İŞTE CHP!.. (4. BÖLÜM)
Komünist ideolojiye alan açtılar
CHP iktidarıyla birlikte Milli Eğitim ve üniversitelerde milliyetçilere yönelik kıyım her geçen gün hızlandı. Türk milliyetçileri, devlet dairelerinden sürgün edilirken eğitim enstitülerinde okuyan binlerce Ülkücünün öğrenim hakkı ellerinden alınmak istendi.

Ecevit’in bakanlık koltuğu dağıtarak siyasi tarihimizde görülmemiş yöntemlerle kurduğu hükümetin işbaşı yapmasının ardından milliyetçilere yönelik büyük baskılar ve zulümler de başlayacaktı. Ecevit’in ilk icraatı, bürokrasi ve devlet kadrolarında milliyetçi kıyımı oldu. Ülkücü kadroların yerine, devlet ve millet düşmanı Marksist Leninist zihniyetli, DEV-YOL’cu İGD’li, TÖB-DER’li, MEM-DER’li devrimci sol militanlar, CHP’nin iktidarı sayesinde devlet kadrolarında yer tutuyordu. CHP’nin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı solcu polislerin örgütü olan POL-DER yöneticilerini, emniyetin üst kademelerine yerleştiriyordu. Milliyetçilere yönelik sistematik bir şekilde planlı ve programlı bir çalışmayla sürdürülen işkencelere son verilmesi yönündeki çağrılar hep sonuçsuz kalırken ülkenin vatansever gençleri bir yandan CHP iktidarının işkence ve zulmüne uğramaya devam etti, bir yandan da onun himayesindeki Marksist Leninist örgütlerin saldırılarında can verdi.
EĞİTİM ENSTİTÜLERİNİ ÇÖKERTME OPERASYONU


CHP iktidarıyla birlikte Milli Eğitim ve üniversitelerde milliyetçilere yönelik kıyım her geçen gün hızlandı. Milliyetçiler, devlet dairelerinden sürgün edilirken eğitim enstitülerinde okuyan binlerce Ülkücünün öğrenim hakkı ellerinden alınmak istendi. Bülent Ecevit liderliğindeki hükümet, eğitim enstitülerinin yapısında ve müfredatında değişiklikler yapılmasını öngörüyordu. Ülkücü öğrenciler, bu karara sert bir şekilde karşı çıktı. Eğitim enstitüleri, 1970’lerde ülkücü hareketin güçlü olduğu yerlerden biriydi ve bu okullarda milliyetçi ideolojiye bağlı öğrenci grupları oldukça aktifti. Ecevit hükümeti aldığı bu kararla, ülkücülerin hakim olduğu Eğitim Enstitülerini "Marksist ideolojiye teslim etmek" ve milliyetçi kadroları tasfiye etmek için harekete geçti. Öğretmen yetiştiren eğitim enstitüleri yönetmeliklere aykırı olarak normal süresinden 1,5 ay önce dönem notları verilmeden kapatılacaktı. Türkiye'nin her yerindeki 55 eğitim enstitüsü öğrencileri CHP iktidarının yapmış olduğu bu uygulamayı protesto etmek amacıyla Ankara, İstanbul, Bursa, Eskişehir, Gaziantep, Kırşehir, Manisa vb. illerde kitlesel gösteriler yaptı. 30 Ocak 1978 tarihinde eğitim enstitülü Ülkücüler dört bir koldan geldikleri başkent Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı’nın önünde toplanıp, Milli Eğitim Bakanı Necdet Uğur ve CHP iktidarını protesto etti.

BAKAN PROTESTO EDİLDİ 52 ÜLKÜCÜ TUTUKLANDI
Milli Eğitim Bakanlığı önündeki gösteri sonunda ülkücü gençler, ellerindeki bildiriyi Milli Eğitim Bakanı Necdet Uğur ve İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı’ya iletilmek üzere Müsteşar İlhan Özdil ile Öğretmen Okulları Genel Müdürü Celal Şentürk'e verdiler. Daha sonra Ankara Ülkü Ocakları Başkanı, Kızılay Meydanını tamamen dolduran on bine yakın ülkücü topluluğa hitaben bir konuşma yaptı. Başkan konuşmasında; "CHP iktidarının baskılarına, zulümlerine rağmen hiçbir güç, hiçbir kuvvet bizim okumakta olduğumuz Eğitim Enstitülerinden atamaz. Okuma hakkımızı kimse elimizden alamaz." diyordu. Ülkücü gençler konuşmayı, "Eğitim Enstitüleri kapatılamaz', "Ülkücü Hareket Engellenemez”, "Bakanı istifa!" sloganlarıyla destekliyorlardı. Protesto gösterisinin ardından 52 ülkücü toplantı ve gösteri yürüyüşler yasasının ihlal gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklandı.
45 GÜNDE MEZUN EDİLİP ÖĞRETMEN YAPILDILAR
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Alparslan Türkeş de Ecevit hükümetinin eğitim politikalarına sert eleştiriler yöneltti. Türkeş, eğitim enstitülerinin milliyetçi öğretmen yetiştirme misyonunu zayıflatmaya çalıştığını ve hükümetin bu kararlarla "komünist ideolojiye alan açtığını" söyledi. Türkeş, özellikle gençlerin milliyetçi eğitimle yetiştirilmesinin önemini vurgulayarak, hükümetin bu değişikliklerini "vatan hainliği" ile eşdeğer tuttu.
Bu tartışmaların sonrasında iktidar çıkardığı bir yönetmelikle daha önce hak kazandığı halde okula kayıt yaptırmamış veya yaptıramamış kişilerle, kayıt hakkı bulunmayan lise mezunu binlerce sol-Marksist görüşlü yandaşlarının eğitim enstitüsü öğrencisi olmasını sağladı. Bunlar için uygulanan “hızlandırılmış eğitim” uygulamasıyla 45-60-90 günlük kurs programları sonucu mezun edilip ülkenin eğitim ordusuna dahil edildi. Ecevit iktidarının bu icraatı muhalefet tarafından tepkiyle karşılanırken “45 günde kabak bile yetişmez, öğretmen nasıl yetişir?” eleştirilerine hedef oldu. Böylelikle Ecevit başkanlığındaki CHP iktidarı eğitim alanında milliyetçi - ülkücü tasfiyesi için önemli bir adım atarken himaye ettiği Marksist zihniyete de okulların kapısını ardına kadar açıyordu.
EĞİTİMDE TÖB-DER İSTİLASI VE MİLLİYETÇİ ÖĞRETMEN KIYIMI

CHP’nin iktidara gelişi sonrasında artık solun ve Marksistin her türlüsünü bünyesinde barındıran Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği’nin (TÖB-DER) hareket alanı da büsbütün genişlemiş oluyordu. TÖB-DER’in eğitim ordusu içinde tuttuğu mevzi her geçen gün daha da büyüyüp kadrolaşması sürerken CHP iktidarı milliyetçi eğitimcileri ve öğretmenleri kıyıma uğratmakla meşguldü. Ülkenin geleceği olan gençlerin eğitilmesi için emanet edildiği öğretmenlerin bağlı olduğu TÖB-DER’in o günlerdeki durumuna milliyetçi cenahın güçlü kalemi Ergun Göze, Devlet Dergisi’ndeki “TÖB-DER ve devletimiz” başlıklı yazısıyla şöyle ayna tutuyordu:
“EN HAKİKİ MÜRŞİD MAO MU? LENİN Mİ?” KAVGASI


“Son TÖB-DER Genel Kurulu’nda cereyan eden hadiseler rahatsız etmedik mihrak bırakmadı. Meşruiyyet taraftarları bu toplantıda akıl almaz bir yüzsüzlük ve utanmazlıkla ortaya çıkan yabancı ideolojilerin çokluğu karşısında dehşete kapılırken bazı sol mihraklar da, bu kurulu kendi inisiyatiflerine geçiremedikleri için üzüldüler. Gerçekten TÖB-DER Genel Kurulu ‘Mahir, Hüseyin Ulaş, kurtuluşa kadar savaş’ sloganları kadar vatan, devlet ve anayasa düşmanı ne kadar pankart varsa hepsinin su gibi harcandığı bir yer olmuştur. Şu TÖB-DER toplantısına baktıktan sonra, ‘bana öğretmeninizi söyleyin, çocuklarınızın ne olacağını size söyleyeyim’ diyebilirim. TÖB-DER’in kongresinde ‘hayatta en hakiki mürşit ilim midir, değil midir meselesi değil, en hakiki mürşit Mao mudur, yoksa Lenin midir?’in kavgası yapılmıştır. Kimler tarafından? Kendileri gibi düşünmeyenleri faşist, tutucu, gerici ilan eden ‘devrimci öğretmenler’ tarafından… TÖB-DERci Necdet Uğur, Milli Eğitim Bakanlığı’nı emrine verdiği derneğin bağırsakları böyle ortaya dökülürken aynı kaygısızlıkla bakanlık koltuğunu işgal ediyor. Mesele vahimdir… İhtilal çapında vahimdir. Karşımızda herhangi beş on sivri akıllı öğretmenin kurmuş olduğu bir dernek yoktur. Adeta hükümetin dış ortaklarından birine dönüşmüş, resmen Bakanlığın içinde astığı astık, kestiği kestik bir dernek vardır. Ve bu derneğin elindeki bir Bakan ve onun elindeki bir milli eğitim söz konusudur. Vaziyet vahimdir, korkunçtur, iğrençtir… Böyle bir öğretmen kütlesine sahip bir devlet daha başka nasıl olur? Neyse ki vatanperver, milliyetperver öğretmenlerimiz de var. Bütün kıyımlara, hakaretlere, haksızlıklara rağmen onlara güveniyoruz. Çünkü biliyoruz ki bu milliyetçi öğretmenlerimiz, devrimciler gibi Mao’ya, Lenin’e, Stalin’e değil bütün Türk milletine ve devletine sahip çıkacaklardır.”
TÖB-DER’in gündem olan genel kurulunu, “Milli Eğitim’de ‘Devrimci kadrolaşma’ aynı pervasızlıkla devam etmektedir” diye yorumlayan MHP lideri Alparslan Türkeş ise tespitlerini şu cümlelerle özetliyordu:.
“TÖB-DER adlı Marksist öğretmen kuruluşunun iç yüzü, Ankara’da toplanan son kongresinde gün ışığına bir kere daha çıkmıştır. Bu kongre, dünyadaki çeşitli sol ve komünist modellere paralel olarak hizipleşmiş grupların mücadelesiyle geçmiştir. Basında yer alan haberlere göre bazı CHP milletvekilleri TKP paralelinde olduğu ifade edilen hizipleri desteklemeleri için CHP’li öğretmenlere telkinlerde bulunmuşlardır. Bu kongre “Devrim stratejisi” tartışmalarıyla geçmiştir.”
TÜRKEŞ: CHP MİLLİYETÇİLERİ KENDİNE HEDEF SEÇTİ
Öte yandan CHP iktidarının ve Başbakan’ı Bülent Ecevit’in her fırsatta Türk milliyetçilerine “faşist” iftirasında bulunmasına defalarca sert tepki gösteren MHP lideri Alparslan Türkeş o günlerde toplanan ÜLKÜ-BİR (Ülkücü Öğretim Üyeleri ve Öğrencileri Derneği’nin Genel Kurulu’nda, “Memleket evlatlarına faşist diyenler barış getiremez” diyerek müfterileri yeniden uyarıyordu. Konuşması alkışlarla kesilen Alparslan Türkeş devamla şunları söylüyordu:

“Memleketimizde eşitlik, tarafsızlık, sağlama bahanesiyle Türk milletinin meşru ve mukaddes hedeflerini çiğnemeyi gaye edinmiş bir takım insanlara, memlekette at oynatmak hakkını hiç kimse tanıyamaz. ‘Faşist, işgalci, zorba’ gibi suçlamaları dillerine dolayanlar, Türkiye’de gerçek faşist heveslileridir. CHP iktidarının kendine hedef olarak yalnızca milliyetçileri seçtiği bilinmektedir. Ancak şu da bilinmelidir ki, CHP iktidarının kanat gerdiği gerçek anarşi mihrakları, eylemlerini daha büyük cüretle sürdürmekte ve hatta güvenlik kuvvetlerimiz mensuplarını birbiri ardına kurşuna dizmektedirler. Türkiye’de Türk milliyetçilerine çeşitli uydurma iftira ve isimler takarak onlara dil uzatanlar, eğer sadece gaflet içinde değillerse herhalde sömürgecilerin, Türk milletinin düşmanlarının uşağının ta kendisidir. Zaman zaman ortaya çıkanlar, okulları ‘faşistlerden, işgalden’ temizleyeceğini ilan ediyorlar. Diğer taraftan da aynı kişiler memlekete kardeşlik getireceklerini, memlekete birlik ve barış getireceklerini söylüyorlar. Kanunlara uygun olarak devlet dairelerine, okullara giren memleket evlatlarına faşist demeyi, işgalci demeyi münasip bulan insanların Türkiye’ye barış getirmeleri ve Türkiye’de kardeşlik kurmaları mümkün olmaz. Biz bunları ibretle takip ediyoruz ve milletimizin huzuruna getirerek, bunları yapanlardan hesap sormayı planlıyoruz”
DEVAMI 5.BÖLÜM: CHP iktidarı işkenceci POL-DER’le insanlık suçu işledi
ÖNCEKİ BÖLÜMLER:
İŞTE CHP! 1.BÖLÜM: CHP’nin Marksist ideolojisi
İŞTE CHP! 2.BÖLÜM: Türk milliyetçilerine saldırdılar
İŞTE CHP! 3.BÖLÜM: Bülent Ecevit Hükümeti