Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Coşkun ÇOKYİĞİT

Coşkun ÇOKYİĞİT

NEREDE KALMIŞTIK?

NEREDE KALMIŞTIK?

Bugün, okuyucuyla buluşmanın heyecanı içindeyim. Yazmanın büyük mesuliyetini yeniden yüklenmeye karar vermiş olmam beni endişelendirdi. Neden? Çünkü aklına ilk geleni yazıp yaymanın yolları o kadar çoğaldı ki… Bir "Sanal Akvaryum" içine hapsolduk. Burada "herkes her şeyi biliyor", herkes her şey hakkında kesin kanaat sahibi! Etrafımızda olup bitenler, olaylar, olgular, şeyler bizi kendi halimize bırakmayan sağanaklara dönüştü.

Teknoloji, geleneği nakavt etti!

Herkes, her an sanal bir akvaryumda birlikte "deviniyor". Kural yok! Bilgi, görgü, tecrübe, eğitim, muhit, mesleki meşrep, nezaket, üslup ve güvenilirlik gibi bir yazar kimliği ve karakterini oluşturan referansların kıymeti kalmadı! Bu "Sanal Devrim" istikrara erip bir düzen oluşturacak mı belli değil...

Karmaşanın yarattığı heyecan ve endişeye rağmen yazmaya devam: geleneksel meslek adabıyla.

***

Altın Portakal Dilim Dilim Soyuluyor!

Arkadaşım Ali Eyüboğlu, Milliyet gazetesindeki köşesinde, film festivallerinin hiç kapanmayan yarası hakkında cesurca yazdı! Adana Altın Koza Film Festivali''nde jüri, Yılmaz Güney ödülüne layık film bulamamış: "…jüri adına başkan Özcan Alper, "Yılmaz Güney adına verilen ödülü boş bırakıyoruz" demiş ve bir gerekçe okumuş.

Eyüboğlu''nun cesur yaklaşımı ise şöyle:

"Bu sözler, Altın Koza Film Festivali''nde yarışan sekiz filmde emeği geçenlere haksızlık. Yılmaz Güney, Adana ve sinema için bir değer, ama sonuçta bu yarışma ''Altın Koza''! ''Yılmaz Güney Sineması'' adı altında bir yarışma düzenlersin, katılan filmlerden hiçbiri Özcan Alper''in anlattığı özellikleri barındırmazsa, ödül vermezsin. ''Altın Koza''yı kazanmak için yarışan filmleri, "Hiçbiri Yılmaz Güney Ödülü''nü hak etmedi" diye hakir göremezsin. Yılmaz Güney, Adanalı ve bazıları için ''tabu'' sayıldığı için Altın Koza''da yarışan sekiz film ekibinden biri de sesini çıkarıp, bu söyleme itiraz etmedi. Geçen yıl Antalya''da, "Ödül beklemiyordum, herhalde rakiplerim kötü olunca ödülü bana verdiler. Seneye de yarışmaya erkek oyuncu dalında katılacağım" diyen Nihal Yalçın''a tepki göstermeyen sinemacılar, bu yıl da Adana''da üç maymunu oynadı..."

Gazetecilik mi, Partilemek mi?

Uzun yıllar film festivallerini takip eden bir gazeteci olarak, Ali''nin anlattığı ve haklı olarak, itiraz seslerinin yükselmemesine itiraz ettiği olayın benzerlerine çok şahit oldum, yazdım! Hatta bunlardan biri sert bir başlıktı: "Altın Portakal Dilim Dilim Soyuluyor!" Üstelik o dönem festivalin patronu ile çok yakındık…

Ali, kanaatini cesurca yazmış ama şunu hatırlamakta fayda var: gazeteciler ve sosyal medya kalemşorlarının, "gazetecilik yapmak" yerine "partiledikleri" festivallerde, ilk filmleriyle ödül alma hayaline kapılmış "sabi sinemacıların" hak arama yoluna girmeleri mümkün görünmüyor…

***

Gerçeğin parodisi

Fransa kralı VIII. Charles, gerçekçi bir kral değilmiş. Çağında yazılan (1490-1500 lü yıllar) şövalye romanlarına çok düşkünmüş. Bu romanların etkisi altında büyük işlere imza atmak istiyormuş. Halil İnalcık Hoca diyor ki: "Bu yeniçağ hükümdarının şahsında ortaçağın ideallerini, Miguel de Cervantes, ünlü Don Quijote adlı yapıtında yansıtmıştır. Kral ve etraflıdaki kişilerin yüreğinde, Türk-Müslüman tehlikesini önlemek, Osmanlıları yenerek Bizans''ı diriltmek, Kudüs''ü almak gibi büyük emeller yatıyordu."

Miguel de Cervantes, Türklere esir düşmüştü. Devleti Aliye''nin merkezinden binlerce kilometre uzakta Cezayir''de yaşadığı esaret yıllarında büyük fotoğrafı görebilmişti. Fransa devletinin başındaki VIII. Charles ise "kral çıplak" diyemediği için "gerçeğin parodisini" sunan bir esirden daha esirdi!

Kuşatma altındaki büyük ve güzel ülkemiz, daha genel ifadeyle coğrafyamız hakkında endişelenmeyen bir vatansever var mıdır? Sözde çelik zırhını giyip sefer çıkan Don Kişot yerine bu defa 19. Yüzyıla dönmek isteyen Batılı "gerici liderler" var.

GÜNÜN SÖZÜ

Kasdım budur şehre varam,

Feryad ü figan koparam!

Yunus Emre

Yazarın Diğer Yazıları