Rakka trafiği

Rakka trafiği

Geçen iki hafta içinde ABD'nin 3 önemli kurumları CIA, Genelkurmay ve Senatonun Silahlı Kuvvetler Komitesi Başkanlarının ardı ardına Ankara'yı ziyaret etmesi hayra alamet mi yoksa orta yol bulunabilecek mi veya uygulanması öngörülen sistem üzerinde rötuş yapabilme çabaları mıdır?

Son ziyaretçi John McCain, ABD'de Cumhuriyetçi Parti'nin en etkili isimlerinden biri. Siyasi uzmanlarca ABD dış politikasının 10 yıldır bu politikacının savunduğu ilkelerle şekillendiği ve Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekatına da sıcak bakmadığı ileri sürülmektedir.

Bilindiği gibi Türkiye ile ABD arasında Obama döneminde gerilen ilişkiler geçtiğimiz yıldan beri zirveye tırmanmıştır. Hali hazırda Türkiye'nin ABD'den çözümlenmesi öngörülen beklentileri arasında PKK uzantısı PYD-YPG terör örgütlerine silah yardımının kesilmesi, FETÖ'nün iadesi, DEAŞ'la ortak mücadele ve Kuzey Suriye'de güvenli bölgenin ihdasıdır.  Bu beklentilerin yerine ABD'li yetkililerin Ankara ziyaretlerinin ana gündemi Rakka olmuştur.

DEAŞ'ın başkenti sayılan Rakka'nın kurtarılacağı meselesi uzun bir süreden beri Ankara, Washington arasında tartışılıyor. Rakka ile ilgili olarak Ankara'nın ABD yönetimine mesajı gayet açıktır; TSK'nın aralarında PYD, YPG olmadığı takdirde Rakka'ya karşı koalisyon güçleriyle birlikte yapılacak bir harekete destek vermeye hazır olduğunu Fırat Kalkanı harekatı başlamasından önce ilan etmiş ve bu husus Amerikalı yetkililere de bir kez daha anlatılmıştır.

DEAŞ'a gerek Irak veya Suriye'deki kontrolü altında olan bölgelere lojistik destek Rakka'dan sağlanmaktadır. Irak'ın ikinci büyük şehri Musul'un DEAŞ tarafından işgali Rakka'dan organize edilmiştir.

Bilindiği gibi Musul'a 20 km uzaklıkta bulunan Başika'daki TSK varlığı Merkezi Hükümet ve ne yazık ki Amerikalılar tarafından yasadışı ve işgalci olarak ilan edilmiştir. Yani ABD gerek Rakka ve gerek Musul operasyonunu kendi denetiminde yapılmasını öngörmektedir.

Öte yandan PKK, hem Irak hem Suriye'nin kuzeyinde etkin bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Hali hazırda PKK, Sincar'ı diğer bir ismiyle Şangal'i tamamen kontrolü altına almış, Mahmur'da da aynı üssü kurmaya çalışmakta ve KYB'nin, Kerkük başta olmak üzere, etkili olduğu bölgelere de yayılmaktadır.

El Bab tamamen TSK'nın kontrolü altına girmiş ve bundan sonra Menbiç ve Rakka için planlar yapılmaktadır. Rusya Esad'ı kendi kontrolünde tutup Akdeniz'e iyice yerleşmektedir ve dolayısıyla Rusya'nın çekileceği bir hayal ürünüdür. Rusya, aynı zamanda Türkiye'nin ne El Bab'ta ne de daha sonra düşünülen Menbiç ve Rakka'yı tamamen kendi kontrolü altına almasını kabul etmemektedir. Bazı kaynaklara göre 9 Şubat'ta Rusya'nın TSK'nın bulunduğu bazı mevkileri bombalaması sonucu 3 askerimizin şehit olup 11 askerimizin de yaralandığı olayın arkasında Ankara ile Moskova arasındaki Suriye'nin geleceği konusundaki ihtilafların olduğu ileri sürülmektedir.

Fırat Kalkanı ile DEAŞ'ı sınırdan uzaklaştırmak, PKK, PYD kapsamında oluşturulacak koridora engel olmak gibi hedefleri bulunan Ankara'nın El Bab'dan sonra ikinci hedefi Menbiç'tir. Bilindiği gibi Kürt gruplarının kontrolünde bulunan Menbiç'te aynen Irak'ın Türkmen şehri Kerkük'te yapıldığı gibi tapu dairelerine girip tapu kayıtları yakılmıştır.

23.02.2017 tarihinde El Awsad gazetesinde yayınlanan habere göre Amerika'nın Rakka'nın kurtarılması için ısrarla talep ettiği Kürt gruplarının müdahil olmamasından yana tavır göstereceği ileri sürülmektedir. Bazılarına göre Türkiye'yi ziyaret edecek Barzani'nin Kobani'de olduğu gibi göstermelik güçlerinin katılımı söz konusu olacaktır. Diğer bir ifadeyle operasyonun PYD yerine KDP ile yapılacağı ileri sürülmektedir. Koridorun PYD yerine KDP'ye teslim edilmesinin ABD yönünden herhangi bir sakıncası olmadığı kanısındayım.

Neticede küresel güçlerin ana hedefi Suriye'nin kuzeyinde kanton bölgeler oluşturmaktır.