Mutlaka yazmalısın Murat!

Mutlaka yazmalısın Murat!

Bilenler bilir, yazı yazarken kavga eder gibiyimdir..

Daktiloyla yetişmiş bir kuşak olarak, o alışkanlıkla, bilgisayarın nazik tuşlarına da sert basar parmaklarım..

Duygusal bir şey yazdığımda da aynı ses çıkar, kavgalı yazılarda da..

**

Yine tanıyanlar bilir, bilgisayarın başına oturduktan sonra karar veririm ne yazacağıma..

Bütün mesele ilk cümleyi kurabilmektir benim için.. Sonrası çorap söküğü gibi gelir..

Öğrencilik yıllarını geçelim, dile kolay, 32 yıldır yazıyor bu zihin ve parmaklar..

Bazen soluklanıp geriye baktığımda, Cem Karaca''nın sesi çınlar kulaklarımda;

- Alkışı duydum, ihaneti gördüm.. Sesim de oldu, sessizliğim de..

**

32 yıl boyunca, haber, makale, rapor, kitap, bilgi notu, açıklama, şu ya da bu, adı ne olursa olsun, yazan biri için, ''Yazmak, yaşamaktır"..

Laf olsun diye demiyorum..

Gerçekten öyle..

İşimle ilgili yazmadığım zamanlarda, kendimle sohbetlerim vardır benim..

Laf aramızda, en bomba haberler de, o notlardadır aslında..

Hem ne bombalar..

Merak etmeyin kendime saklamayacağım..

Hepsi derlendi, toplandı, zamanını bekliyor..

Adı bile belli; "Size Yalan Söyledik!"

**

Neyse konu dağılmasın..

Bazen zorlanırım dedim ya,

İtiraf edeyim, hiçbir yazıda, bu yazıda olduğu kadar zorlanmadım..

Daha önce bir defa başıma gelmişti..

Uzun uzun sormuştum kendime, "Ne yazayım, ne yazayım?" diye..

Sonunda o gün yazmaktan vazgeçmiştim..

"Ama bugün mutlaka yazmalısın" dedi içimdeki ses;

"İster fıkra anlat, ister okurla dertleş, ama mutlaka yaz bugün"

Neden biliyor musunuz?

İşte bu fotoğraf yüzünden;

 

 

 

Fatsa''daki o kafeteryada soluklanırken, sevgili ağabeyim Ümit Dikbayır çekti bu fotoğrafı..

Fotoğrafı çeken hiç kimse, vizörden bakmadı.. Gönül gözüyle çekildi bu fotoğraflar..

"Milet yolunda dökülen alınterinin" fotoğrafı bu..

Bu ülkede, bu alınteriyle mücadele eden biri varken, ne benim, ne bir başkasının, tembellik etmek gibi bir lüksü yok..

O yüzden ısrar etti içimdeki ses; "Bugün mutlaka yazmalısın"

"Miskinlik çökerse üzerine, o sırıksıklam gömlekten, o alınterinden utanmalısın."

**

Bu yazı, o alınterinin mahsulüdür..

Heba olmasın diye üzerine titrediğim..

Yitip gitmesin diye uykularımın kaçtığı..

Menzile ulaşsın diye her şeye göğüs gerdiğim, cahile bile, eyvallah etmediğim ama eyvallah dediğim, o emeğin mahsulüdür bu yazı..

**

Memleket için çırpınan birileri var..

Memleket için yorulan birileri var..

Memleket için alınteri var..

Haram saltanatına, ve onun, bugün tornistan yapan haramzade evlatlarına terkedilecek bir meydan değil, o alınterinin meydanı..

Dünden bugüne değil, bütün taşları, beş yıldır inançla, azimle, cesaretle döşenen bir meydan, o meydan..

Vakit geldi..

Oturmak yok, dinlenmek yok, tembellik yok..

Vakit gerçekten geldi..

Bir evin salonu da o meydan, bir kahvehanenin eskimiş masaları da..

Bir otobüsün koltukları da o meydan, bir fabrikadaki bandında..

Tarlalar da o meydan, sokak araları da..

O ter ne kadar hakkın ve hakikatin teriyse,

O meydan da, o kadar gerçeğin meydanı..

**

Sorarım size ey okur;

Bu fotoğrafa baktıkça, sizin de içinizden, bulunduğunuz meydanda gerçeği haykırmak geçmiyor mu?

Türkiye''nin iyi insanları;

Söz de sizin, karar da sizin, meydan da sizin..

Telefonunuza kaydedin..

Yoruldukça bu fotoğrafa bakarsınız..

Ben öyle yapacağım..

**

Uğruna ter dökülen millete de, ülkeye de, yazdırana da selam olsun..

 

Ahlakıma dokunma abla!

Bu da bir başka fotoğraf..

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu''nun, çocukları sevmek için yanlarına yöneldiği sırada, o ablanın ne yaptığını izlemişsinizdir..

Çirkin bir el hareketiyle, "Çocuklarıma Dokunma" diye bağırdı..

Bu terbiyesizliği alkışlayanlar oldu..

Bunun nasıl bir ahlak sorunu olduğunu, geleceğimiz için aslında ne büyük bir bela olduğunu göremeyecek kadar hırs bürümüş gözlerini..

 

İnsani, ahlaki, örfi hiçbir değerden nasiplenememiş bir vicdansızlığın resmidir o..

Abidin mutluluğun resmini çizemedi belki ama, o abla, ''Ak Parti Türkiyesi''nin resmini çiziverdi ayak üstü..

Güya Müslüman ama, Furkan Suresi 63. Ayet''in gereğini yapan Kemal beyin, ondan daha "Güzel ahlaklı" olduğundan bi haber;

- Rahmân''ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, "selâm" der geçerler.

**

Hz. Muhammed''e sordular;

-İslâm''ın hangi özelliği daha hayırlıdır?

Verdiği cevap;

- Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selâm vermendir.

Daha çocukken öğrettiler, selamı almak da öyle..

**

Hz. Muhammed''in "Güzel ahlak" diye tanımladığı bir dini dilinden düşürmeyip,

Miting meydanlarına Kur''an ile çıkıp,

Geride böyle nefretler, böyle kötü bir ahlak bırakıyorsan ne fayda..

**

Elbette o abla değil suçlu olan..

Asıl suçlular, ona, yalanlarla bu nefreti aşılayanlar..

Ama yalanla donanmış bir nefretin de panzehiri aynı çıktı iyi mi;

Kemal bey, "Horasan Erenlerinin Harcı"yla karılmış güzel ahlakın duvarına toslattı avuç ovuşturanları..

Gelenekse gelenek, imansa iman, adapsa adap, edepse edep..

Hamurunda o harç yoksa, sende suç yok da, vicdansızlığından sen suçlusun abla!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları