ODTÜ demokrasisi…

ODTÜ demokrasisi…

Bir grup öğrenci, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan''ın, "Benim okulum, istediğim zaman gidebilirim" dediği ODTÜ''ye ziyaretini engelledi.

*

Eylemleri, sadece kişi, yer ve zaman bilgilerinin değiştirildiği kalıp cümlelerle verilen haber bültenlerinde ifade edildiği gibi "beklenmedik" mi?

Değil.

Bir yönüyle ODTÜ klasiği.

*

Babacan, AK Parti iktidarının yarısından fazlasında bakandı.

Daha da fazlasında milletvekili.

Öğrenciler, AK Parti iktidarının, Türkiye''yi soktuğu çıkmazdan onu da sorumlu tutmakta haksızlar mı?

Asla.

*

AK Parti''den ayrılmış olması, AK Parti''den ayrılıp da şimdi muhalif bir çizgide siyaset yapan bütün diğer isimler gibi Babacan''ın da bugüne kadar ortak olduğu hataları "hiç yapılmamış" saymayı gerektirmiyor.

Kaldı ki Babacan, aynı Davutoğlu gibi, kendi döneminde yapılan işleri yanlış yahut hatalı da bulmuyor.

İmzası bulunan özelleştirmeler dahil, sol görüşlü öğrencilerin itiraz ettiği bir çok politikanın hâlâ arkasında; doğru yaptığını savunuyor.

Keza, cumhuriyetçi, milliyetçi görüşlü öğrencilerin itiraz ettiği bir çok işi de savunmaya devam ediyor;

FETÖ''nün özel yetkilendirdiği polislerin düzenlediği operasyonlarda ele geçirilen üretilmiş/sahte delillere, aynı yapının özel yetkilendirdiği savcıların düzenlediği iftiraname niteliğindeki iddianamelere dayanarak yargılanan insanlara "suçsuz" diyemeyeceklerini söylüyor!

Zan altında bırakıyor;

Hem onları, hem de "devran döndükten sonra" haklarında beraat kararı veren yargı mensuplarını!

Sonradan "Gündemimizde yok" dese de, Anayasa''nın ilk 4 maddesinin değiştirilmesinin "uygun zemin, iklimde konuşulabileceğini" belirtiyor.

O hepimizin yapılırken de karşı durduğu, ülkeyi nereye sürüklediği aşikâr işlerde ısrar etsin; biz de etmiyormuş gibi mi yapalım?

Neden?

*

Dolayısıyla, sadece "bir dönem AK Parti''de siyaset yapmış olduğu için" değil bugün, başında olduğu partinin ortaya koyduğu bakış açısıyla da eleştiri odağı olabilir Babacan; her siyasetçi gibi!

Keza, belli ki, bunun da farkında.

Yahut, Gezi etkisi…

Tecrübelerinden öğrendiği, çıkardığı dersler vardır belki.

Olmalı ki…

Emsali birçok siyasetçinin yaptığı gibi maruz kaldığı protestoya "provokasyon" deyip de haklı çıkmaya çalışmayı denemedi.

Gençlerin "marjinal"liklerine vermedi.

Nitelik yahut nicelik üzerinden küçümsemedi.

Doğrudan "Gençlerin fikir özgürlüğü" diyerek, "Anayasal hakları" diyerek ortamı rahatlatmayı tercih etti.

Ve buna rağmen kekremsi bıraktığı etki.

Temeli, silmesinin mümkün olmadığı siyasi geçmişi olan toplumsal algıyı, muhalif seçmen açısından tahammül edilebilir seviyeye çekebilmek için daha bir hayli yol kat etmesi gerekli.

Bugün konuştukları, dün sustuklarını geçene kadar en azından.

*

Ve illa ki madalyonun diğer tarafı:

Öğrencilerin tepkisi anlaşılır anlaşılır olmasına da, ODTÜ''ye gelen siyasi DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan değil de AK Parti Genel Başkanı Erdoğan olsaydı mesela…

Süleyman Soylu olsaydı?

Bekir Bozdağ olsaydı?

Bu anlaşılır tepkiyi, üniversite yönetimi Babacan olayındaki kadar anlayışla karşılar mıydı?

Öğrenciler, bu "Anayasal hak"kı kullanacakları zemini, Babacan''a karşı olduğu kadar rahat bulurlar mıydı?

Başladıkları protestoyu kendi iradeleriyle sonlandıracak zamanları olur muydu mesela; yoksa emniyet yolunda, bir polis aracında mı bulurlardı kendilerini, ilk birkaç cümleden sonra?

*

Bu, özgürlük yahut demokrasi anlayışının üniversite yönetimini bağlayan kısmı!

Öğrencilerin demokrasi anlayışı da bir o kadar sınırlı!

Madem Babacan protestosunu tetikleyen "AK Parti iktidarıyla ortaklık yılları", Babacan''ın yerindeki isim bir HDP''li olsaydı ne yaşanırdı?

Aynı grup, aynı saikle onun ziyaretini de engellemeye çalışır mıydı?

Öyle ya, HDP''lilerin de az vebali yok 20 yıllık iktidar döneminde ülkeye ödetilen bedellerde…

Beraber yürüdükleri yol hiç ama hiç az değil özellikle çözüm sürecinde!

*

Yahut Osman Kavala olsaydı mesela…

Cezaevinden çıkmış ve ODTÜ''ye gelmiş olsaydı…

Aynı öğrenciler, Kavala''yı, "AK Parti iktidarının uzun bir dönemindeki yol arkadaşlığı" dolayısıyla aynı şekilde kınarlar mıydı?

Yoksa "Gezi''nin güzel ağabeyi" kontenjanından bağırlarına mı basarlardı?

Soros''la gizli ve gayriresmî olmayan ilişkisi "sorun" olur muydu mesela; soldan geliyorlar ya!

*

Türkiye''nin en temel problemlerinden biri herkesin kendine demokrat, kendine adil, kendine Müslüman, kendine özgürlükçü olması.

Ama demokrasi, sadece bir kesimin duymaktan hoşlandığı şeylerin ifade hakkının korunması mıdır?

Yahut..

İktidarın duymaktan hoşlanmadığı sesi susturması anti-demokratiklik, otoriterlik iken, muhalif grupların kendi hoşnut olmadıkları seslerle mücadele yöntemlerinin susturmak yahut konuşturmamak olması ironik değil mi?

*

Babacan''ın ODTÜ programını iptal etmek durumunda kalmış olması evet gençlerin cephesinden bakınca çok havalı…

Ve fakat; Türkiye''nin ali menfaatleri tarafından bakınca, "keşke" diyor insan, keşke Babacan ODTÜ''de gençlerle buluşsa, gençler ona diledikleri her şeyi sorsa…

Vereceği veya veremeyeceği cevaplar çok daha aydınlatıcı olmaz mı; kendisini nerede konumlandırmalı.

Yazarın Diğer Yazıları