Salim'e selam

     Yeni yıla gözlerimi Salim Koçak'ın sesiyle açtım. Yanımda değildi, "Nedir şu çocuklarımızın bizden çektiği" başlıklı yazısını okuyup yatmıştım, uyandığımda kulağımdaki ses oydu.

     Salim Koçak, gazeteci yazar arkadaşımız; on parmağında 10 marifet olan bir isim..            

     Yazmayı, okumayı, gelecek kuşaklara yol göstermeyi, onların iyi yetişmelerini sağlamayı hedeflemiş bir eğitmen... Çocuk kitapları yazarı. Eşi Sevinç Hanım ile birlikte yazdığı kitap sayısı 13...

     "Nedir şu çocuklarımızın bizden çektiği"ni gayet güzel toparlamış ve şöyle demiş:

     - Hayvan haklarına gösterilen duyarlılık, çocuk haklarına gösterilenden fazla. Hayvanlarımızı çocuklarımızdan daha fazla gezintiye çıkarır olduk. Acıdan inleyen bir hayvanın durumuna, aynı durumdaki bir çocuğa üzülmekten daha fazla üzülüyoruz. Bugüne kadar yetişkinlerle çocukların aynı masa etrafında tartışmasını esas alan bir televizyon programına tanık olmadık. Câmilerdeki vaazlar neredeyse hep aynı konuda... Çocukları Diyanet İşleri Başkanlığı da unuttu. İnsan hakları savunucularının da akıllarına gelmiyorlar. TBMM İnsan Hakları Komisyonu için de böyle. İnsan hakları deyince hepsinin aklına sadece biz yetişkinler geliyor. Çocuğu onlar da insan sınıfına koymuyorlar. Siyasî parti ve hükûmet programlarında da hemen hiç yer alamıyorlar.

      * * *

      Koçak, nezaket dairesinde kalarak her tahtaya çakmış çivisini...

      Ellerine sağlık...

      Salim aynı zamanda meralabla.com sitesinin de yönetmeni. İzlemenizi öneririm.

Şark kafalılar

      Eskiler bönlük gördüler mi yapanı işaret ederek "Şark kafalı ne olacak" derlerdi...

      Gelişmemiş, çağdaşlaşmamış, yarasa gibi aydınlıktan ürkenler için çok kullanılırdı bu laf...

      İran öyle bir ülke, Şark kafalı...

      Gelişmeyi ve çağdaşlaşmayı dine karşı gelişme sayıyorlar...

      Batı'nın kullandığı teknolojik enstrümanları aynen kullanıyorlar hatta nükleer silah başlığı bile üretiyorlar ama yine de çağdaş ülke haline gelemiyorlar...

      Şark kafalılar ya...

      * * *

      İran'da muhalefet, hükûmetin aldığı son kararlarla birlikte, pahalılık ve yolsuzlukları da protesto ediyor ve meydanlardan çekilmiyor...

      Muhaliflere yurt dışından destek geliyor iddiası üzerine hükûmet sosyal medyayı hedef aldı ve instagram, telegram gibi platformları yasakladı. Daha önce de YouTube'u yasaklamışlardı...

      Yasağı haklı göstermek için de hangi münafık (!) ülkeden ne kadar destek geldiğini açıkladılar...

      Muhalefete en çok destek Suudi Arabistan'dan gelmiş, gerisi Avrupa ülkelerinden...

      Şark kafası yine yanılmış...

      Bu platformları kapamakla muhalefetin gösterisi biter sanmışlar; bitmemiş, protestolar günlerdir sürüyor...

      * * *

      Bizde de öyle yapmadılar mı; YouTube'u kapadılar, sonra açtılar; öteki platformları da bir kapadılar, bir açtılar...

      Ne oldu, ne elde ettiler...

      Şark kafası işte!

2018 çok şeye gebe

      Yeni yıl değişik iç ve dış gelişmelere gebe olarak geldi...

      O nedenle dış siyasal yapımızda olumlu bir değişim beklemeyelim.

      Milletler camiasındaki yerimiz değişecek gibi değil; ABD de, AB de, bir kısım Arap ülkeleri de aramızdaki gerginliğin azaltmak niyetinde gözükmüyorlar.

      Karşımızdakilerden dostane ilişkiler beklemek hayal... İlişkileri düzeltmek, ancak izleyeceğimiz politikalara bağlı... Oysa sürdüre geldiğimiz çarpık dış politika hasmane ilişkilerimizi ortadan kaldırmaya yetecek düzeyde değil...     

      * * *

      İç politika yapımıza gelince, taşlar yerlerinden oynamış durumda...

      İktidarla muhalefetin arasındaki ipler uzun süredir gergin. Erdoğan ile Kılıçdaroğlu ülkeye de, kendilerine de vahim sonuçlar getirecek bir kavganın içindeler. Ağızları bozuldu, kaşları çatıldı, hatta yumrukları sıkıldı; yumuşak bir siyasal iklime kavuşmamız uzak ihtimal...

      Gerek iktidar partisinde, gerek ana muhalefet partisinde içsel kıpırdanmalar belirgin halde.. Seçim sürecinde bu kıpırdanmalar iyice su yüzüne çıkabilir, nitekim geçmişte de öyle oldu...

      * * *

      Kılıçdaroğlu bu kıpırdanmaları bastırabileceğini gösterdi ama Erdoğan, selefi Abdullah Gül'ün etrafında oluşan ciddi muhalefeti yenebileceğini gösteremedi. Partiyle Gül arasına mesafe koyarak duruma hâkim olmaya çalışması da sonuç getirmeyecek girişim gibi gözüktü...

      Erdoğan bu suretle sıkıntılardan kurtulabilecek mi...

      Sanmıyoruz...

      Çünkü Gül gücünü, sadece AKP'lilerden değil, partili olmayan, hatta başka partilere oy vermiş yurttaşlardan da alıyor...

      Şurası kesin; Erdoğan'ı saran, ya Gül muhalefetin ortak adayı olursa korkusu...

Nasıl bilirsiniz

      Eski defterleri karıştırma alışkanlığı sürdürülüyor... Muhterem, 16 Nisan'da EVET diyenleri alkışlarken HAYIR diyen yurttaşları hâlâ diline dolamaktan vazgeçmedi... HAYIR diyen haindi, teröristti değil mi... Peki EVET diyenler neydi, hatırlatalım mı. Büyüklük yine bizde kalsın, diyor hatırlatmıyoruz; zaten siz, evet denilmesi için mücadele verenlerin ne olduğunu iyi bilirsiniz...

Yazarın Diğer Yazıları