O günleri görebilir miyiz?

Yıllardır bu mesleğin içinden biri olarak, “Siyasetin aba altından sopa gösterme sanatı” olmadığını…

“Üretme…

Kucaklama…

Sahiplenme…

İstihdam meydana getirme…

Refah ve huzuru sağlayabilme becerisi ya da sanatı” olması gerektiğini öğrendiğimi söylemek isterim.

*

İzleyebildiğim kadarıyla kimi siyasiler meydanlarda öyle güzel meydan okuyup, aba altından sopa gösterirlerken, kimileri de ne meydan okuyor ne de hiddetlenip öfkeleniyorlar.

Ne yapmışlarsa onları anlatıyorlar…

Ne yapamamışlarsa da neden yapmadıklarını ya da yapamadıklarını anlatıyorlar.

*

Onları, meydanlardan izleyebildiğim kadarıyla beden dillerine bakıyorum da:

Öfke yok…

Hırçınlık yok…

Tehdit yok…

Küçük görme yok…

Ve yüzleri de tebessüm ediyor.

*

Diğerleri ise, siyaset etiğinin dışında ‘Hiddet ve öfke’nin dışa vurumu rahatlıkla görülebiliyor ki sahiden de böylesi söylemler oldukça üzüntü verici…

*

Birlik ve beraberlikten…

Kardeşlikten…

Paylaşmaktan…

Bir arada mutlu ve mesut yaşamaktan, söz eden siyasetçilerin, meydanlarda ayrıştırıcı ve öfke kusan dil kullanmalarına çok üzülüyorum!..

*

Sahi söylüyorum, üzülüyorum!..

Ayrıştırıcı…

Aşağılayıcı dil kullananları, bir türlü içime sindiremiyorum.

Buradan da anlıyorum ki benim ülkemde siyaset, bir anlamda “Meydan okuma sanatı” haline getirilmiş gibi.

*

Geçtiğimiz günlerde CHP’nin Afyonkarahisar Belediye Başkan adayı Hanımefendi’nin, yanında Genel Başkanı Özgür Özel olduğu halde, kullandığı ifade bir siyaset kadının, ya da siyaset adamının kullanacağı bir ifade olmasa gerek.

*

Velev ki akılda böyle bir düşünce olsa bile onların, tüzel kişilik olarak sizi ziyaret etme talepleri olduğunda ya kabul etmeniz gerekecek ya da neden kabul etmediğinizin gerekçelerini kamuoyu ile paylaşacaksınız.

*

Arkasında duramayacağınız sözleri sarf etmek…

Sonradan “Yanlış anlaşıldığı” ifadelerini kullanmak, hiç de fayda vermez.

Siyaset, ‘İnsanı ikna etme ve inandırma sanatı’ ise eğer, ‘Kapı kapatılarak o sanat icra edilemez’ gibi geliyor bana.

*

Anlamadığım nokta şu!..

Yasaların kabul ettiği ve siyasi çalışmalarına izin verdiği bir siyasi partiyi, Belediye Başkanlığını kazanmış olan bir başka siyasi partinin belediye başkanı, nasıl olur da: “Belediyenin kapılarını onlara kapacağım!” der

Son derece gereksiz bir ifade!..

*

“‘Yasaların seçime katılma’ hakkını verdiği bir siyasi partiye kapıları kapatmak, bir anlamda ‘DEMOKRASİYE KAPILARI KAPATMAK’ değil midir?” diye de sormak isterim.

*

Bana kalırsa siyaset, ‘Her akla geleni ulu orta konuşma sanatı’ hiç değildir.

Siyaset bir uzlaşı sanatıdır ya, hani keşke uzlaşı sanatı haline getirilebilse!..

*

“O günleri görebilir miyiz ki?”

Doğrusu bu malzemeyle hiç umudum yok!..

Yazarın Diğer Yazıları