Sarkozy açılımı ve 'aşırı uçlar'

Hayali ve ispatlanamayan sözde Ermeni soykırımı iddiaları yine başımızı ağrıtıyor.  Ermeni militanları, 2015 yılında 100. yıl dolayısıyla saldırılarını arttıracaklardır.  Herhangi bir mahkemeden çıkmış kanıtlayıcı bir karar olmamasına rağmen, Fransa Senatosundan böyle bir kararın çıkmış olması, her şeyden evvel hukuk dışıdır.  Konu Fransa Senatosunun işi de değildir.  Bu karar insan haklarını, düşünce ve fikir hürriyetini katletmiştir.  Hayali sözde soykırımı inkâr edersen hapis ve para cezası var!
Ancak Fransa’yı ve konuyu tamamen çirkin bir iç politika ve seçim malzemesi yapan Sarkozy’yi de suçlamak ne ölçüde doğrudur? Türkiye, bilhassa son on senedir uyguladığı, daha doğrusu bize uygulatılan Ermeni politikası ve Ermenistan ile mutlaka ilişki kurulması dayatmaları yanlışlarla doludur.  Bugüne kadar çözüm diye ele alınan açılımlar, fiyasko ile neticelenmiştir. Ermeni açılımı diğer açılımlar gibi gereksiz tavizlerle ve kendi kendini inkârla doludur.  Ermeni açılımından rahatsız olmayanlar, Sarkozy’nin açılımından niye rahatsız oluyorlar?  Bu yolu biz açtık ve onlara fırsat verdik. Güney Mavi Akım doğalgaz projesinin yüzde 15 ortağı devlet destekli Fransız şirketinin...  Nabucco doğal gaz projesi neden engelleniyor? Fransa bu ihale için ABD’ne rağmen Rusya’ya helikopter gemisi satmadı mı?  Bir AKP İstanbul milletvekilinin iddiaları kabul edici ve özür dileyici beyanına ne demeli? Yerli Sarkozy’ler o kadar fazla ki...

***

Siyasi tarihimizde aşırı uçlar olarak düşünülebilecek güç mücadeleleri, sosyal yapımız üzerinde devamlı etkili olmuştur.  Aşırı uçlar deyince bunu sadece sağ-sol kutuplaşması olarak düşünemeyiz.  Siyasî tarihimizde asker-sivil mücadelesi, tayin edilmişlerle seçilmişler arasındaki sürtüşmeler, laik-antilaik ikililiği, 1960’lı yılların gerici-ilerici ayırımı son dönemde yapay etnik ayrıştırmalar ve tuzaklar, ülkemizdeki ikilemlerin ana örnekleridir.  Bu kısır güç çatışmaları, ülkeye çok pahalıya mal olmuştur. 
  Ülkemizde iki güç kaynağı arasındaki tarihi iktidar mücadeleleri hep dikkat çekmiştir.  Bu mücadelelerde iki taraf vardır:
1- Aşırı laikçi, pozitivist, Batıcı yabancılaşmanın mimarı, seçkinci ve teslimiyetçi, halktan uzak olumsuzluklarına rağmen; milli devlet, milli kimlik ve Cumhuriyet konularında doğruları olanlar ve olumlu tavır alanlar. Cumhuriyetin akılsız dostları...
2- Halkın değerleri ile bütünleşmiş veya öyle görünmeyi siyaseten doğru bulan, halkla muhafazakârlık yarışına giren, yerine göre liberalliğe özenen; milli devlet, milli kimlik, milliyetçilik ve Cumhuriyet konularında yeterli hassasiyetleri oluşmamış, Batıya temelde karşı ama küreselleşmeye açık olanlar.  İç politika mücadelelerinde dış desteği tehlikeli bir şekilde kullananlar.
Bilhassa yaşadığımız dönem aşırı uçlardan ikincisinin siyaset sahnesinde at oynattığı bir dönemdir.  Hukuk devletinin parti devletine dönüştürüldüğü, milli bayramlarla anlaşılmaz bir şekilde oynandığı, garip gerekçelerle karşı çıkıldığı bir talihsiz dönem yaşanmaktadır.  Bu yanlışlarla geleceği kurtarmak ve bir yere varmaya çalışmak mümkün değildir.  Siyasetçilerin başlarını kaldırarak bu gerçeği görmeleri ve dünden  rövanş alma mücadelelerinden uzak durmalarını beklemek hakkımızdır.  Milli Mücadele ile Anadolu’dan kovduğumuz istilacı güçleri mutlu ve ümitli kılmak devlet adamlığı ile bağdaşmaz.

Yazarın Diğer Yazıları