşen doktorlar da tutuklandı. Bunun üzerine tahliye umutları suya düştü. Gönderildiği diğer hastanelerde hiçbir hekim bir daha  raporuna “hastane koşullarında yaşayamaz” notunu korkudan düşemedi!

Cezaevinde yatamaz

Fatih Hilmioğlu, tutuklandıktan sonra strese giriyor ve ağır derecede yüz felci geçiriyordu. Haseki Hastanesi’nde siroz olduğu bilinmediği için yanlış tedavi uygulanıyor ve durumu daha da ağırlaşıyordu. Hayati Hilmioğlu, kardeşi Fatih Hilmioğlu’nun ölümden döndüğünü şöyle anlattı: “Tutuklandıktan sonra ne olacak sıkıntısıyla strese girdi ve yüz felci geçirdi. Üstelik de çok ağır geçirdi, yüzü döndü. Hemen apar topar Haseki’ye kaldırdılar. Doktorlar Fatih’in siroz hastası olduğunu bilmiyor. Yüz felci için verdikleri ilaçlar karaciğer enzimlerini 8’e kadar fırlattı. Fatih komaya girdi. Apar topar Ümraniye Devlet Hastanesi’ne gönderdiler. Ümraniye’de de yeterli donanım yok. Onun üzerine Cerrahpaşa’ya götürdüler. 22 ay Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde kaldı, kendini toparlayamadı, sirozda, karaciğerdeki rahatsızlığı da kansere dönüştü. 2 modül oluşmuş, karaciğer kanserinin başlangıcının ilk safhası. 2 rapor verdiler, ileri derecede sirozdur, karaciğer başlangıcı teşhisi konmuştur. Cezaevi şartlarında ölür. 2 rapor var böyle.” 

Doktorlar korkuyorlar

Hayati Hilmioğlu, bu raporla birlikte Adli Tıp Kurumu’na tahliye başvurusu yapıyor.  Ancak kurum;  notu görmezden geliyor ve Fatih Hilmioğlu’nu yeniden cezaevine gönderiyordu. Hayati Hilmioğlu şunları söyledi: “Adli Tıp Kurumu siroz hastası olduğunu kabul etti ama ‘cezaevi şartlarında yaşar’ dediler. Cezaevine gittiğinde Adli Tıp Kurumu özellikle üniversitelere vurgu yaparak ‘Hepatoloji bölümünde kontrol edilmesi şarttır’ demiş. Cezaevi yönetimi, Fatih’i üniversiteye değil, sıradan hastanelere gönderdi. Donanımlı hastaneler olmayınca hastalık ilerledi. Son aşamada  yeniden üniversite hastanesine gönderdiler. Üniversite tekrar rapor verdi. Ancak doktorlar bu kez  korktukları için ‘cezaevinde yatamaz’ notu düşemedi. Bunu da açık açık söylediler.” Hayati Hilmioğlu, Anayasa Mahkemesi’nin  Balyoz Davası ile ilgili verilen kararlardan sonra umutlandıklarını söylüyor. Bir umutla Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğunu anlatıyor: 

Mahkemeler kontrol altında

“Balyoz davası var. Umutlanıyoruz tabii. Bu dava artık belli oldu, burası bir tarikatın emrinde. 10. 13. ve 15. Ağır Ceza Mahkemeleri, kontrol altındalar, baskı altında karar veriyorlar belli. Buradan umudu kestik. Yargıtay’da Balyoz Davası’nın kararı onanınca herkes umudunu yitirdi.” Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitmeden önce Anayasa Mahkemesi’nin kararını beklediklerini açıklayan Hayati Hilmioğlu, şöyle devam etti: “Anayasa Mahkemesi’ni AİHM’in önüne koydular. Bu, ön kesmedir. Çünkü  AİHM büyük para cezaları veriyordu. Önünü kesmek için koydular. Anayasa Mahkemesi doğru güzel bir mahkeme. Ancak doğru işlemiyor. Nasıl olacak? Yargıtay’a git, Anayasa Mahkemesi’ne git önü kesildi. Siyasilere gidiyorsun önü kesildi, ne yapacaksın? O zaman Allah’a havale ediyoruz. Biz ne yaptığını bilen Müslümanlarız. Ne diyoruz kul hakkı, bundan daha büyük kul hakkı olur mu? Adamı öldürmüşsün, çoluğunu, çocuğunu, öbür taraftan annesi babası ölmüş, kahrından ölmüş, kendileri ölmüş. Suçsuz adamlar 5-6 senedir yatıyorlar. Budan daha büyük kul hakkı olmaz ki. Bu dünyada olmazsa, öbür dünyada. İnancımız bu. Allah’a havale edip gidiyoruz.” 

“Hükümet yanlıştan kurtulmaya çalışıyor”

Hükümetin yanlıştan kıdemli savcılar yolu ile kurtulmaya çalıştığını ancak bunun da yanlış olduğunu söyleyen Hayati Hilmioğlu, şunları kaydetti: “Yanlış, yanlış ile düzeltilmez. Yaş kıdem mi kazandıracak, kıdem kafadadır. Değerlendirme kriter yaş olamaz. Nasıl Yargıtay üyesi olunur? Bakıyorlar, nasıl karar vermiş bu kişi. Karardaki doğruluk oranı nedir? Hangi davalarda karar vermiş. Hakimler ağır davalarda karar vermez kaçar. Bu bilindiği için hangi davalarda karar vermiş bakarlar. Böyle kriterlerden geliyor da Yargıtay hakimi oluyor. Boşuna gelmiyor oraya belirli bir bilgi birikim, tecrübenin sahibi arkadaşlar geliyordu. Biz de onların verdiği kararlara kayıtsız şartsız inanıyorduk. Hakimleri öyle bir noktaya getirdiler ki AKP’nin ilçe başkanı hakimlere telefon edecek noktaya geldi. İl Başkanı telefon ediyor. Böyle gitmez. Bir yerde patlak verir, nerede patlak verir bilmem. Bu hukuk sistemi değil. Türkiye hukuku sistemi öyle bir noktaya geldi ki bir müddet sonra Avrupa Mahkemeleri biz sizin verdiğiniz kararları tanımıyoruz diyecekler.”