Seçim yenilgisinin artçıları belediyeler mi olacak?

Seçim yenilgisinin artçıları belediyeler mi olacak?

Son seçimlerde değişen bir Türkiye gerçeği var… Eskiden İstanbul, Ankara ve İzmir'i önde bitiren taraf seçimleri kazanırdı… Artık öyle değil… Üç büyük şehirde önde olsanız bile Anadolu'da yenilen büyük fark seçimleri kaybettiriyor…

Hangi gerekçeyle olursa olsun, HDP'ye yakınlaşanın, ona mesafe koymayanın kaybettiğini, iktidar partisinin çözüm sürecindeki yakınlaşmasının bedelini 7 Haziran 2015'te ağır ödediğini, HDP'yi hem 'Türkiye partisi' çizgisinde gösterme gayretinin, hem de 'Kürtlerin tek temsilcisi' varsayımının, kendi içinde çelişkiler barındırdığını, bunun da muhalefete bedel ödettiğini, ders çıkarılmazsa ödetmeye devam edeceğini kaç kere yazdığımı hatırlamıyorum bile…

Burada sonuçlara bakarak hemen matematik hesapları devreye girmesin… HDP'ye oy veren bölgelerin oyları toplamdan düşülerek, "Onlar olmasaydı sonuç şuydu" denilemez… Bu konu matematiğin değil, siyasetin, sosyolojinin, sosyal psikolojinin konusudur… Problem, matematiğin dört işlemiyle değil, seçmenin duygularını, reflekslerini ve beklentilerini doğru okumakla çözülür…

***

'Seçmenin her yaptığı doğrudur' anlamında söylemiyorum, seçmeni kutsamıyorum… Çözüm sürecinde "Terörle mücadeleye yüz milyarlarca dolar harcandı, bu savaş olmasaydı bu paralar cebinizde kalacaktı, eviniz, arabanız olacaktı" propagandasını alkışlayan seçmen, bu defa tam tersini "Geçin soğanı patatesi, asıl olan vatandır" sözlerini de alkışladı ve kendi çelişkisini umursamadı bile…

Batılı reklamcıların şablonlarını olduğu gibi uygulayan anlayış bu kadar başarılı olabiliyor işte!.. Oysa seçmen profili bambaşkaydı ve milliyetçi gerçek ıskalanınca hiçbir hesap tutmuyordu… Kemal Bey'in oylarının 3 puan artması, Ümit Özdağ hamlesinin bir sonucudur ve son 5 güne sığdırılmış bir çalışmadır… Genel anlamda milliyetçiler ve milliyetçilik üzerine çalışma son 5 günde değil de en az 2 yıla yayılmış olsaydı bugün çok daha farklı şeyler konuşuluyor olurdu…

***

Bu seçimin muhalefet aleyhine ağır artçıları olabilir… O da 11 büyükşehir belediyesine sahip CHP'nin bazı belediyeleri kaybetmesidir… Hem yargı mekanizması üzerinden hem de sandık yoluyla, iktidar tarafından devasa hamleler geleceğini görebiliyoruz…

Muhalefete bozgun psikolojisi hâkim olur, ittifak da çatlarsa bu ihtimal biraz daha kuvvetlenecektir… 1989'da SHP/CHP belediye seçimlerinde dönemin iktidarı ANAP'ı ezip geçmiş, İstanbul, Ankara ve İzmir'i almıştı ama 1994 seçimlerinde kendisini ağır bir yenilgi bekliyordu… CHP, İstanbul ve Ankara'yla birlikte İzmir'i bile kaybedecekti…

1991 seçimlerinde HEP'le yapılan iş birliği ve İSKİ skandalı, evvelce yükselişe geçmiş sosyal demokrat rüzgârı erken dindirmiş ve belediyeleri kaptırmaya yol açmıştı…

Muhalefet adına bugün aynı risk fazlasıyla mevcut… 'Seçmeni doğru okuma, beklenti yönetme, algı oluşturma ve koruma, kaygı giderme, gelecekle ilgili ümit verebilme, daha kötüye savrulma korkusundan alıkoyma' gibi siyaset mecburiyetleri hayata geçirilemezse 1994'teki akıbetin önünü kimse kesemez…

Çok ağır ekonomik krizler belki bu süreci değiştirebilir… Bunun dışında kamu -özellikle yargı- imkânları, bekletilen dosyalar, üstün propaganda gücü, bu seçimlerin sağladığı motivasyon, muhalefet belediyeleri adına tehlike kapısını aralamış durumda…

Bu akıbeti öngörmek, önceden püskürtücü strateji geliştirmek, kurmay akılla planları ifşa ederek anlamsızlaştırmak, toplumsal destek eşliğinde caydırıcı bir siyaseti hayata geçirmek mümkün mü?

Mümkün olması, 28 Mayıs'ın her yönüyle doğru okunmasına bağlı… Aksi halde büyükşehir belediyelerinin bazıları artık muhalefette olmayacak…

Yazarın Diğer Yazıları