Liyakat de hafıza gibi bir şey zahir…

Liyakat de hafıza gibi bir şey zahir…

Daha önce hiç mi "Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı" ihraç etmedi MHP?

Etti, aslında.

Daha önce hiç mi "Eski Genel Başkan Yardımcısı" ihraç etmedi?

Etti.

Hiç mi "Eski Milletvekili" ihraç etmedi?

Etti.

Hiç mi "Eski il-ilçe yöneticisi" ihraç etmedi?

Etti.

Hiç mi "Cezaevi çıkışlı kadroları"ndan ihraç etmedi?

Etti.

Yine de, adı konulmamış bir "kırmızı çizgi" algısı vardı hep Atila Kaya ismiyle ilgili.

Özellikle de, kendisi gibi Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı görevinde bulunmuş, kendisi gibi uzunca dönem MHP Genel Başkanı''nın "en yakınında", "en yakını" olmuş, kendisi gibi eleştiri ve itirazları yoğunlukla "doktriner" alanda kalmış Harun Öztürk ve Suat Başaran''ın ihracından sonra, ülkücüler arasında sıkça sorulan sorulardan biriydi; ihraç sırasının Atila Kaya''ya da gelip gelmeyeceği.

İçeridekiler ile dışarıdakiler, hanidir belki de ilk defa ağız birliği halindeydi:

- O kadarını da yap(a)mazlar!

***

Zira Kaya, kağıt üzerinde yazılı bütün o titrlerinden çok daha ötesiydi ülkücü hareket için;

"Emanet"ti her şeyden önce; şehidinin emanetine "ihanet" akıldan geçmezdi.

Hafızaydı, vefaydı, tavırdı, bedeldi, adanmışlıktı, "sadakat" dedikleri şeyin "aslında" ete kemiğe bürünmüş haliydi, "şahsiyetsizleştirilmemiş" bir sadakatti onunki…

***

Ve fakat…

Yaptılar.

Dolayısıyla, başka birçok siyasi, ideolojik, kişisel, duygusal boyutu da olmakla birlikte, son ihraç kararı şunun da bildirimi:

"Bile"si kalmadı MHP''nin, "olmaz"ı kalmadı;

Her şey olur artık.

Herkese olur.

Bu kararı alanlar dahil!

Tarih adil hakemdir!

***

MHP yönetimi, "Döneklik, vefasızlık, disiplinsizlik, ahlaksızlık gibi kötü huylar"la ilişkilendirerek ve "Geçmişte partimiz saflarında yer alan, ancak daha sonra liyakatsizlikleri sebebiyle teşkilatlarımızdan ayıklanan" diyerek duyurdu Ahmet Malkan, Ali Şanalmış, Ali Baykan, Atilla Kaya, Suat Başaran ve Tahsin Eren''in ihraç edildiğini.

O adil hakem, bir gün sorar belki;

Malkan, cezaevinde ömür tüketmiş ülkücülerdendi…

Baykan, İstanbul il yönetimlerinde bulundu yıllarca…

Şanalmış, bir misyon ilçesinin "Üsküdar"ın başkanlığını yaptı…

Okumuş, 1999''da MHP İstanbul Milletvekili seçilmişti… 2002''de yeniden aday gösterildi; 2007''de yeniden!

Eren, hali hazırda Niğde İl Genel Meclisi üyesiydi…

"Liyakatsiz" oldukları için mi?

Madem liyakatsizdiler, neden ve nasıl yönetim ve temsil makamlarında görevlendirildiler?

***

Daha önce zaten ihraç edilmiş olduğu için ikinci kere nasıl ihraç edildi bilemediğimden tam da emin değilim ama bildiğimiz Suat Başaran ise artık üye olmadığı partiden ihraç edilen; Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yaptı, Avrupa Türk Federasyonları Genel Başkan Yardımcılığı yaptı, MHP Genel Sekreter Yardımcılığı yaptı…

Keza, ihracını "Atilla Kaya" diye duyurdukları başka biri değil de bildiğimiz "Atila Kaya" ise, Ülkü Ocakları''nın "efsane" genel başkanlarındandı, MHP Milletvekili oldu, Genel Başkan Yardımcısı oldu…

Madem bu kadar kötü huylu kişilerdi, nasıl bir vicdanla kıydınız da emanet edebildiniz bu insanlara ülkücü gençleri?

Yıllar yıllar boyu fark edilmedi de, milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarla ittifakçılık oynamak istemedikleri gün mü anlaşıldı liyakatsizlikleri?

Yoksa bu liyakat dedikleri de hafıza gibi bir şey mi; bir varmış, bir yokmuş!

Kimseye dokunulmazlık affediyor değilim; çalınmaz değil minare de çalınır elbet de, uygun bir kılıf hazırlanır öncesinde!

 

GARİP OLAY…

Aile Hekimliklerinde böyle bir imkan olmayabilir ama şehir, eğitim, araştırma gibi fiziki anlamda büyük hastane komplekslerinde, Covid-19 aşılaması, ilk andan itibaren servis ve polikliniklerden ayrıştırılmış alanlarda yapılırken, aşılamayı geçtim özellikle pediatri servislerinde, ateşli çocukların muayeneleri bile "her ihtimale karşı" ayrı alanlarda yapılırken, bir tıp fakültesi hastanesinde, bir aylık bebeğin aşı takvimi kapsamındaki rutin aşılarından biri nasıl Covid-19 aşısıyla karışmış/karıştırılmış olabilir ki?

Hiç aklıma yatmadı bu iş…

 

SORU-YORUM

Barınma sorununa dikkat çekmek için parklarda sabahlayan gençlere, "Covid-19 tedbirleri kapsamında" müdahale edilen yerler var.

Akıl, mantık ya hu!

Yüz kişilik, yüz elli kişilik, iki yüz kişilik amfilerde ve kapalı alanlarda ders görecek olan üniversite öğrencilerini, açık havada, sekiz on kişi bir araya geliyorlar diye "Covid-19 yayıcısı" ilan etmek fazlasıyla zorlama ve gülünç değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları