Kısacık bir ömüre sığdırılan destan...

Kısacık bir ömüre sığdırılan destan...
Balıkesir Gönen'de halen Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapan Salim Nizam 4 yıl süren yoğun bir çalışma sonrasında Ömer Seyfettin'e adeta Gönenli hemşehrilerinin vefası niteliğinde bir biyografik romana imza attı.

Romanın yazım aşamasında Ömer Seyfettin''in 36 yıllık hayatının çeşitli bölümlerinde yaşadığı İnebolu, Ayancık, İstanbul, Edirne, Selanik gibi şehirlere giderek yer ve mekân incelemesinde bulunan Salim Nizam, bu gayretini bir vefa borcunun ödenmesi olarak görüyor. Salim Nizam''ın kaleme aldığı, "Ben Gönen''de Doğdum" adlı yeni romanı, Ömer Seyfettin''in kısa ömrünün uzun hikâyesidir.

Onun hikâyesi bir mart sabahı Gönen''de başladı. Haydarpaşa Hastanesi''nin deniz gören küçük ve soğuk odasında ömrünü tamamlandığında, yine bir mart sabahıydı. Otuz altı yıllık bu hikâye; büyük savaşlar, esaret, acılar, geçim sıkıntıları ve yalnızlıklarla doluydu. O, koskoca bir imparatorluğun çöküşünün, genç cumhuriyetin doğuşunun tanığıydı. Etrafında olup bitenlere duyarlı bir aydın ve büyük eserini arayan sanatçıydı.

Türklük ülküsüyle yoğrulmuş bir dava adamıydı Ömer Seyfettin. Selanik''te Genç Kalemler dergisinde yayımlanan "Yeni Lisan" makalesiyle millî dile dönüşü başlatarak Türkçenin Kristof Kolomb''u oldu. Gökalp''ın ''Yeni Hayat'' felsefesine inandı. Millî dil ile millî edebiyatın, millî edebiyatla milletin doğuşunu hazırladı. Yazdıklarıyla Türk milletini eleştirdi, uyardı, besledi, en önemlisi ışığı çağlar ötesine uzanan bir ufuk oldu.

Muzipti. Dostlarına ''cancağızım'' derdi. Ata binmeyi, mızıka çalmayı, kitap arasında çiçek kurutmayı severdi. Kapalı havalardan hoşlanmazdı. Köpeği Koton''u yanından hiç ayırmazdı. Güreşe, jimnastiğe düşkündü. Hırs yüzünden kavgaları, dövüşleri oldu. Sevdaya tutuldu.

Okumayı ve yazmayı severdi. Atina''da esaret günlerinde, Yunan komutandan tek isteği bir daktiloydu. En büyük hayali ''büyük eserini yazmak''tı. Bunun için kalabalıklardan uzak durdu, sakin ve düzenli bir hayatı özledi. İstanbul''u sevmedi ve Anadolu''da bir yere yerleşmeyi düşledi. Evliliği bile büyük eserine ulaşma yolunda atılmış bir adımdı.

Calibe''yle evlilik ona büyük eserini yazdırmadı, ama Fahire Güner''i getirdi. İçgüveysi olarak gittiği konak ruhuna kasvet verdi, on yedi odasına rağmen yazamadı. Kısa süren fırtınalı evliliği boşanmayla sonlandı. Hayatının son yıllarında sığınağı, Kalamış''taki ''Münferit Yalı'' oldu. Bu evde yaralarını sardı, dostlarıyla buluştu ve sadece yazdı. Çünkü onun için "ümit ölmez"di.

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

***

Bu yolculuğu kaçırmayın!..

Okurlarını yeni kaleme aldığı "Masumiyet İstasyonu" ile çok farklı bir yolculuğa çıkaran gazeteci-yazar Deniz Zeyrek''in kitabı sadece gazetelerde ve sosyal medyada yayınlanmış Kars''la ve çocukluk yıllarıyla ilgili yazılarından ibaret değil. Kitabıyla; yıllar önce Anadolu''nun bir ucunda, Kars platosunda ve çevresindeki yüksek tepelerde yaşayan; oyunlarını doğadan, oyuncaklarını topraktan, taştan çıkaran çocukların, zaman zaman ülkenin başka bölgelerindeki çocuklarla da ortak olan anılara ışık tutan Deniz Zeyrek bu atmosferi şu cümlelerle özetliyor:

Kavruk çocuklardık hepimiz. Türkçeyi şiveli konuşurduk.

Oyuncağımızı topraktan, ağaçtan, taştan yapar; oyunumuzu toprakta, taşta, buzda oynardık.

"Kuyunun dibindeki kurbağa için gökyüzü, kuyunun ağzı kadardır" demiş ya ozan, bizim hayallerimiz de yaşadığımız yer kadardı. Dünyayı

kendi köyümüz, kendi şehrimiz kadar bilirdik.

Biraz büyüdük, üzerimizden geçen gürültülü uçakları fark ettik.

Biraz daha büyüdük, devasa tanklarla tanıştık.

TRT radyosundan arkası yarınları, kısa dalgadan uzaktaki türküleri dinledik.

Okumayı öğrendik, okulla tanıştık; başka köyler, başka şehirler olduğunu, o şehirlerde bize benzeyen başka çocukların yaşadığını anladık. Elimizdeki birkaç yumurtayı, bir file patatesi, nefes nefese kalarak koşup yakaladığımız seyyar kitapçıyla takas ettik.

Günün birinde takasla aldığımız plastik bir oyuncak arabanın biz uyurken gerçeğe dönüşebileceğini düşünebilecek kadar sınır tanımaz hale geldi hayallerimiz.

Her yeni kitap, görmediğimiz, duymadığımız yeni yerlerin, yeni insanların varlığını gösterdi.

Öğrendiğimiz her yeni yer, her yeni bilgi hayallerimizi biraz daha büyüttü. Büyük kentlere gitmek; doktor, mühendis, bilim insanı olmak istedik.

Doğu Ekspresi o hayaller için çıkılan uzun yolculuğun adıydı bizim için.

Çünkü biz Doğu Ekspresi çocuklarıyız.

Sözcü Kitabevi Tel:(0212) 948 22 78

***

HAFTANIN KİTABI

Çukurca''dan çıkan dersler

Burdur Tefenni Kaymakamı olarak görev yaparken 2003 yılında iki yıl sürecek birinci Doğu görevini yapmak üzere kendi isteğiyle Hakkari Çukurca''ya atanan idealist Kaymakam Ünal Coşkun, bölgedeki tespitlerini, "Sınırdaki Cumhuriyet" adıyla kitaplaştırdı. Görev yaptığı süreçte ikisi yakın arkadaşı olmak üzere 17 şehit gördüğünü belirten Ünal Coşkun, 2004 yılı Mayıs ayından itibaren "sihirli/emperyalist" bir elin değmesinin ardından neredeyse sıfıra inmiş terör olaylarında tırmanışın başladığını ve PKK''nın yeniden güçlü terör eylemlerine giriştiğinin altını çizip çalışmasıyla ilgili şu bilgiyi veriyor: Neticede bu kitap; terör ve terörün etkileri açısından laboratuvar denilebilecek bir ilçe olan Çukurca''da 2 yıllık dönemde yaşadığım/izlediğim gerçek siyasal olayları, gerçek ve hayali karakterler üzerinden anı/roman kurgusuyla değerlendirme çabasıdır. Kitabı okuyanlar, dünde kaldığı sanılan pek çok tarihsel olgu ve olayın "tarih tekerrür eder"cümlesini doğrular şekilde, uygun zemin bulduğunda başka bir adla ve başka bir suretle yeniden ortaya çıktığını fark edeceklerdir. Belli bir süre içinde de olsa bölgede mücadele içinde bulunan birinin tecrübelerinin gelecek kuşaklara aktarılmasının ülke için faydalı olacağını umuyorum.

Ayata Yayınevi Tel:(0505) 451 31 29

***

Mirasyedi olmak zor

Eugene Ionesco''nun tek romanı "Yalnız Adam" varoluşçu edebiyatın önemli metinlerindendir.

Ionesco''nun 1973 yılında kaleme aldığı "Yalnız Adam"da 35 yaşında, sıradan biri yüklü bir mirasa konar ve iş hayatından elini eteğini çekmeye karar verir.

Yeni hayatını düzene koymaya gayret eder, artık bol bol vakti vardır ve boş vakitlerinde geçmişini, geleceğini, yaşadığı anı, hayatı, insanlık durumunu irdeleyerek varlığa ve varoluşa ilişkin içinden çıkılması hayli zor sorgulamalara girişir...

Yapı Kredi Yayınları Tel:(0212) 452 47 00

***

KÜTÜPHANEMDEN:

Efsane olmuş bir hayatın hikayesi

"Bu adam tam Mazhar Osman''lık.", "Gidip bir Mazhar Osman''a görünsene!", "En iyisi bunu Mazhar Osman''a yatırmalı!" gibi sözler, yirmi, hattı on yıl öncesine kadar sık sık duyulurdu. Oysa Mazhar Osman''ın vefat tarihi 1951''dir. Mazhar Osman ismi, nasıl ve niçin hikayelere konu olmuş, deyimlere, fıkralara, hatta hakaretlere girmiştir? Halkın dilinde adeta Marko Paşa ya da Nasrettin Hoca gibi efsaneleşen Doktor Mazhar Osman Uzman kimdir? Osmanlı''dan Cumhuriyet yıllarına uzanan yaşamı boyunca neler yapmıştır? İşte bu sorular Liz Behmoaras''ı, iki yıllık bir araştırma sonucunda, Mazhar Osman''ı biraz olsun tanımaya ve ölümünün 50. yılında çıkan bu kitapla okurlara tanıtmaya yöneltti. Liz Behmoaras''ın kitabı hakkında Hakkı Devrim şunları söylüyor:

"Mazhar Osman, adı deyimlerde yer alan, âdeta efsaneleşmiş bir hekimdi.

Liz Behmoaras, ''Kapalı Kutudaki Fırtına'' adlı kitabında Mazhar Osman''ı anlatıyor Bir hayat hikâyesi ki, heyecanlı macera romanıymışçasına keyifle okuyabilirsiniz; ilgi duyarak, çok şey öğrenerek. Liz Hanım, namuslu bir biyografi yazarı. ''Kitabın sonuna doğru adama âşık oldum'' dediği halde, meziyetleri kadar kahramanının kusurlarını da yazmaktan geri durmamış. Medeniyete, bilgiye, çağdaşlığa hayran bir hekim Mazhar Osman, ama kadınlara bakış açısıyla da kaba, hoyrat, geçmişte kalmış bir adam. Çok evlilikten yana mesela. İnanılır gibi değil!

Beride, gözünü yukarılara dikmiş bir hekimin hayatla, meslektaşlarıyla, yönetimle, geri kafalılıkla, hastalar ve hastanelerle amansız mücadelesinin, sahiden iyi anlatılmış hikâyesi. Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, Mütareke... Dönemin İstanbul''u, Almanya''sı, Paris''i..."

(Mazhar Osman / Liz Behmoaras / Remzi Kitabevi - 2001)

Ahmet Yabuloğlu