Psikolojik harekât ve empati

Türkiye’ye karşı çok yönlü bir psikolojik harekât sürdürülüyor. Demokratikleşme ve insan hakları örtüsü altındaki bu harekât karşısında iki yol vardır: Ya teslim olursunuz; ya da her ciddi devletin yapması gerekeni yaparsınız ve ihanet yumağını hukuk devleti içinde defedersiniz. Ülkenin talihsizliği siyasi iktidarın hukuk devleti içinde gereğini yapamaz hale sokulmuş olmasıdır. Etnik ırkçılık ve bölücülük sorunu demokrasi içinde çözülemez noktaya tırmandırılmaktadır.
İhanet ve tuzak dolu bir bölünme sürecinde sığınılan kavramlardan birisi de empatidir. Empati, kendini karşındakinin yerine koymak, onun gibi düşünmeye ve hissetmeye çalışmak şeklinde anlaşılabilir. Bu yolda basın sorumsuzca kullanılmaktadır. Başbakan danışmanı bir milletvekili TV’lerde masum sivil ve güvenlik görevlisinin katili malum şahsı, hâlâ en önemli aktör olarak göstermektedir. Eğer aktör binlerce insanın kanına girmiş o adam ise; onunla masaya oturacaklar da ancak figüran olabilir.
Geçen Pazar günü yayınlanan yüksek tirajlı bir gazetede empatiye yer verilmiştir. Türkiye’de resmi kanaldan da desteklenen sistemli bir ayrımcılık ve insanlara farklı muamele yapılmadığına göre, empati merakı hangi sonucu verecektir? Bir yazar, Türk bayrağının önünde poz vererek Kürtlerin bayrakla meselesinin olmadığını göstermeye çalışıyor. Kürtlerin bayrakla bir meselesi yok ama; Kürtçü ırkçıların bayrakla da Türkiye ile de meseleleri var. Bayrakla bir meselesi olmayanın milli kimlikle de bir meselesi olmaz. Oysa gerçekler farklıdır. Milli kimlik reddedilmekte ve etnik çağrışım yaptığı bile söylenmektedir. Bayrakla bazılarının meselesi yoktu da; Ş.Elçi’nin tabutunun üstünde Ankara’da yer alan bayrak, Cizre’de yerini neden başka bir şeye bırakmıştı?
Haber A kanalına çıkan ceset yüzlü bir şahıs  “Türk iş gücü” ifadesinin etnik çağrışım yaptığından, Cumhuriyetle Türkçenin ticarette kullanılan diğer dillerin yerini aldığından, iş gücünün ona göre maalesef Türkleştirildiğinden, dahası ekonominin Türkleştirildiğinden şikâyetçidir. Keşke şikâyet ettiği şeyler gerçek olsaydı. Türk’e karşı tersine ırkçılık örnekleri çok sık görülür hale geldi.
Türk milli kimliği, birilerinin Kürt veya Çerkezliğini reddetmek anlamını taşımamaktadır. Milli kimlikle mahalli sıfatlar Türkiye dışında hiçbir ciddi ülkede rakip olmamaktadır. Mahalli sıfat ve kimlikler, milli kimlikle çatışmaz. Ancak etnik ırkçılığın, ilkel etnikliğin, etnik yobazlığın yaşatılmak istendiği yerlerde bunlar çatışıyor gösterilir. Empati yaparken etnik ırkçılığı alkışlamak neden?
Boynuna poşu takmış ve bununla hatıra resmi çektirmiş bir istihbaratçı eskisi de empatiye merak sarmış. Davranış ve beyanlarıyla etnik ırkçılığa destek veriyor. Sosyalist işveren olarak tanınan, marjinallerin savunucusu iş adamı da kendisini işçi yerine koyarak empatiye özeniyor. Bunların yıllardır akılları neredeydi bilemiyoruz. Ekranların torpillisi bir saldırgan hanım yazar da her şeyin içinde bulunduğu bir salata toplum arzuluyor. Bir toplumda etnik farklılıklar ve bölgesel dengesizlikler olabilir. Bunlar var diye hiçbir devlet kendi kendini inkâra zorlamaz. Farklılıklar bütünü tamamladığı ve bütünü reddetmediği takdirde bir zenginlik yaratırlar. Milletin teşkilatlanmış şekli olan her devletin kurucu unsuru, milli kimliği yani milletinin adı olur. Kimse bundan fedakârlık da yapmaz. Hoş görülmeyecek şeyleri de hoş görmez. Almanya’da ve Fransa’da empati yaparak Alman ve Fransız kimliğinden uzaklaşma acaba hiç denendi mi? Acaba yabancı iş gücü göçü alan ülkeler, hiç empati yaparak yabancı kaynaklı nüfusun yerine kendilerini koydular mı? Fransa’da ve İsviçre’de sözde Ermeni soykırımını reddedenleri hapse atanlar, İsviçre’nin Olten şehrinde üç metrelik minareyle uğraşanlar,  “en iyi Türk, ölü Türk’tür”  diyenler, kendilerini şehit ailelerinin yerine koyarak hiç empati yaptılar mı?

Yazarın Diğer Yazıları