Muharrem Erkek: “Adalete siyanür içirttiniz”

Muharrem Erkek: “Adalete siyanür içirttiniz”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, “Ya, bu siyanürden kurtarın şu doğayı ama en önemlisi, siz bu memlekette adalete siyanür içirttiniz, adalete! Asıl sorun bu” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, pırlanta ve elmastan alınmayan verginin asgari ücretli çalışanlardan alındığına dikkat çekerek, “Ya, bu siyanürden kurtarın şu doğayı ama en önemlisi, siz bu memlekette adalete siyanür içirttiniz, adalete! Asıl sorun bu” şeklinde konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, TBMM’deki bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

“Dün gece geç saatlerde, saat iki buçuk üç sularında, Artvin Milletvekilimiz Sayın Uğur Bayraktutan, Amerikan Kongresi’nde alınan kararlarla ilgili Sayın Fuat Oktay’a önemli bir soru sordu, üzüldüğü için sordu. Fuat Oktay, çok soyut cevaplar verdiği gibi, şunu da söyledi: “Siz beni sınava çekecek, siz bana soru sorabilecek bir kişi değilsiniz.” dedi bir milletvekiline.

Sayın Fuat Oktay, Cumhurbaşkanı tarafından atanmış en üst düzey kamu görevlisi, yürütmeyi temsil ediyor. Yasama organı üyesi olarak biz milletvekilleri, yürütmeye sınav da yapabiliriz, soru da sorabiliriz, en ağır eleştirileri de yapabiliriz, sorgulayabiliriz de. Kuvvetler ayrılığının olduğu sistemlerde tabii bu mümkün ama Sayın Oktay haklı, atanmış en üst düzey kamu görevlisi olarak yürütmeyi temsilen, Sayın Cumhurbaşkanı da bu Mecliste 1’inci partinin Genel Başkanı, partisi, onun talimatları dışında hareket edebilir mi, mümkün mü, partisinin Genel Başkanı. Yani bütçeyi yürütme sunuyor, yürütme onaylıyor. Fuat Oktay, onun için rahat. Niye hesap versin ki Meclise, milletvekillerine, niye muhatap alsın ki? Sayın Fuat Oktay’ın ve bazı bakanların buradan Meclise, milletvekillerine, muhalefete parmak sallayarak konuşmalarını gördük. Muhalefeti eleştirdiler sürekli. Muhalefet yönetmiyor, Türkiye’yi değerli milletvekilleri. Türkiye’nin yaşadığı bu acılardan kim sorumlu? Sayın Fuat Oktay’ın, yürütmenin buraya gelip özür dilemesi lazım milletten, özür dilemesi lazım.

Bakın, dün Çorum’da 2 genç insan işsizlik sebebiyle intihar etti; biri 29 yaşında, biri 33 yaşında. Kızıyla eşini, babasına teslim edip evde kendisini asıyor. Neden? Bir de not yazmış: “Kızım seni çok seviyorum. Özür dilerim.” diye. Sizin gelip burada, milletten özür dilemeniz lazım, özür dilemeniz. İnsanlar yaşamlarına son veriyor, aileleriyle birlikte, bunun sorumlusu kim? Muhalefet mi? Bunun sorumlusu kim, Türkiye’yi kim yönetiyor?”

“DEVLETİN TEMELİ OLAN ADALETİ ÇÜRÜTTÜNÜZ”

“Çorlu tren kazasını takip edin, yürütme olarak. 4 gariban sanık olmuş orada, gerçek sorumlular nerede? O hayatını kaybeden 25 kişinin ailelerinden, yaralananlardan özür dileyin. Özür dileyin, yürütme olarak, hükûmet olarak. Bir dede, çığlık içerisinde anlattı, dinleyin onu lütfen: “Sayın Cumhurbaşkanı, torununu kucağına alıp sevebiliyor. Benim torunumu, ikiye yarılmış çuval gibi diktiler.” dedi. Dinlediniz mi, onları mahkemede? Özür dileyin, bu insanlardan, “Adalet bekliyor, o.” dedi, “Adalet”, niye gerçek sorumlular orada sanık değil? Neden, neden? Çünkü, adaleti çürüttünüz. Devletin temeli olan adaleti çürüttünüz.

Atanamayan öğretmenlerden özür dileyin, işsizlerden, asgari ücretle çalışanlardan özür dileyin, hükûmet olarak burada muhalefete parmak sallayacağınıza, sizin göreviniz bu. Cumhuriyet tarihi rekorunu kırdınız, genç işsizlik eylül ayında yüzde 27. 1 milyon 250 bin üniversite mezunu işsiz, bu tabloyu yaratan kim değerli milletvekilleri, bu tabloyu yaratan kim? Siz ne yapıyorsunuz?

Şimdi, Ziraat Bankası yandaş bir simit şirketinin yüzde 51 hissesini alıyor; 500 milyon dolar, milletin parası. Siz herhâlde simitçiler ile çiftçileri karıştırdınız. Ziraat Bankasının görevi çiftçiyi kurtarmak, simitçiyi değil; çiftçiyi kurtarmak, çiftçiye destek vermek. Ya, çiftçi elektrik borcunu ödeyemediği için cezaevine giriyor, borç batağında, icra dosyaları var. 17-25 Aralık haftasındayız. Ziraat Bankasının görevi çiftçi için çalışmak, Halk Bankasının görevi de esnaf için çalışmak değerli milletvekilleri; yandaş şirketleri kurtarmak değil, enerji ve inşaat sektörüne batık krediler vermek değil. BDDK’nin, bankalara yazdığı yazıyı biliyorsunuz; 46 milyar lira -eski parayla 46 katrilyon- kredi enerji ve sektöründe battı. Kimin parası bunlar? Kamu bankalarından siz kimin parasını aktarıyorsunuz bu şirketlere? Milletin parasını. Bunları anlatın siz yürütme olarak, Hükûmet olarak bunların hesabını verin Parlamentoya.”

“PIRLATANDAN, ELMASTAN VERGİ ALMAYANLAR…”

“Bütçe; hani bütçeyi konuşuyoruz ya, asgari ücretlinin bütçesine bakalım: Brüt ücret 2.558 lira, değil mi? 2.558 lira. Tam 538 lira vergi kesiyorsunuz asgari ücretliden, 538 lira; yüzde 20’nin üzerinde. Doğrudan kesiliyor, ne kalıyor? 2.020 lira. 8 milyon asgari ücretliden özür dileyin ya, özür dileyin çünkü açlık sınırının altında yaşıyorlar, açlık sınırının. Ev kirası, çocuğunu nasıl okutacak… Kırmızı et girmiyor evlere, kırmızı et. Her 3 çocuktan 1’i şiddetli yoksulluk çekiyor. Ya, bunları anlatın muhalefete bağıracağınıza. Nasıl bir yürütme, nasıl bir Hükûmet bu? Anlamak mümkün değil. Pırlantadan, elmastan, yattan vergi almayanlar asgari ücretten yüzde 20 vergi alıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Ne güzel ya, ne güzel Hükûmet! Bu memlekette, çalışanların yüzde 40’ı asgari ücretli ya da asgari ücretin altında ücret alıyor değerli milletvekilleri; milyonlarca aile açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşıyor, bunları çözmemiz lazım. Ama tabii, Fuat Oktay da herhâlde sarayda çalışa çalışa -bu, sarayın bir özelliği herhâlde- bir kibir abidesi olmuş. Ya, 1.100 odalı sarayda oturanlar 1 göz odada oturan garibanın derdini çözebilir mi? Mesele bu. Sarayda çalışanlarda bir kibir abidesi oluşmuş, yalnızca damatta değil. Parlamentoya verilen cevaba bakın: “Sen benim muhatabım değilsin.” diyor. Ama bütün bunların sorumlusu, sistem. Çünkü 16 Nisan 2017 tarihinde biz parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmedik, monokrasiye geçtik. Hani diyorsunuz ya, bu sistemi övenler “Bu sisteme geçmeden önce 16’ıncı büyük ekonomiydik.” 16’ıncı büyük ekonomi. Şimdi 19’uncu büyük ekonomiyiz, G20’den düşeceğiz. Bu gerçekleri lütfen görün.

Ethem Sancak televizyonda -çok konuşulduğu için giriyorum bu konulara, Meclis’te de çok konuşuluyor- diyor ki, aynen böyle: “TMSF’den, devletten 200 milyon dolara aldım BMC’yi -kendi anlatıyor, daha geçen gün- yarısını 300 milyon dolara Katarlılara sattım. Şimdi de yirmi beş yıllığına o Tank Palet Fabrikasının işletmesini devraldık.” İhale nerede? Devlete ne kadar ödenecek?

Hiç bunlar yok; bu nasıl bir sistem, nasıl bir sistem bu? Şimdi, Katarlılar işin içinde, Katar ailesi nerede? Doğu Akdeniz’de bizim karşımızda. Katar’ı -Katar ciddi bir devlet değil- emir ve ailesi yönetiyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de araştırma yaptırdığı şirketlerin ortağı Katar ailesi. Siz onlara peşkeş çekiyorsunuz; vatan topraklarını, silah fabrikasını. Olur mu hiç böyle bir şey değerli milletvekilleri?”

“ADALETE SİYANÜR İÇİRTTİNİZ”

“Başka bir şey söyleyeyim: Soruyoruz ya, bu yatırımların maliyetleri neyse Meclise hesap verin, kimse vermiyor. Ama ulaştırma uzmanlarının hazırladığı raporlardan çıkardık. Bir tane örnek vereceğim: Üçüncü köprünün maliyeti, 127 kilometre yolla birlikte, 2,3 milyar dolar. Bizim rakamlarımız değil bunlar, uzmanların rakamları; 2,3 milyar dolar. 2026’da konsorsiyuma ödenecek para ne kadar? Geçiş ücreti, artı, garantiler dâhil 10 milyar dolar; 2026’da 10 milyar dolar. Böyle bir kazanç nerede var? Nerede var böyle bir keyfîlik, hukuksuzluk? Milletin parası çünkü. “140 bin geçecek.” demişsiniz, 40 bin geçiyor. Millet ödüyor, millet yüzde 75’ini neredeyse. Siz bütçeden milletin parasını nasıl dağıtıyorsunuz yandaşlara? Nasıl yapabiliyorsunuz? Nasıl vicdanınız rahat? Böyle bir şey olabilir mi?

Son kez Kanal İstanbul’a değineceğim, Çevre ve Şehircilik Bakanı da burada. Başvuru aşamasında basına da yansıdı, dosyaya sunulan raporlar var. Devlet Hava Meydanları İşletmesinin raporu “Bu proje olamaz.” diyor “Yeni İstanbul Havalimanı kullanılamaz hâle gelir.” diyor; raporda var, yazılı. Sonra tabii, bu raporlar değiştirildi, değiştirildi. Baskıya bakın bürokrasinin üzerindeki! Daha sonra, Orman ve Su İşleri Bakanlığı -o zaman adı Orman ve Su İşleri Bakanlığı- 20 Nisan 2018’de başvuru dosyasına sunmuş, diyor ki:

“Terkos Gölü, Yıldız Dağları’ndan gelen sular, ondan sonra Sazlıdere Barajı; toplam 427 milyon metreküp içme suyu elden çıkacak.” diyor ve “Yakınlarda da başka içme suyu kaynağımız yok.” diyor. Belki siz çok mutlu olursunuz tabii içme suyu kalmazsa, İstanbul’u İmamoğlu yönettiği için.

Ya, bir referandum yapın; açık, demokratik olun; bakalım, İstanbul bunu istiyor mu istemiyor mu?

Bu raporlar nasıl değiştirildi? Hangi baskılarla değiştirildi? Bu bürokratlara ne oldu? Size raporları vereyim okuyun; devletin bakanlıklarının, uzmanlarının raporları. Nasıl değiştirildi bunlar? Şimdi ÇED süreci devam ediyor.

Sayın Bakan, Kaz Dağları çığlık atıyor, Balıkesir ve Çanakkale’de siyanürlü altın madenciliği ve termik santrallere “dur” deyin. Çığlık atıyor Kaz Dağları; bütün dünya duydu, bu iktidar duymuyor. Ya, bu siyanürden kurtarın şu doğayı ama en önemlisi, siz bu memlekette adalete siyanür içirttiniz, adalete! Asıl sorun bu. 39 milyar 2020’de faiz ödemesi var, faiz. Onun için bu bütçe halkın bütçesi değil. Onun için bu bütçeye “hayır” diyeceğiz.”