Muhalefetin üst aklıgilleri!

Muhalefetin üst aklıgilleri!

Bülent Arınç için derlerdi bir zamanlar;

"AK Parti''nin vicdanı" diye.

İktidar penceresinden bakıldığında en olmadık zamanda, en olmadık olay karşısında, halkın duymayı beklediği ama AK Partililerin zinhar dile dökemeyeceği cümleleri kurmaktan çekinmeksizin, en sivri, en dik, en aykırı çıkışı yapar, kendi mahallesinden tepki, sair zamanda zerre sempatik bulunmayacağı karşı mahallelerden takdir toplardı.

Tabanda biriken gazı aldığı için, bu tavrı, aslında iktidarın da işine yarardı.

Hoş, daha partisi içinde kalkıştığı "vicdan ayaklanması"nın mürekkebi kurumadan, hiç sekmez, başka bir konuda kamu vicdanını kanırtmayı başarırdı; o ayrı.

*

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal için böyle söylemek, böyle bir benzetmede bulunmak elbette mümkün değil.

Ama çağrışım işte; sen çağırmasan da kendiliğinden geliveriyor istemsizce.

Uysal''ın, yerleşik olduğu mahallenin değerlerini içselleştirmekle ilgili hiçbir problemi olmamakla birlikte, mahallesinde "konuşulmaması" yönünde yazılı olmayan temayüllerin bulunduğu konularda, en üst perdeden konuşmaktaki mahirliği, Arınç''ı anmamın vesilesi.

Onun için "muhalefetin iç sesi" demek daha doğru belki; akıldan geçen ama ifadesi bastırılan mevzuların dillendiricisi.

*

Önce, muhalefetin Cumhurbaşkanı adayını belirlerken esas alınması gereken "sınırı" çizdi:

- 20 yıllık AK Parti döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak!

- Seçilebilirlik!

-20 yılda AK Parti tarafından ''devr-i sabık'' muamelesine maruz kalan Türkiye Cumhuriyeti Devleti''ni, kurucu bir ruhla yeniden tesis etme yetisi!

*

''Öküz altında buzağı aranmasın'' temennisiyle sonradan tevili de denedi ama mesajları tevil götürmeyecek kadar netti.

Kaldı ki, muhalif vicdan nazarında tevil gereksizdi; Cumhuriyetin en travmatik 20 yılına tanık olan, devletin kurumlarıyla birlikte kendi sosyal varlıkları da aynı örselenmeye maruz kalan ve hanidir şüpheden şüpheye savrulan muhalif seçmenin yüreğine su bile serpti söyledikleri.

*

Ardından…

Önceki gece, "muhalefete muhalefet" isyanı geldi; "Muhalefete muhalefet etsin diyerek ortaya sürülmüş, iktidar aparatı olmuş pek çok isim" olduğunu söyledi.

*

Aslında benim de sık karşılaştığım eleştirilerden biri;

"Yeri mi, zamanı mı şimdi?"

"Muhalefet iktidara yürürken söylenecek şey mi?"

"İktidara tepki bütün zamanların en üst seviyesindeyken, muhalefeti eleştirmek iş mi?"

Hani şu hep sızlandığım "Aman tadımız kaçmasın" paniği…

***

Muhalefete muhalefet edilemez mi?

Neden edilmesin ki!

Aralarında siyasi parti yöneticilerinin de olduğu bir kısım muhalif çok yanlış anlıyorlar bu iktidara muhalefette birlik olma meselesini.

İktidarın karşısında olmak, muhalefet alanında zuhur eden her şeyi, uysa da uymasa da sineye çekmeyi gerektirmiyor. Tersine, önce ilk düğmenin yanlış iliklenmemesi, sonra bir çuval incirin berbat edilmemesi için muhalefetin de kendi sorumluluk alanı içinde eleştirilmesi, gerekli hallerde ikaz edilmesi gerekiyor.

Muhalefetin "Ne yapsam olur", "Ben ne dersem o" kafasına girmesine engel olabilmek, Türkiye''nin ali menfaatleri açısından en hayırlı işlerden biri mesela bana göre.

Bunu yapabilelim ki, ileride kronikleşip de bugün muhalefet ettiğimiz muameleyi layık görmesin muhalefet de kendi "öteki"lerine!

Hem, "Beni eleştirme", "Bana muhalefet etme"ci kafayla mı kahrolacak istibdat, yaşayacak meşveret!

*

Yukarıdakiler, geneli şamil şerhlerim. Uysal''ın işaret ettiği "muhalefete muhalefet" meselesinin bununla ilgisi yok zannımca. Başka bir dümen çevriliyor; keza "muhalefete muhalefet" de değil o aslında; "muhalefete muhalefet" görünümlü operasyonel siyaset mühendisliği.

Muhalif alanda boy gösterip de, eleştiride bulunmanın, kaygı, endişe, itiraz paylaşmanın, öneri getirmenin ötesinde, muhalefeti tam da iktidarın istediği zemine çekmek üzere küçük sinsi tuzaklar kuranlar var. Bunlar hem medyada var; hem de bizatihi muhalif siyasetin içinde.

Millet İttifakı''na bir yol dayatıyorlar. Yöntem dayatıyorlar. Ve dahi aday(lar) dayatıyorlar.

Fikir uçuşturmak değil, analiz değil, tartışma değil; çok daha "profesyonel", üzerinde "çalışılmış" bir strateji doğrultusunda, "O yol, o yöntem, o aday olmazsa olmaz"cı, muhalif seçmeni ipotek altında tutan, hatta dolduran, kışkırtan, Millet İttifakı''nın hareket kabiliyetini sınırlayan, alanını daraltan bir taktik uyguluyorlar.

*

Kendilerini "muhalefetin üst aklı" tayin eden, kıymeti kendinden menkul bu grupçukla ilgili rahatsızlığın Gültekin Uysal''la sınırlı olmadığını, Millet İttifakı''nı kapsadığını biliyorum. Birçok kişi de biliyordur; sır değil.

Şimdilik bilmediğimiz; bu "üst akıl(!)" konumlanmaları acaba kendi kendine gelin-güvey olma şeklinde beliren bir şey mi? Yoksa birilerince atandılar mı?

Kim bilir, muhalefet, onlar için belki de bir tür "mecburi hizmet" yeri?

Demem o ki;

Her gördüğün sakallıyı deden…

Her gördüğün muhalifi iktidarın karşısında sanma ey halkım; yanılırsın.

Yazarın Diğer Yazıları