Sadece eşyayı değil, bizlere emanet edilen vücudu da hor kullanırsanız yıpranır. Tıpkı eşyaların arıza vermesi gibi biz de sağlık sorunları yaşıyoruz. Çoğu da psikolojik sebeplerden kaynaklanıyor. Aradan 23 gün geçmesine rağmen son deprem kendi adıma beni çok etkilediği için bir süre yazamadım. Neredeyse 15 gün TV programlarına ses problemim yüzünden katılamadım. Geçse de derin izler bırakıyor. Geçtiğini sanıyoruz. Ne de olsa "Hayat şiddetle devam ediyor..." Artçı sarsıntılara rağmen yazmaya, konuşmaya devam etmeye çalışacağız. Fakat hiç bir şeyin deprem öncesi gibi olmayacağı aşikar.

Resmî rakamlara göre depremde kaybettiğimiz can sayısı 50 bin. Bu rakamın hastane kayıtlarına giren ve savcıların defin raporlarından oluştuğu biliniyor. Köylerde, kırsalda ya da bireysel olarak gömülenler henüz kayda girmiş değil. Bazı istatistiklere göre henüz kaldırılmamış enkazların altında 70 binden fazla cenazenin bulunduğu kuvvetli ve bilime dayalı iddiaların arasında. Üzerine o illerdeki ciddi Suriyeli sayısını ekleyince "Asrın felaketinin, asrın cehaleti ile bütünleşerek" korkunç tabloyu ortaya çıkaracağını gösteriyor.

Bu deprem aynı zamanda 21 yıllık iktidarın "Askerî vesayeti sonlandırmak" adına "Cumhuriyet değerlerini yıkması" sonucunda nasıl da enkaz altında kalışını gözler önüne serdi. 155 yıllık Kızılay''ın getirildiği ibretlik durum malumunuz. Tahrip edilen devlet kurumlarının afet karşısında çöküşüne tanık olduk. Bir kısım müteahhidin tutuklanması ile vatandaşın gazını alacağını zannedenler yanılıyor. 3 katlı yere 25 kat inşaat ruhsatı verenlerin sorumluluğunu gizleyemezler. Hele de 21 yıllık iktidarda her seçim öncesi çıkarılan "İmar affı"na imza atanların oluşturduğu tabut evler... Cenazelerine kefen bulamayıp, yem çuvalı, ceset torbası ve battaniye ile toplu mezarlara koyan yakınları bu acının elbette hesabını soracaklar.

Ömürleri boyunca devleti en acı gününde yanında görmek isteyen milyonlarca insanın öfkesi para ile pulla, ev-bark ile ödenemez! Hadi salgında 5 maske dağıtamadınız? Vatandaş çaresini bir şekilde buldu. Ama başını sokacak çadır bulamıyor. Fahiş fiyat artışları yüzünden güvenle oturacağı ev bulamıyor...

Binlerce yıllık "Aç milletimi doyurdum, çıplakları giydirdim. Onlara ev verdim" emrini yerine getirmeyenlerin hesabı sanıldığı gibi öteki dünyada değil, burada vereceklerine dair inancımızdan taviz vermeyeceğiz.

Bütün bu acıların arasında ta başından beri sümen altı yapılmak istenen "Sinan Ateş Suikastı"nı unutmuş değiliz. Başta Sayın Kemal Kılıçdaroğu ve Sayın Meral Akşener olmak üzere bu cinayeti unutmayıp, unutturmayanlara teşekkür ediyoruz.

Ve bu koşullarda "Büyükşehir Belediyelerinin ne denli önemli olduğu"na da tanık olduk. Kriz yönetimlerinde yerel yönetimlerin elinde bulunan imkanların planlı şekilde devreye sokulması ile ne denli başarılı olacağı ile yüzleştik. Deprem afetine uğrayan 11 ilden sadece 2 tanesi CHP''li... Hatay ve Adana... Kaldı ki Adana çok az hasar ile kurtuldu. En yakınındaki Mersin''e 450 bin vatandaşımız göçtü. Ankara''da 350 bini geçti. Halen göçtükleri illerde ev bulamayıp arabada yatan insanlarımıza bizzat tanık oluyorum. Başta Millet İttifakı''nın 11 Büyükşehir Belediyelerinin olağanüstü gayretleri ve "Necip Milletimizin dayanışma" ruhu ile en azından acıyı paylaşıyoruz. İktidarın ilk üç günkü çaresizliği karşısında inisiyatif alıp krizin nasıl yönetileceğini engellemelere rağmen başaran CHP ve İYİ Parti yönetimi oldu. CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, "Adalet Yürüyüşü" ile liderliğini pekiştirmiş, İYİ Parti''nin seçimlere katılması için 15 Milletvekili vermiş. Ardından "Millet İttifakı"nın kurulmasındaki fedakârlığı ile siyasi dogmaların terk edilerek "Tek adam rejimi"ne karşı "Seçimi kazanmanın formülü"nün gelişimin mimarlarındandır. Sayın Meral Akşener fedakârlık yaparak "Başbakanlığa adaylığı"nı açıklarken bana göre Sayın Kılıçdaroğlu da 71 gün sonra yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için adaylığı en fazla hak eden kişidir.

Bu konuya devam edeceğiz...