Okullarda sınıfta kalmak yokmuş

Cahilliğime verin, ben bu durumu yeni öğrendim.

Toprağa yatırımıyla övünen iktidar, millî eğitimin bu yönüyle de övünebilir.

*

Demek ki bugün fikri hür…

Vicdanı hür…

Düşünen ve sorgulayan nesiller yetişsin istemiyor mevcut iktidar.

Böyle olunca da -her ne kadar Kutsal kitabımızda ‘Bilenle bilmeyen bir olur mu’- denilse de mevcut iktidarın anlayışında bilenle bilmeyen bir oluyormuş meğer.

*

Geçtiğimiz pazar günü bir öğretmen arkadaşımla konuşuyorum:

“Sahi, sınıfta kalmak yok mu?” diyorum.

“Yok!” diyor

“Niye yok?” diyorum.

“Öyle işte! İstemiyorlar herhalde.” diyor.

“Niye istemiyor olsunlar?” diyorum.

“Öğrenci biriksin istemiyorlardır, ne bileyim!” diyor.

“Peki yetersiz öğrenciler nasıl bir üst sınıfa geçiyorlar.” diyorum, ses tonu kısık bir şekilde:

“Geçiyorlar işte!” diyor.

“Yukarıdan, ‘Öğrenci sınıfta kalmayacak’ denildikten sonra, kim ne yapabilir ki!” demeye getiriyor.

*

Bir öğretmenin çaresizliğini görebiliyorum arkadaşımın gözlerinde.

*

Formaliteden bir ‘Öğretmenler Kurulu’ toplanıyor ve o toplantıda:

“Şu öğrenciler sınıfta kalmalı” bile diyemiyor öğretmen.

“Şu ana kadar hiç olmadı.” diyor arkadaşım ve hemen arkasından da:

“Sınıfta kalmanın da bir prosedürü var” diyor.

“Nedir?” diyorum.

“Kalacak öğrencilerle ilgili yıl içinde belli sayıda tutanak tutulması, ayrıca öğrenci velisinin düşüncesi sorulması gerekiyor. Veli, öğrencinin kalmasını istemiyorsa, o öğrenci sınıfta kalmıyor ve bir üst sınıfa geçiriliyor.” diyor.

Yani her halükârda öğrenci, ite kaka bir üst sınıfa geçiriliyor, sonra da mezun ediliyor demek ki!

Bundan benim anladığım bu?

*

“Peki bunun öğretmen açısından sakıncası var mı?” diyorum.

“Var elbette, olmaz olur mu?” diyor.

“Bir kere çocuk ders çalışma gibi bir zorunluluğu hissetmiyor!

Sınıfta kalma korkusunu ya da tedirginliğini yaşamıyor!

Öğretmen, kendi dersinde disiplini sağlayamıyor, vermek istediğini veremiyor.” diyor.

*

Bunları duydukça şok oluyorum!

Öğretmen arkadaşım bir ara duruyor ve:

“Çocuk sınıfını nasıl olsa geçiyor, öğretmeni niye dinlesin ki?” diyor.

“Yarınla ilgili bir gelecek kaygısının olup olmayacağını da düşünemiyor. Öğrenci kendisini o şekilde mutlu hissediyorsa, -geçici bir süre de olsa- öyle işine geliyorsa, yarın için ‘Allah Kerim!’ diyorsa, o çocuk öğretmenden ya da okul idaresinden niye korksun, ya da niye kendini disiplin altına alsın ki.” diyor.

İkimiz de o an için konuşamıyor susuyoruz.

*

‘Peki ödül ve cezanın olmadığı bir yerde kalite olur mu?’ diyorum, yine cevabını kendim veriyorum.

“Olmaz elbette!”

*

Olmayınca de en önemli yanımız gittikçe kalitesizleşiyor.

Bugün için mevcut iktidar, kurduğu bu sistemle ne kadar övünse azdır.

*

Başka sözüm yok!

Yazarın Diğer Yazıları