Niye bedeli hep biz ödüyoruz?

Niye bedeli hep biz ödüyoruz?

5 Temmuz 2019''da Hatay''ın Reyhanlı ilçesinde seyir halindeki bir araçta patlama oldu… Bomba yüklü araçtaki 3 Suriyeli öldü… Büyük bir eylem hazırlığı içinde oldukları belli olan 3 Suriyelinin kim olduklarını Bakan Bey açıkladı: "Geçici koruma kapsamında Türkiye''de yaşayan Suriyeliler…"

Yani bomba ellerinde patlayıp yok olmasalar ''muhacir'' saydıklarımız, saymaya devam edeceklerimiz!..

O olayla ilgili "Bombacı, bombadan bile daha önemliydi" başlıklı bir yazı kaleme almış, şu notu düşmüştüm:

"Önceki gün Reyhanlı''da araç içine yerleştirilmiş bomba patlıyor… Terör örgütleri adına para karşılığı bomba taşıdığı anlaşılan ve patlamada ölen 3 kişi kim? Türkiye''den sığınmacı statüsü almış Suriyeliler…

Bu bomba patlamasaydı ve o 3 kişiyle İstanbul''da bir parkta veya çorbacıda karşılaşsaydık, onların sıfatları ne olacaktı? Muhacir!.. Suriyeli kardeşimiz!.. Dedeleri Anadolu için mücadele vermiş, hatta şehit düşmüş insanlar!..

Ülkeleri için savaşabilecekleri yaş ve güçteyken, Türkiye''de bulunmalarını eleştirenlerin statüsü ne olacaktı? Irkçı!.. Kendileri de Balkanlardan Kafkaslardan gelmiş!.. Din kardeşliğine düşman!..

Allah''tan bomba erken patladı da, ''taşıyıcı katiller'' masum kanı dökemeden gerçek kimlikleriyle gittiler bu dünyadan!.."

***

Önceki gün, ''İstiklâl''imizi kana bulayan terörist, Reyhanlı''da araç içinde ölen 3 terörist kadar şanssız değildi!.. Eylemini maalesef başarıyla tamamladı!.. Yakalanmasaydı, bir tekstil atölyesinde ''muhacir'' kardeşimiz olarak, ''ucuz iş gücü'' kontenjanından çalışmaya devam edecekti belki de!..

İş öyle bir noktaya geldi ki, teröristin hangi terör örgütüne üye olduğu, kimin adına taşeronluk yaptığı vs. ikinci planda kalıyor ve ülkenin sınır güvenliğinin hangi amaçla nasıl bu kadar yok edilebildiği gerçeği öne çıkıyor…

Siviller, masumlar, 9 yaşında dünyadan habersiz ''ensar'' Ecrin''ler ölüyor… Yunanistan''ın sınırımızda çelik duvarlar yükseliyor, bizim sınırımız ise delik deşik… Şu an bile kim bilir, büyük şehirlere doğru, kasasındaki insanları boşaltmak için yol alan kaç kamyon var…

İstanbul''daki katili 11 saatte bulan aklın ve teknolojinin, ülkeyi işgal eden tırları ve içindeki kaçakları niye göremediğini/görmediğini sormak mecburiyetindeyiz… İster ırkçı desinler, ister faşist, ister başka bir sıfat… Bugün bu yazdıklarımız ve konuştuklarımız için bedel ödemekten korkmayalım… Çünkü bu konuda ödeyeceğimiz hiçbir bedel, ''vatanımızı kaybetme'' bedelinden daha büyük olmayacaktır…

***

İnsanlık düşmanı değiliz, başka milliyetlere, sadece milliyetinden dolayı hasım da değiliz… "Ne kadar sığınmacı varsa vagonlara doldurup gönderelim" de demiyoruz… Ama ahmak da değiliz…

Suriyeli diye kimseyi ''terörist'' veya ''potansiyel suçlu'' olarak elbette görmemeliyiz… Yıllardır altını çiziyoruz: Yaşlı, kadın, çoluk, çocuk, hasta, yaşadığı yer savaş bölgesine dönmüş, çaresiz yığınlar elbette masum ve mazlum… Problem, bir savaş bölgesi boşaltılırken, Türkiye''nin bu savaşın hem kısa hem de orta vadede ağır mağduru durumuna sürüklenmesi… Sığınmacıların sayısını bile bilmeyen bir devlet, tehlikeyi nasıl tanımlayabilir ve tedbir üretebilir? Dünyanın neresinde ve hangi tarih kesitinde, bu denli büyük bir göç, iç savaşlara ve büyük etnik gerginliklere yol açmamış?

Tarih niye ders olmadı bize? Lübnan niye ders olmadı? Peşaver niye ders olmadı?

***

Ülkede hakkıyla denetlenemeyen dev bir alan doğdu… Sığınmacıları kamplarda tutamayıp, onlara ''pozitif ayrımcılık'' uyguladıktan sonra şehirlerimize dağılmasını organize eden anlayış, bu hâlin birinci sorumlusudur…

Boşuna mı ikaz ediyoruz yıllardır: "Reyhanlı örneğinde olduğu gibi terörizme taşeronluk edecek veya büyük şehirlerde çaresizlikleri her türlü suç örgütleri tarafından istismar edilebilecek, uyuşturucu, gasp, hırsızlık, çocuk kaçırma, insan kaçakçılığı alanlarda değerlendirilebilecek ''insan havuzu'' meydana geldi" diye…

Bundan PKK da yararlanır, diğer terör örgütleri de… Bize de bedel ödemek düşer…

Yazarın Diğer Yazıları