Kürt sorununu yeniden düşünmek!

Yalçın Doğan, “Kürt sorununu, yeniden düşünmek lâzım” diyor! Doğru; ülkeyi tehdit eden bu sorunu, hem geriye kökenlerine bakarak, hem de ileride olabilecekleri düşünerek bu bağlamda, bütün yönleri ve boyutlarıyla düşünmemiz gerekiyor! Ama sonunda söyleyeceğimi, başta söyleyim; Sorun ne Yalçın Doğan’ın ve onun gibilerin düşündükleri gibi, ne de AKP Hükümetinin tasarladığı gibi değil! 
Mesela Can Dündar da; “Sıra sivil operasyonda. Hükümetin, bölgeden ciddi oy almış olmanın avantajını da kullanarak, hem dağa çıkmış gençlerin eve dönmesini, hem yeni gençlerin dağa yönelmesini önleyecek çok boyutlu bir reform paketiyle ortaya çıkmasının tam zamanıdır.”  diyor...
Hayret bir şey. Daha düne kadar,  “Bu iş silahla, operasyonla olmaz” diyenler, şimdi operasyonu “barışçı çözümün” anahtarı olarak kullanıyor ve “abesle iştigal” ediyorlar... Böylece, Türkiye bu mücadelede güç ve vakit kaybedecek! 

Bileşik kaplar operasyonu

Hükümetin hazırladığı ve Fikret Bila’nın, üçayaklı “Bileşik Kaplar” stratejisi dediği planın esası da bu! Ve hükümetin yalanlamasına rağmen, Erdoğan-Bush “izleşmesinin”  esası da bu! İpin ucu Washington’da olan,  “bileşik kapların” özeti şöyle: “PKK’ya katılımı azaltacak önlemler devreye girerse, dağdan inme eğilimi de artar. Örgüte katılımın azaldığını gören dağ kadrosu da dağdaki koşullardan kurtulmaya çalışır. Dağdan inme başlarsa, PKK’ya katılmayı düşünenler de bundan vazgeçer... Bir yandan örgüte katılımı frenleyecek olanaklar geliştirilir, dağdakiler inme eğilimine girer, diğer yandan da dağdaki silahlı güce karşı etkili operasyonlar sürdürülürse, bileşik kaplar gibi PKK aynı anda aşağı çekilir.”
Devletin güvenlik otoriteleri, bu üç ayağın aynı anda çalıştırılmasının PKK üzerinde “bileşik kaplar” etkisi göstereceği düşüncesinde imiş... Ben hemen söyleyeyim: “Güvenlik otoritelerinden Genelkurmay kastediliyorsa, bu doğru olamaz. Askerler, gençlerin dağa çıkmalarını engelleyecek, inmelerini teşvik edecek yöntemler kullansalar bile, bu stratejinin “esasta” - “yığınakta” ne kadar yanlış olduğunu herkesten daha iyi bilirler. Ancak, kanaatimce askerlerin, bu konuda susmalar, “çözümü” zımni olarak benimsedikleri intibaını veriyor. Ve maalesef halkımızın TSK’ya duyduğu güvene de gölge düşürüyor... Ben gene de “herhalde askerlerin bir bildikleri var” diye düşünmek istiyorum. Ne var ki,  korkarım sonunda “operasyonlar başarılı idi” denecek ama sorun, PKK terörü kılık ve mevzi değiştirse bile devam edecek...
Doğru, TSK’nın görevi teröristlerle mücadele... Terörle mücadele, hükümetin görevi. Ancak bugünkü “sarmalda” ikisini biri birinden ayırmak ne mümkün? 

‘Büyük Tablo’daki ağaçlar

“Büyük Tablo” diyorum, çünkü bu tabloda ağaçlar ABD’nin, Büyük Orta Doğu Projesi ve “kan bağlarına” göre haritası “Kürt Kartı” değişmez! Olsa, olsa ABD’nin, Türkiye’ye ihtiyacı olduğu ve olacağı için “ince ayarlar” yapılır!
Dünkü Yeniçağ’da, bugün “hasb el kader” T.C. Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’ün, 1998’de Fazilet Partisi Genel Başkan Yardımcısı iken “Yeni Şafak” gazetesine söyledikleri vardı. Hazret, kısaca “Sevr’in yeniden, dayatılmak istendiğini” söylemiş. Bu gerçek değişmedi ama, Gül acaba neden bu kadar değişti? Bazıları “fikirlerine” göre konum değiştirler ama Gül ve diğerleri, konum değiştirince, fikirlerini değiştirdiler.
Bu bazıları ABD ile yeni bir dostluk döneminin başladığına inanırlar! Ne gaflet. Esasında T.C. - ABD ” ittifakına “bel bağlamak yerine yeni, başka ufuklara yönelmeli... “Tam zamanı!” Ama bunu yapacak iktidar nerede?

Mahmut Esat Bozkurt

Yalçın Doğan, Devletin ‘Kürt Sorunu’ konusunda, başından beri ne kadar haksız olduğunu göstermek için rahmetli Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un düşüncelerinden söz etmiş... Mehazı Mustafa Akyol. (Taha Akyol’un mahdumu) Güya 17 Eylül 1930’da “Özü Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da köle olmaktır.” diyesi imiş ve Atatürk O’nu bu yüzden görevden almış. Bu, kanımca zaman ve zemin çerçevesinden çıkarılmış bir iddia!
Mahmut Esat Bozkurt, T.C.’nin temellerinde, milli hukukunda, “Atatürkçü Düşünce Sistematiğinin” oluşmasında büyük katkıları olan duru bir Türk milliyetçisi idi.
O’nu ve Mustafa Kemal’in rahmetli olmuş diğer arkadaşlarını, böyle suçlamalara karşı savunmak, bana düşüyor! Rahmetlinin, kesinlikle “ırkçı” olmadığını ve bir Atatürk milliyetçisi olduğunu, gelecek yazımda belgeleriyle yazmaya çalışacağın!

Yazarın Diğer Yazıları