“Ne seçmenler sevdim, aslında yoktular”

“Ne seçmenler sevdim, aslında yoktular”

Demek öyle olmuş ha? Bu seçimlerin galibi milliyetçilikmiş!.. Beğenenler beğenmeyenler bu müthiş tespitte buluşuyorlar!..

Eski alışkanlıklarla hâlâ Türkiye'de 'merkez' olduğunu, seçmen topluluğunun büyük çoğunluğunu bu kitlenin oluşturduğunu zanneden Uranüslülere şaşırmamak lâzım... Bunları görünce akla Attila İlhan'ın o dizesi geliyor: "Ne kadınlar sevdim zaten yoktular..." Tabiri cari siyasî tabloya uygulayarak: "Ne seçmenler sevdim zaten yoktular!.."

Ne olacaktı başka? Artık 'antisemitizm'e veya 'köken'e dayanan değil, İslam düşmanlığı ve yabancı düşmanlığı temelli ırkçılık Batı'da böylesine yükselip, ırkçı partiler inanılmaz yol alırken... Avrupa'da 'merkez' partiler kendilerini ırkçılarla rekabette zayıf hissettikçe onlara benzeyerek taban kaybetmemeye çalışıyorken... ABD'de Meksika sınırına duvar çeken, göçmen karşıtlığını gizlemeyen, bırakın Müslümanları, Hispaniklerle ilgili bile tuhaf düşüncelerini kampanyanın ana ekseni yapan bir aday, tahminlerin ötesine geçip seçimleri kazanırken... Türkiye bu seyirden etkilenmeyecek miydi? Üstelik sınırlarından ateşler yükselirken... Bölünme tehlikesini ve buna çanak tutan 'dış müdahaleler'i iliklerine kadar hissederken... Evlâtları can verirken...

Bıkmadan usanmadan tekrar ettim... Şu satırlar da 'Seçim sonuçlarını yine milliyetçi oylar belirleyecek' başlıklı yazımdan:

"12 Eylül 2010'da Anayasa değişikliği referandumu... 2104 Cumhurbaşkanlığı seçimleri... 1 Kasım 2015 genel seçimler... 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliği referandumu...

Yanlış anlaşılmayacağını dileyerek özür eşliğinde ifade edeyim... Şu da 4 Mayıs 2018 tarihli yazımın sonu: "Önümüzdeki seçimlerin de belirleyici unsuru ağırlıklı olarak milliyetçiler olacak... Bu kesin... Taşlar yerinden fazlasıyla oynadı... Milliyetçileri daha ağırlıklı olarak kim ikna ederse, seçimin galibi de odur...

İçerik anlamında kalitesi tartışılabilir... Kısmen lümpenlikle iç içe geçmiş olabilir... Yüzeysel kalabilir... Bunlar tartışılabilir olsa da kesin olan hakikat milliyetçiliğin yükselişidir...

'Pop-İslâmcılık' eriye eriye kaybetmiş, bunun yanı sıra 'dindarlık' da itibar erozyonuna uğramıştır... Buna karşılık diri olan milliyetçilik duygusu sürükleyici olmuştur...

İşin garip tarafı, bu dirilikten daha çok pay alanların, aslında milliyetçilikle mesafeleri bilinenlerin, üstelik yakın geçmişe kadar bunu pek de gizlemeyenlerin olması!.. Burada da propaganda ve ikna gücünün farkını görmek gerekiyor...

Artık milliyetçilik, seçim başarılarını getiren 'gizli özne' değil, 'açık hakikattir' ve kurguyu bunun üzerine oturtan kazanmıştır... Dünyanın ve bölgenin şartları değişmedikçe, milliyetçiliğin belirleyicilik noktasındaki baskın sıfatı değişmeyecektir...

'Merkez' bundan böyle milliyetçiliktir... Doğru okuyan geleceği de doğru kurgular... "Yahu bir yerlerde merkez vardı, o nereye kayboldu?" diye merak eden olursa yine Attila İlhan'ın o dizesinden ilhamla gönderme yapalım: "Ne seçmenler sevdim zaten yoktular!.."

***

Yukarıdaki satırların hiçbirisi yeni değil… 2 Temmuz 2018’de kaleme almışım…

Son seçimde bir defa daha anlaşıldı milliyetçiliğin sonuçlar üzerindeki etkisi… O yüzden şimdi kunduracılar arastasına dönüştü saha!.. Pastadan ne alırsak!.. “Ceket denedik olmadı, bir de pantolon mu versek” türünden pazarlamalar görebiliriz artık…

Bir noktada bunu bile olumlu karşılamak lâzım… Hep söylediğimiz gibi başka siyasetlerden veya muktedirlerden renk alan değil, ülkenin bütün siyasetlerine az ya da çok renk veren milliyetçiliğin yükselişi hayra alamettir…

Rezerv büyüktür… Bundan sonrası, işleyenlerin kapasitesine ve kabiliyetine kalmıştır…

Yazarın Diğer Yazıları