'Kısıt' ve 'ceza' rejimi

Halk TV ve Tele1 muhalif kanallar. RTÜK, 5 gün karartma cezası verildi. "yandaş" değilse "ceza" gelecek!

Muhalif partileri kapatamadıkları için, seslerini kısmanın yollarını arıyorlar. Muhalif partilerin seslerini duyurabildikleri birkaç kanal var; öne çıkan kanallar Halk TV ve Tele1... Şimdilik ikisini karartıyorlar.

RTÜK Başkanı, kendisiyle bir mülâkatta bir partinin de genel başkanı olan Yeni Rejim'de tek söz sahibi zat için ne demişti:

"Sayın cumhurbaşkanımız tarafından bir telkin ve talimat olmadı ama olursa devletimizin başıdır, onun talimat ve telkinleri devletimizin bütün organlarını ilgilendirir, emir telakki eder, 'Başımızın üstünde' deriz."  (16 Mayıs 2020)

"Emir"i bırakın, ihsas etmesi yetiyor.

"Ubudiyetçiler" nazarında "ülü'l-emr" ne derse odur. Bunların anladıklarının, Kur'ân-ı Kerîm'de belirtilen "ülü'l-emr"le hiçbir ilgisi yoktur. (Nisâ, 4/58 , Nisâ, 4/59 ve Nisâ, 4/83 ayetlerinin üzerinde düşünülürse, "Yukarı"ya ubûdiyetle "ülü'l-emr" arasında kurdukları bağın tartışmaya açık olduğu anlaşılacaktır. İnceleyin, araştırıcıların da bir hükme varamadıklarını görürsünüz. Eski mutlak idarelerde, hükümdarlar, ulemayı kendi saflarında yoruma zorlamışlar ve sözlerinin dinlenmemesini Allah'ın kelâmına isyan gibi göstermek istemişlerdir. Zamanımızda kimilerinin "Yeni Osmanlılık" kamuflajının altında "padişahlık" ısrarlarındaki bir sebep budur.)

Yeni Rejim "kısıt" ve "ceza" rejimi... "Kısıt"ı da Yeni Rejim'de öğrendik. Böyle bir kelime kullanılmayacağını, kelimenin kısalamayacağını, "kısıtlama" denilebileceğini daha önce yazdık. Ama Yeni Rejim'de bazı uygulamaların absürtlüğünü de bir absürt kelimeyle anlatabiliriz ancak.

Ekranlara "kısıt" getirdiler, şimdi internete "kısıt" getirecekler. Yine baroları hizaya çekmek istiyorlar.

Ucundan yakaladıkları bir sebep bütün muhalefete mal ediliyor. Sadece biz konuşalım, başkaları sussun, diyorlar. Ankara Barosu yönetimindeki 3-5 kişinin oturup yazdıkları hepimizi kızdıran "inkârcı" bildiri, internette aile mahremiyetine girilmesi ve sapkınlıklar sebep olarak gösterilerek "kısıt" ve "men" için hemen hareketE geçiyorlar.

Reis ne buyurmuşlardı:

"Yalanın, iftiranın, kişilik haklarına saldırının, itibar suikastlarının alıp başını gittiği bu mecraların bir düzene sokulması şarttır. Bu millete, bu ülkeye bu tür mecralar yakışmıyor. Onun için de bir an önce biz bunları parlamentomuza getirip, parlamentomuzdan bu tür sosyal medya mecralarının tamamen kaldırılmasını, kontrol edilmesini istiyoruz. (...) Amerikalısı, Avrupalısı, Çinlisi bu imkâna sahipken Türk vatandaşının sosyal medya terörü karşısında eli kolu bağlı kalmasını kabul edemeyiz."

Teknolojiyle nasıl baş edileceğini bilemiyorum. Vikipedi'yi yasaklamışlardı. Benim üniversiteye giden en küçük yavru işi çözmüştü. Bana gerekli bir şeyi sorduğumda hemen girip hallediyordu. Reis çocuklarını bırakın torunlarına sorsun; neyi ne kadar yasaklayabileceğini hemen söylesinler!

Cumhurbaşkanlığının iletişimcisi, Reis'in öfkeli buyruğunu "demokrasi" çizgisine çekme ihtiyacı duyuyor. Bu tavzih bile işin nereye vardırılmak istendiğini gösteriyor.

 "Öfke" çok önceye dayanıyor. Eski yoldaşı bir cemaat, araları bozulunca interneti kullanarak Zat-ı Âlîleri'nin üzerine çok gelmiş, çok bunaltmıştı. (Sanırım o "bunaltıcı materyaller" hâlâ internette). 

İnsan düşünmeden edemiyor... Ana muhalefet partisi lideri arada bir o materyallere atıfta bulunuyor. Acaba "kısıt" ve "ceza" bu materyallere ulaşılmaması için mi?

Bakalım ne yapacak?

Yazarın Diğer Yazıları