HALKIN İÇİNDEN GELEN LİDER: ATATÜRK

HALKIN İÇİNDEN GELEN LİDER: ATATÜRK
Onun için halkın içinde hiç kimsenin bir diğerinden ayrıcalığı yoktur

Halkı olmadan o, bağımsızlık ve özgürlük yolculuğunda bir adım bile atamazdı. O olmadan da, binlerce yıllık tarihte adı geçen halkının hiçbir anlamı olmazdı, çünkü zaten o halk kalmazdı. Mustafa Kemal Atatürk’ün adı, onun halkının adını ve hacmini de kapsayan dev bir gerçeğin adıdır. Onun başkomutan, efsanevi bir muzaffer veya devlet başkanı olması, çoğunlukla ekonomik olarak halkın alt tabakasından bir birey gibi yaşaması gerçeğini hiçbir zaman değiştirmemiştir.
Milli Mücadele yolculuğunda Sivas’ta iken yiyecek işleriyle ilgilenen arkadaşı karşısına dikilip ona; “paşam paramız bitti, bakkallar kasaplar da artık veresiye vermiyorlar” der. Sivas’tan Ankara’ya yola çıkarken de temsil heyeti ve beraberindekilerin cebindekilerle ancak 20 yumurta, 1 okka peynir ve 20 ekmek alabilmişlerdir. Yolcuları taşıyan üç külüstür otomobilden ikisinin lastikleri paçavralarla doldurulmuştur. Bu görüntü, savaşa hazırlanan bir halkın görüntüsüdür.
Mustafa Kemal için halk, bağımsız ve özgür bir ulus ve vatan için çabalayan herkestir. Onun için halkın içinde hiç kimsenin bir diğerinden ayrıcalığı yoktur. Nisan 1920’de Anadolu’her yanından Kuvayı Milliye’ye katılmaya gelenleri Mustafa Kemal Ankara istasyonunda bizzat karşılamıştır. Çünkü onlar, kendisiyle aynı amacı paylaşan, en sadık destekçileri olan halktan bireylerdir. Birinci TBMM’nin 414 kişilik kadrosu içinde de halkın her kesiminden bireyler vardır. Bunlardan 8’i tarikat şeyhi, 10’u aşiret reisi, 61’i din adamı, 6’sı gazeteci, 29’u avukat, 51’i asker, 2’si mühendis, 15’i hekim, 46’sı çiftçi, 36’sı tacir, 119’u memur ve emeklidir.
Yıllardır halkının yaşadığı topraklarda dolaşıp insanları gözlemleyen, onların çektikleri acılara tanıklık eden ve kendini anlar gibi onları anlayan Mustafa Kemal, halkla birlikte olmanın, onlara seslenmenin, amacını onlara anlatmanın ve halkı yanına katmanın da en etkin yöntemlerini bulmuştur. Halka bir mesaj vereceği zaman genellikle halkın yoğun olarak bulunabileceği, söylenenleri açıkça anlayabileceği ve günlük yaşamda da halkın sık sık gelip gittiği yerlerde halkla buluşmayı yeğlemiştir. Bunun için, Anadolu halkını işgalcilere karşı örgütlediği Milli Mücadele yolculuğu sırasında sık sık camilerde konuşmuştur. 7 Şubat 1923’te Balıkesir’de Paşa Camii’nde yaptığı konuşmada da camilerin halk için ne anlam taşıdığını ve nasıl bir işlev üstlendiğini anlatmıştır. Camilerin, yüz yüze bakılmaksızın yatılıp kalkılan yerler değil, din ve dünya işlerinin karşılıklı konuşulduğu yerler olduğunu vurgulamıştır. Camilerin hem tanrının hem de halkın evleri olduğunu söylemiştir. (Devam edecek)