Krizin perde arkası: Dolar bağımlılığı Konuşma Sonu

Krizin perde arkası: Dolar bağımlılığı Konuşma Sonu
IMF ekonomistleri yazdıkları bir makalede dolarizasyonun ülkeleri ne denli tehlike sınırına yaklaştırdığını belirtmiş ve "90'ların en ağır krizleri Türkiey, Arjantin ve Rusya'da yaşandı" diyerek nedenini dolarizasyona bağlamışlardı.

IMF Finance and Development Magazine'in eylül sayısındaki bir makalede ekonomide dolarizasyonun yarattığı tehlikelere dikkat çekilmiş ve ülkeler bu konuda uyarılmıştı. IMF ekonomistleri 1990'lı yılların en ağır ekonomik krizlerinden bazılarının DYP-SHP hükümetinin bulunduğu Türkiye ile Arjantin ve Rusya'da yaşandığını ve buna dolar bağımlılığının yolaçtığını belirtmişlerdi.

IMF ekonomistleri Luis Catao ile Marco Terrones'in IMF Finance & Development dergisinin Eylül sayısında yazdıkları bir makalede dolarizasyonun ülkeleri ne denli tehlike sınırına yaklaştırdığını belirtmiş ve "90'ların en ağır krizleri Türkiey, Arjantin ve Rusya'da yaşandı" diyerek nedenini dolarizasyona bağlamışlardı. IMF yayın organında yayımlanan "Dollar Dependence" (Dolar Bağımlılığı) başlıklı makalede küresel krizden sonra birçok yükselen piyasada doların içte kullanımından uzaklaşma görüldü. Bu ülkelere tek istisna olarak Peru gösterildi.

"O YILLARI" ANLATTI

IMF Araştırma Birimi ekonomistleri Luis A.V. Catao ile Marco E. Terrones'in makalesinde, bir ülkenin yerli parasının tamamen ya da kısmen yabancı bir para ile yer değiştirmesi olarak adlandırılan dolarizasyonun; yüksek ve hiperenflasyonun milli paraların istikrarlı bir değişim ve değer saklama rolünü gaspettiği 1970'lerde Latin Amerika'da yaygın olduğu hatırlatıldı. Bu ülkelerde aileler ve firmaların tasarruf, satın alma ve gayrımenkul gibi büyük satışlarda milli para yerine başta dolar olmak üzere yabancı para kullandıkları kaydedildi.

GÜNEY AMERİKA HALKLARI YALNIZ DEĞİLSİNİZ...

Bu durumun sonunda Latin Amerika dışına taşarak birçok yükselen piyasa ekonomisi finans sektörlerinde genel bir görünüme dönüştüğünü anlatan ekonomistler Türkiye'deki DYP-SHP iktidarına da dolaylı değinilen satırlarında şöyle devam etti:

"1990'ların başından itibaren Türkiye ve Afrika, Asya ve doğu Avrupa'daki birkaç ülkedeki bankacılık sistemleri rutin biçimde büyük dolar cinsinden varlık ve yükümlülük biriktirdi. Dolar cinsinden banka yükümlülüklerinin dolar cinsinden banka varlıklarını büyük ölçüde aşması, dövizde büyük ve ani devalüasyon ya da değer kaybı durumunda finansal sistemler üzerinde ciddi bir risk oluşturdu.

Düzenleyiciler ve politika yapıcılar bundan endişe duydu ve doların, bir devalüasyon ya da değer kaybı sonrası çok daha pahalı olması ve bankaların dolar cinsinden yükümlülük ve varlıklarının sistemik finansal istikrarsızlıkla büyük kayıpları tetikleyebilmesinden dolayı haklı oldukları ortaya çıktı.

1990'ların ortalarıyla 2000'li yılların başlarında -Türkiye'deki 1994'teki dahil- Arjantin'de 1995'te, Rusya'da 1998'de ve yine Arjantin'de 2001'de yükselen piyasa ekonomilerindeki en ağır ekonomik krizlerin bazılarının arkasında bu varlık-yükümlülük uyuşmazlığı bulunmaktaydı."

Ekonomistlere göre 2001'den küresel krizin başladığı 2009'a kadar ise yükselen piyasa ekonomileri yerli para yerine dolar kullanma alışkanlığından uzaklaştılar. Bu olgu dünyada sona erdi ancak hala tamamen tersine çevrilmiş bir süreç değil.