Seçim, gerilim, tehdit!!!

Seçim, gerilim, tehdit!!!

Gidişat çok buhranlı ve de olabildiğince gergin...

Belirsizlik sadece Millet İttifakı''nın adayı üzerinde parende atmıyor, "seçimi kim kazanacak" ve "sonrasında neler olacak" sorusu da külliyen bir gizem yaratıyor ki, bugünlerde çarpıklık adına ne yaşansa, puslu havanın hatırına mübah sayılıyor!!!

Çünkü garabetler bitmiyor ülkede;

Memleketin yarısı açlıkla mı mücadele ediyormuş, geçim sıkıntısı yuvaları mı yıkıyormuş ve hayat pahalılığı zamlarla kangrenleşiyor mu, pervasızların hiç de umurunda değil...

Memleketin gidişatı nasıl çukurlarla dolu bir yolda zıplaya zıplaya gitmeye çalışan, takatsiz kalmış hurda bir kamyonu anımsatıyorsa; rantiye, vurgun, haksızlık uğruna her yolu mübah sayanlar da pervasızlığın kirli yollarında dörtnala koşmaya devam ediyor...

İşte böylesi bir ortamda çarpıklığın örnekleri de sanki her şey normalmiş gibi dayatılıyor ki, gafillerin ülkeye yaşattığı kaos, vahametin çukurlarına bile sığmıyor!..

Ülkenin son günlerde konuşulan tek siyasi meselesi, kendi partisinin tarihini faşizmle eşdeğer tutan Truva kısrakları ve parti liderlerine çocuk tecavüzü üzerinden yüz kızartıcı hakaretler eden siyasi müritlerin rezaletleri değil!!!

Bu örnekler mide bulandırıcı da; keşke siyaset Kılıçdaroğlu ile Erdoğan arasında "Ben Kemal, geliyorum" ve "Bay bay Kemal" şeklinde gülümseten atışmalardan ibaret olsa...

AKP, EKONOMİ, GİDİŞAT...

Siyaset öfkeyle ya da espriyle ısınmaya devam etsin ama, piyasadaki yangın seçim yaklaşırken bile ocaklara ateş düşürmeye devam ediyor!..

İşte yazının başında, (sanki her şey mübahmış gibi) dayatılan pervasızlığa niçin dikkat çektiğimizin kanıtları da ortalıkta at koşturuyor;

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, "Dünyanın gelişmiş 10 ekonomisinden biri olmayı hedefliyorduk ama, Türkiye''nin bu gidişle dünyanın en büyük 5 ekonomisinden biri haline gelmemesi için engel yok" demiş...

Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Benim alanım ekonomi, neticesi ortada" diye konuşmuş...

Medya bu iki konuşmayı tartışırken, ülkenin sosyo ekonomik açıdan ahval ve şeraitini en çarpıcı biçimde dışa vuran açıklamalar, rakamlar da çok şey anlatıyor...

Çünkü 2022 yılında 60 milyon kişi sosyal yardım alabilmek için devlete başvurmuş...

Çünkü insanlar en ucuz gıdaya bile ulaşamıyor... Baksanıza, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Ocak ayında 36 üründe fahiş fiyat artışları yaşandığına dikkat çekerek, marketlerin cezalandırılmasını istemiş...

İstanbul Ticaret Odası''na göre kentte fiyatlar 43 aydır düzenli biçimde artarken, yıllık enflasyon da yüzde 79''u aşmış...

Ankara Büyükşehir Belediyesi''nin "Başkent Mobil Market" aracılığıyla satışa sunduğu ucuz et, ülkedeki yoksulluğu gözler önüne sererken, geçim sıkıntısının boyutları, genel sağlık sigortası devlet tarafından karşılanan yurttaşların sayısının 8 milyonu aşmasından da iyice anlaşılmış...

AVRUPA''DA OLAYLAR, SANDIKTA KAOS MU?..

Türkiye''de, bir de hayat pahalılığı ve gelecek kaygısının dayattığı bir göç var ki, ülkeden umudunu kesenler, yurt dışına kaçan doktorlardan ibaret değil...

Memleketten gitmek isteyenler o kadar artmış olmalı ki, İsviçre, Türkiye''den yapılan "enflasyon" gerekçeli iltica taleplerini kabul etme kararı almış...

Bu arada gençlerin ne kadar umutsuz olduğunu gösteren gerekçeler Almanya merkezli Konrad-Adenauer-Stiftung (KAS) Derneği''nin Türkiye''de Z kuşağı üzerine 28 ilde, 3 bin 243 kişiyle yüz yüze yaptığı araştırmaya da yansımış...

Çünkü gençlerin yaklaşık yüzde 72,9''u fırsat verilse veya olanak bulsa Türkiye dışındaki bir ülkede yaşamak istediğini belirtmiş...

Yoksulluk-umutsuzluk ve Avrupa-göç ikilemi büyürken, yurt dışından Türkiye''ye bakış açısının değiştiğini gösteren kanıtlar, sadece ABD ve Avrupa basınının Erdoğan''ı eleştirme bahanesiyle, (aslında jeopolitik çıkarlar uğruna) Türkiye''ye saldırması değil...

Türkiye seçimi tartışırken, gerginlikler tam da Avrupa''da NATO''ya üyelik tartışmaları, Kur''an yakma barbarlığı ve Yunanistan''la gerilime denk geldi ki, tüm bunlar rastlantıysa çok şaşırtıcı!!!

Erdoğan''ın Atina''ya karşı, "bir gece ansızın gelebiliriz" uyarısı unutulmamışken, Yunan Sahil Güvenlik güçlerinin Ege''deki Bulamaç Adası açıklarında Türk Sahil Güvenlik botuna ateş açması ve Irak''ta Türk üssüne roketli saldırı derken, İstanbul''daki Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda konsolosluklarından sonra İsviçre Büyükelçiliği''nin de güvenlik önlemleri gerekçesiyle geçici olarak kapatılması, gidişattaki buhranın sadece iç siyasetteki gerilimden kaynaklanmayacağının  kanıtı!!!

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu''nun, konsoloslukların kapatılmasıyla ilgili açıklamalarda bulunurken, eylem şüphesi ile 15 kişinin gözaltına alındığını ve 5 kişinin tutuklandığını belirtmesi, Türkiye''nin seçimlere giderken, sınır dışından hortlatılan bir tehdidin girdabına sürüklenmek istendiğinin de göstergesi...

Sözün özü; 2023 seçimleri sadece sosyo ekonomik sıkıntılar ve ölüm-kalım savaşı gibi algılanan bir siyasi mücadelenin kaosunu değil, milliyetçilik dalgasını yükseltecek dış operasyonların gölgesini de hissedecek...

Velhasıl; sandığın çevresinde dolanan iç ve dış sıkıntılar, gerilimi belki de tarihin hiçbir döneminde görülmemiş biçimde artıracak!..

Yazarın Diğer Yazıları