Kızılay... İçimizdeki yara

Kızılay... İçimizdeki yara

Kızılay''ın fikren iflas ettiği, gönüllerden koptuğu tartışmasız. Gönüllere tekrar yerleşir mi? Çok zor. Güzide müessesemizi piç ettiler. (Yanlış anlaşılmasın! "Pîç" Farsçadan Türkçemize girmiştir. "Kıvrık, karışık, buruşuk, pürüz" anlamlarına gelir. Kızılay''ı karıştırıp, buruşturup halkın gözünden düşürdüler! Yazıklar olsun! Türk Kızılayı''ndan "Türk"ü nasıl attıklarını dün yazdım.)

Kızılay''ın önceki adı, bildiğiniz gibi, Hilâl-i Ahmer''dir.  Tamlama Farsça, kelimeler Arapça... "Kırmızı ay" demek. "Kızıl" ve "kırmızı" aynı. "Kızıl" Türkçedir. "Kızıl/kızgıl" Orhun Yazıtları''nda geçer. "Kırmızı" ise, Arapça ve Farsça bağlantılı.

Kelimeler yerine göre anlam kazanıyor. "Kırmızı yıldız" deseniz bir şey ifade etmez; ama, "kızıl yıldız" derseniz çok şey ifade eder. M. Kemal, Nutuk''ta Bolşevikleri/komünistleri kastederek "Kızıllar" ifadesini kullanmıştır. (1927 baskısı, s. 156), Millî Mücadele''ye karşı Anzavur''un himayesinde Kızıl Hançer Cemiyeti vardı. Nutuk''ta "Kızıl Hençerciler" bir yerde geçer. (s. 168) 

"Al" kelimesi de kırmızı manasında kullanılır. "Al"ın Türkçe asıllı olduğunu söyleyen de var, Farsça asıllı olduğunu söyleyen de. Bayrağımız "Al" sıfatıyla manalanıyor. Ne "kırmızı bayrak" diyebiliriz, ne "kızıl bayrak"... "Al bayrak" bizi uçurur!

Niye kelimelere bu kadar girdim? Yok Arapçadan gelmiş, yok Farsçadan gelmiş diye, Türkçeye nüfuz etmiş kelimeleri atmaya kalkarsanız, kendinizi anlatamazsınız, cümlelerimiz güdükleşir, ancak günlük konuşmayla, ihtiyaç karşılamayla kalakalırız. Ne edebiyatımız olur ne ilmimiz. Ve şu zamanda edebiyatımız da ilmimiz de tartışmaya açıktır.

Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, 11 Haziran 1868''de, "Mecruhîn ve Mardâ-yı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti" (Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti) adıyla kuruluyor. Dönemin devlet ricalinden, tanınan isimlerinden 68 kişi kurucu. Padişah Abülaziz de büyük destek veriyor.

(Mecruhîn "yaralılar", mardâ-yı askeriye "Askerî hastalar" demek. Burada "marda" kelimesi üzerinde duracağım. Osmanlı yazısında "dad" sesinin geçtiği kelimeler yerli yerine oturmamıştır. İlk kullanılışa göre, kalın "d" veya "z" sesi kelimede yer etmiştir.

"Mardâ" kelimesi "marîz"in çokluğu. Kaynaklarda "mardâ" diye klişeleştirilen kelime, aslında "marzâ" diye okunması tercih edilmeliydi. Osmanlı Türkçesinde "marda" kelimesi var: Bir mal için değerinden fazla para istenmesi, bozuk mal gibi anlamlara geliyor.

Bazı Arap ülkelerinde, meselâ Mısır''da "zad", "dad" okunur. Mısır Arapçasının etkisiyle "mardâ" kullanılmış, diğer taraftan kelimenin tekliği kalın "z" kalmış, "marîz" okunup yazılmış. Osmanlı Türkçesinde ağırlıklı olarak "z" telaffuz edilmiştir. Bilinen birçok kelimede "d" telaffuzu kalmıştır. Bunlardan "kadı", "dalâlet" gibi kelimelerde "d" dad/zad''dır.

Bizim Hilâl-i Ahmerimiz/Kızılayımız var, Avrupalılar "Kızılhaç"ı... Kızılhaç''a bakarak Hilâl-i Ahmer kuruluyor. Kızılhaç''ın kuruluşu da bizimkinden az önce ve Kızılhaç''la bağlantılı.

1859''de İkinci İtalyan Bağımsızlık Savaşı''nda İtalyanlar Fransızlarla birlikte Avusturya ordusunu Solferino''da yenilgiye uğratıyorlar. İsviçreli Jean Henry Dunant savaşın dehşetine şahit oluyor. 1862''de "Bir Solferino Hatırası" kitabını yayınlıyor. Kimseyi ayırt etmeksizin yardım kuruluşu kurulması fikri böyle ortaya çıkıyor. 1863''te, Cenevre''de, askerî yaralılara yardım maksadıyla Kızılhaç''ın temeli atılıyor. (Devam edeceğiz. Hilâl-i Ahmer''in esirlerimizi kurtarma çabasına gireceğiz.)

Yazarın Diğer Yazıları