Öğretmenlik ve gelecek inşası

'Herkes işe gider, öğretmenler derse..'  güzel bir söz. Diyeceksiniz ki derse gitmek iş değil mi?       

İştir ama tüm öteki işlerden farklıdır.

Nedir farkı?

Şudur:

Sağlıkçı, sağlık üretir.

Hukukçu, adalet üretir.

Kaymakam, yönetsel kararlar üretir.

Fırıncı ekmek, sanayici madde üretir.

Lakin sadece bir tek meslek aynı anda pek çok şey üretir ki, işte o öğretmenliktir.

Öğretmen, yukarıda sayılanların hepsini üretmenin yanında her bir öğrenciye; bilgi, beceri, alışkanlık ve tutum kazandırır.

Bilişsel, duyuşsal psikomotor davranış kazandırır.

Bitmedi.

Ana-babalık, sırdaşlık, arkadaşlık, liderlik, örnek olma rolleriyle de öğrencilerinin her zaman yanındadır.

Mesela hiç bir meslek sahibi, aldığı maaşından yaptığı iş için harcama yapmaz.

Öğretmenler hariç.

Onlar yeri geldiğinde tebeşir alır, yeri geldiğinde kalemi olmayan öğrencisine kalem alır. Bunu yapmak zorunda değildir ama yapar. Aç bir çocuğun arkadaşları arasıda mahçup olmasına gönlü razı gelmez.

Anası- babası olmayan, yahut ayrılmış, kendini yanlız ve kimsesiz hisseden bir çocuğun kırık kalbini ilk defa o sahiplenir.

Öğretmen dışında kimse, bir başkasının sümüğünü silmez.

Ama o siler.

İşte bu ve daha pek çok sebep yüzünden öğretmen işe gitmez; derse gider.

Eskiden öğretmenlik, bilgisi, kültürü olan herkesin yapacağı iş olarak düşünülmekteydi. Bu durum, onun bir meslek olarak görülmesini engelliyordu. Çünkü herkesin yaptığı iş meslek değildir.

Öğretmenliğin meslsklekleşmesi, Osmanlı yönetiminin Avrupa'ya öğrenci göndermesi sonrasında Batı tarzı okulların açılmasıyla başladı. 16 Mart 1848 de Darülmualimin açıldı. Milli Eğitim Bakanlığı kurulmadan 8 yıl önce açıldı. Amacı askeri okallara öğrenci yetiştirecek Rüştiyelere (ortaokullara) öğretmen yetiştirmekti.

Öğretmenliğin meslekleşmesi çabası epey tartışmalara sebep oldu. Bir kısım gelenekçiler ve  muhafazakârlar, öğretmenilği (muallimlik) geleneksel çizgide tutmak istemekteydi. Lakin dünya değişiyor, bilim ilerliyor, toplumsal büyük dönüşümler yaşanıyordu.

İpdidai, Sultani diye liseler ve öğretmen yetişirme kurumları, Darülmuallimat adıyla kız ilköğretmen okulu açıldı.

Cumhuriyetin aydınlık, arı, duru Türkçesi gelene kadar Türkler, kendi dilini yok saymıştı. Kurumların adı Farsça Arapça tamlamalarla doluydu.

Derken, öze döndük..

"Darül'ler" gitti, "Okul'lar" geldi.

"Muallim" gitti, "Öğretmen" geldi.

İçinde bulunduğumuz süreçte öğretmenlik, üniversitelerin yetiştirdiği bir meslek olarak varlığını sürdürüyor.

Öğretmenlik, pandemi sürecinden de anlaşıldığı gibi toplumların henüz vaz geçemeyeceği bir meslektir. Hatta okul, kurumsal varlığı ile önemini herkese net olarak anlatmayı başarmıştır. Dolayısı ile bir gelecek projesi ve inşası ile yaklaşıldığında öğretmenlerin, ülkelerin teminatı olduğu yeterince anlaşılmalıdır.  Nitelikli bir toplum ancak nitelikli öğretmenler eliyle kurulur.

 

Yazarın Diğer Yazıları