Kocahanoğlu'nun kaleminden Atatürk-Karabekir Kavgası

Okudum, 820 sayfayı içime sindire sindire, takdir duygularıyla ve sayfalarca notlar alarak. Çeyrek yüzyıldır 1000'e yakın kitap hakkında yazdım köşemde, bu denli beni doyuran, özen, dikkat ve emeğin doruk yaptığı bir yapıta ilk kez tanık oluyorum. Hakkında yazdığım diğer kitapların yazarı dostlar alınmasınlar sakın, bu bir hakkın teslimidir.

Osman Selim Kocahanoğlu'nun Temel Yayınları arasından çıkan (bendeki genişletilmiş yeni baskısı) "Atatürk-Karabekir Kavgası/Kuruluş, Kurtuluş ve Sonrası" adlı kitaptan söz ediyorum.

Bu kitap 2011 yılında "Yunus Nadi Sosyal Bilimler Ödülü"nü almış. Türkiye'de ödüllerde çok haksızlık ve kayırma yapılır ama bu ödülde böylesi bir durum asla yoktur, bu görüşümü, bu kitabı okuyan herkes de paylaşacaktır.

Daha da açık diyeyim, bu ülkede biz öyle profesörlük tezleri okumuşuzdur ki, bilim adına yüzümüz kızarmıştır. Bu yapıt kaç profesörlük tezine bedeldir, doğrusu bilemeyeceğim. Haa bakın, Osman Selim Bey'le uzaktan uzağa bir dostluğum vardır, yüz yüze gelmemişizdir, yolda görsek tanımayız birbirimizi, kitabını da o yollamadı bana, ben alıp okudum.

Şimdi kitabın içeriğine gelelim, Atatürk-Karabekir kavgası her yönüyle ve her aşamada, nesnel ve yansız çözümlemelerle aktarılıyor bu kitapta. Başka yapıtlardaki yanlışlar da irdelenerek, düzeltilerek yapılıyor bu.

Tam burada bir anımı aktaracağım. 2011 yılında HEPAR'dan milletvekili adayı idim Kocaeli'den, Gölcük ilçesinde aday arkadaşlarım ve partililerle esnaf ziyaretleri yapıyorduk, birden şivesinden Karadeniz kökenli olduğu anlaşılan biri çıktı önümüze. Başladı dinci cehaleti ve saplantılarıyla bizi sorgulamaya, aklı sıra mat edecek. Baktı ki olmuyor, baş edemiyor benimle, birden dedi ki "Kazım Karabekir'i niye yargıladınız?" Şaşırdık. Başladım anlatmaya "Bak kardeşim, Karabekir o suikastı biliyordu, buna rağmen Atatürk'e ya da Başbakan İsmet İnönü'ye ihbar etmemişti" diyerek. Dinlemek istemiyor, bağırıp çağırıyor. "Defol"u bastım, gelip yanımızdan alıp götürdüler birileri.

Bu kitapta İzmir Suikastı da bütün yönleriyle ele alınıyor, alsın, okusun öğrensinler.

Büyük Atatürk'ün az bilinen bir sözü vardır: "Tarih zorlanmayı sevmeyen nazlı peridir. Fikirleri ve vicdanları tercih eder". Kocahanoğlu bu nazlı perinin gönlünü tam etmiş, ortaya koyduğu fikirler emeğin, çalışmanın ve vicdanî yargıların sonuçları...

Yalnızca bu kadar mı? Hayır, aslında bu kitap Kurtuluş Savaşımızın ve cumhuriyetimizin ilk döneminin ince ayrıntılı bir tarihi. Olaylar ve kişiler tam isabetle seçilmiş ve bunların yaptıkları, yapmadıkları ya da yapamadıkları anlatılarak yargılara varılmış.

Ancak bir temel yaklaşım tarzı, paradigma var ki, eksen o olmuş, iyi de olmuş. Atatürk-Karabekir kavgası ve bu kavganın bugüne uzantısı aslında "medrese" ile "modernite"nin savaşımı. Yazarımız "Karabekir ve Atatürk, modernite değerleri üzerinden çatışırlar" diyor. Bunu böylece anlamaz, algılamaz, bu gözlükle bakmazsak fena halde yanılırız, hatta kendimizi kandırırız.

Kitaptan tadımlık bölümler de verecektim ama ne yazık ki yerim kalmadı. Meraklısı alacak okuyacak bu kitabı, başka yolu yok. Okuyacak ve tam olarak bilgilenecek, doğru bakış sahibi olacak, zihninde bir mihenk taşı oluşacak.   

Yazarın Diğer Yazıları