Milletin sırtına bindiler

Milletin sırtına bindiler

Şu bir gerçek, Türkiye''de artık tarım bitti.

Tarımı, köylüyü bilerek, isteyerek, Turgut Özal döneminden başlayarak planlı bir şekilde ABD ve büyük şirketlerin isteğiyle yok ettiler.

Tekrar tekrar bunu anlatmalıyız. Bıkmadan, usanmadan söylemeli bu işin sorumlusunu, hangi ideoloji, hangi siyasi parti, hangi fikir görüş ise herkese ifşa etmeliyiz.

Tarım bitirildiği için kentlerimiz milyonlarca göç nedeniyle bugün bile perişan halde. Alt yapılarımız yetersiz. Yeşil alanlarımız kalmadı. Trafik keşmekeş, hastaneler yetersiz, her şey pahalı…

İşte bu bitişi organize etmek için kurulan bir kurum var: Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu...

Bakmayın kalkınma, destekleme gibi süslü püslü laflara.

Sayıştay raporundan anlatayım.

Bu kurumun gerçekleştirdiği bir IPARD projesi var. Bu proje kapsamında "köylüye" verilen hibe miktarı 8,5 milyar TL, tamamlanan proje sayısı 19 bin 759…

Peki IPARD nedir?

Avrupa Birliği (AB) tarafından aday ve potansiyel aday ülkelere destek olmak amacıyla oluşturulan, Katılım Öncesi Yardım Aracı''nın Kırsal Kalkınma bileşeni.

IPARD, kağıt üstünde Avrupa Birliği''nin Ortak Tarım Politikası, Kırsal Kalkınma Politikası ve ilgili politikalarının uygulanması ve yönetimi için uyum hazırlıklarını ve bu kapsamda politika geliştirilmesini desteklemeyi amaçlıyor.

Hâlbuki amaç köylüyü denetim altında tutmak, Avrupa''nın isteği dışında bir gelişme ve üretim faaliyetine girmemesini sağlamak.

Bağımlı köylü yaratmak…

Sayıştay bu kurumu denetlemiş ve denetleme neticesinde ilginç verilere ulaşmış.

Denizli ve Afyonkarahisar illerinde, "Zanaatkârlık ve Katma Değerli Ürünler" ürettiği belirtilen ve "dokumacılık", "taş işleme", "cam eşya" üretimi alanında faaliyet gösteren işletmelerden bir kısmını gidip yerinde görmüş.

Meğer köylüye, dokuma tezgahlarına hibe edilsin diye verilen paralar, Denizli Organize Sanayi Bölgesi''ndeki fabrika sahiplerine verilmiş.

Yani el sanatları, küçük üreticiler filan değil.

Amaç, kağıt üstünde, hem o kırsal bölgede öteden beri üretilen ve toplumun kültürel mirası olma niteliğiyle önem arz eden ve o bölgeyle özdeş, hatta belki bu yönüyle çoğunlukla coğrafi işarete konu ürünlerin yok olmasının önlemekti.

Kuruma sorulmuş haliyle "ne yapıyorsunuz siz" diye…

Kurum ise cevabında "üretimi çeşitlendirmek ve istihdam yaratmak istiyoruz" demiş.

Sayıştay ise bu cevaba katılmamış:

"Verilen destekle kurulmuş tesis ve o tesiste yapılan üretim arasında en küçük bir benzerlik bulmak ya da illiyet bağı kurmak mümkün değildir."

Aynı tespitleri başka bir işletemeye giderek çeşitlendirmiş. Yine Denizli ve Afyonkarahisar illerinde taş işleme alanında rastgele işletmeler incelenmiş.

Yapılan incelemede ocaktan gelmiş tonlarca ağırlığındaki büyük mermer ve traverten blokların kesilerek, bunların inşaatlarda yer ve duvar kaplaması olarak kullanılan mermer ve traverten plakalara dönüştürüldüğü görülmüş. Hatta (bilgisayarlı hassas kesim cihazı) CNC takım tezgâhlarında, başta geometrik tasarımlar olmak üzere pek çoğu yurt dışından alınan, villa ya da otel inşaatlarına özel siparişler için çalışıldığı anlaşılmış.

Nerede köylü, nerede emeğiyle geçinen tezgahtar kadınlar…

Tabii Sayıştay''a bu yetmemiş.

Başka bir işletme daha incelenmiş.

Denizli''de "cam eşya" alanında faaliyet gösteren işletmede de karşılaşılmış, web sayfası ya da katalogları bulunmayan firmanın belli bir ürün çalışmadığı ve/fakat sipariş usulü çalışarak 16 bin çeşit ürüne ilişkin siparişleri karşıladığı belirlenmiş.

16 bin çeşit…

Halihazırda üretilen ürünlerin şarap kadehi, viski şişesi, vazo tarzındaki ürünler olduğu görülmüş. Firmanın ham maddeden üretim yapmadığı, üretilmiş cam eşya üzerinde kesme, rodaj, marka basımı ve en nihayet parlatma gibi işlemler yaptığı; müşteri profili incelendiğinde ise, Paşabahçe''nin de aralarında olduğu büyük markalara fason üretim gerçekleştirdiği anlaşılmış.

Bildiğiniz endüstriyel üretim yani.

Haliyle Avrupa Birliği''nden alınan fon, asıl amaçlanan yerlerde kullanılmamış.

Kırsal Kalkınmayı Desteklemek ülküsünde olan kurumun, durduğu yerde maliyeti bile köylüye yük aslında.

Faaliyetine devam eden 42 il koordinatörlüğünün tamamı ile merkez teşkilatı kiralık binalarda hizmet veriyor. Buralar için ödenen yıllık kira tutarı, toplam 16 milyon lira. Ve bu koordinatörlüklerde çalışan kişi sayısı 2 bin 558 kişi.

Yahu pes…

Bunun da tabii ki köylüyle, üretimle alakası olmayan bir nedeni var.

Çünkü burası, sınavsız atama yapılarak kamu görevlisi yapma kurumuna dönüşmüş.

Kısmi zamanlı uzmanların, özel bilgi ve uzmanlığa ihtiyaç duyulan işlerde çalıştırılması öngörülmüşken, mevzuatıyla öngörülen vasıfları taşımayan kişilerin, kısmi zamanlı uzman olarak çalıştırıldığı belirlenmiş. Geçici olması gereken bu çalıştırmaların, süreklilik arz eden bir istihdam biçimine dönüştürüldüğü tespit edilmiş.

Dahası var.

Sayıştay tam olarak şunları söylüyor:

"Sayısı 61 olan kısmî zamanlı uzmanların hemen hiçbirisinin, ilgili yönetmeliğin 20''nci maddesinde öngörülmüş olan şartları, gerek eğitim gerekse iş tecrübesi yönüyle taşımadığı…"

Yani proje bahanesiyle 61 kişi sınavsız kamu görevlisi yapılmış.

Siz hâlâ KPSS vs. çalışmaya devam.

Koca bir milletin sırtına bindiler inmek bilmiyorlar.

Yazarın Diğer Yazıları