Ölüler başörtüsü takabilir mi?

Ölüler başörtüsü takabilir mi?

Başkentte tecavüz edildikten sonra öldürülen ve bir plazanın 20. katından atılan Şule başörtüsüzdü. Saçlarını "sarıya boyamak" gibi bir büyük suç işlemişti üstelik de…

Aleyna, zaten "su testisi"ydi!!! Kırıldı gitti!..

Gelin görün ki, Konya''da 11 yerinden bıçaklanarak katledilen Dilber, kendi halinde, başı bağlı bir kadıncağızdı.

Daha 17''sinde ve tam 20 kez koruma başvurusunda bulunduktan sonra korunmadığı için öldürülen Emine''nin başı kapalıydı.

Hatice, ne "çoktan eve girmiş olması gereken saatte sokakta"ydı… Ne "kızlı erkekli" bir eğlencede… Ne "kırmızı ruju" vardı; muhtemelen hiç de olmamıştı…

Vurulduğu sırada bebeğini emziriyordu sadece!

Yolunda yürüyen kadının karşısına "itin kopuğun" çıkma ihtimali düşük varsayılan bir muhitte, işinden çıkmış yürürken, hiç tanımadığı biri tarafından katledilen Başak, iyi eğitimli, mazbut, başı da örtülü, evlilik hazırlığı yapan bir geç kızdı.

*

Dekolteleri ve en az kıyafetleri kadar açık ifadeleri dolayısıyla "yasaklanan" Melek başörtüsüzdü…

Ama Melek''in her sözünün arkasında duran annesi başörtülü…

Keza dinleyicilerinin, izleyicilerinin bir bölümü de öyle.

*

Derin yoksulluk araştırmaları bütün refah maskelerini düşüren Hacer''in başı açık belki…

Ev ev dolaşıp, yok sayılan o evlerin gerçek yokluğunu, boş dolaplarını, rutubetleri duvarlarını haykıran Meral''in başı açık…

Simit sürreal şekilde 10 TL''den de satılsa, canı çektiğinde onu alıp yiyebilecek durumda olan ve buna rağmen simit bile alamayacak durumda olan milyonlar adına "simidin pahalılığını" anlatmaya çalışan Berna''nın başı açık…

Öte yandan…

Başı kapalı Zehra''nın adının karıştığı milyon dolarlık rüşvet skandallarını, Rümeysa''nın yurt dışı gezilerini tartışan memlekette;

Sütü gelmediği için doyuramadığı 30 günlük bebeğine bakkaldan süt veya mama alacak parası olmadığından, bebeğini aç bırakmanın azabıyla kendini asan Müne, başörtülü bir kadındı.

Üşüyen çocuklarını ısıtmak için sobasını yakacak odunu kömürü olmayan, cebindeki son para da ancak ıslak bir torba oduna yeten, son parasını verip de aldığı ıslak odunlar yanmayınca, çocukları donmasın diye saç kurutma makinasını açıp diğer odada kendini asan Emine''nin başı kapalıydı.

Gaziantep''te elektriği, suyu kesilen, en son da evinden atılan, sokakta kalan kadıncağızın da öyle…

İstanbul''da bir markette "Ben çocuğuma nasıl süt alacağım" diye ağlayan kadının da…

*

İnsanın inanç özgürlüğüne, inancının gereklerini yapabilme özgürlüğüne sahip olması da elbette temel bir hak…

Ama en temel hak;

Yaşamak!

Ve bugün itibarıyla Türkiye''deki kadınların (Ve genciyle, yaşlısıyla hatta çocuğuyla erkeklerin de aynı şekilde) birincil sorunu "yaşayamamak"!

*

Kâh, işsiz oldukları, çalışamadıkları veya çalıştırılmadıkları için…

Kâh, amiyane tabirle "eşşek gibi" çalıştıkları halde, kazandıkları doymayı, ısınmayı, giyinmeyi geçiniz "insani koşullarda barınmaya" bile yetmediği için…

Kâh, erkek şiddetine maruz kaldıkları için…

Kâh, "töre" gibi perdelenen feodal kültür(süzlük)ün kaçınılmaz sonucu olarak…

Kâh, ahlaksızlarca sınırlanan "namus" belasına…

Kâh, egemenlerin tahrik dilinden, hedef göstermesinden vazife çıkaranlar yüzünden…

Yaşayamıyorlar…

Örtülüsü de aç, örtüsüzü de…

Örtülüsü de muhtaç, örtüsüzü de…

Örtülüsü de yaralı, örtüsüzü de…

Örtülüsü de dayak yiyor, örtüsüzü de…

Örtülüsü de bıçaklanıyor, kurşunlanıyor, örtüsüzü de…

İstese de başörtüsü takamaz ölü kadınlar!

*

Velhasıl;

Başörtülü/örtüsüzüm ve açım!

Başörtülü/örtüsüzüm ve açıktayım!

Başörtülü/örtüsüzüm ve üşüyorum!

Başörtülü/örtüsüzüm ve donuyorum!

Başörtülü/örtüsüzüm ve dövülüyorum!

Başörtülü/örtüsüzüm ve tacize, tecavüze uğruyorum!

Başörtülü/örtüsüzüm ve sömürülüyorum!

Başörtülü/örtüsüzüm ve boğuluyorum, nefes alamıyorum…

Nefes alabilsem de nefes almanın yaşamaya yetmediği bir iklime mahkûmum…

*

"Başörtüsü"nü yeniden tartışmak istiyorsa eğer, sırf bunun için bile iktidar bu ülkenin kadınlarını, insanlarını önce bir "yaşatabilmeyi" mi denese acaba?

Daha mantıklı olur sanki!

SORU-YORUM

Mütareke koşullarında işgali sokak sokak, ev ev, en onur kırıcı haliyle yaşayan İstanbul''un kurtuluş kutlamaları neden İzmir''inki kadar coşku yaratmadı diye düşünüyordum; aklıma geldi… İstanbul, düşmana, bizatihi dönemin devlet ricalince "tek kurşun atılmadan" teslim edildiği ve kurşun atmaya kalkışanlar da ya hücrelerde çürütüldüğü, ya darağaçlarında sallandırıldığı için olabilir mi?

Yazarın Diğer Yazıları