Servetinkaya'da boynuzları hayat ağacına benzetilmiş geyik motifi

Servetinkaya'da boynuzları hayat ağacına benzetilmiş geyik motifi
Servet SOMUNCUOĞLU'nun bıraktığı yerden…

8 Ağustos günü sabahı Ankara''dan Güdül''e yolculuğumuzla başlıyor araştırma gezimiz. Cemil SÖYLEMEZOĞLU karşılıyor bizleri güler yüzü ile.

Hedefimiz Güdül''deki tüm alanları görmek. Bu, 3 gün hiç durmadan yürümemize neden olacak. Ancak karşılığında aldığımız haz tüm yorgunlukları unutturacak türden. Başlıyoruz serüvenimize…

İçimizde atalarımızın bize bıraktığı mirasa, kayaresimlerine ulaşacak olmanın heyecanı var. Salihler Köyü halkı oldukça misafirperver. Cemil ağabey yolda tarlalarda durup bize taze kavun, karpuz ikram ediyor. Böylece devam ediyoruz yolumuza.

İlk durağımız Yandaklıdere Alanı. Burada Oğuz boylarına ait damgalar da var en eski dönem Türk kayaresimleri de. Bu bize bölgedeki kültürel sürekliliğin ne denli geniş olduğunu gösteriyor.

Yandaklıdere''den sonra yolculuk Deliklikaya''ya. Bu tarih abidesi de oldukça zengin bir alan. Hemen karşısında, vadide bulunan kurganlar burayı daha da değerli kılıyor. Birçok da yazıt var burada. Antalya''da tıp doktoru olan ve Türk yazıtları üzerine derin araştırmaları bulunan Cengiz SALTAOĞLU''nun buradaki ''''Ançı''nın Yazıtı'''' hakkındaki okuma önerisi şöyle:

Ses karşılığı: Seş, ançı i, al enç enci bugug!

Günümüz Türkçesiyle: Kurtar Avcı''yı ey, kabul et huzur mülkü geyiği

Servetinkaya''nın Keşfi

Deliklikaya''dan sonra bilinmez bir yola giriyor serüvenimiz. Cemil ağabey yeni kayaresimleri keşfedebileceğimizi söyleyerek ayrı bir yere götürüyor bizleri. Sözleşiyoruz Cemil ağabey ile, eğer önemli bir kayaresim alanı bulursak Servet hocanın adını vereceğiz. Bu şevkle aşıyoruz tepeleri.

Cemil SÖYLEMEZOĞLU daha önce bölgeyi karış karış gezmiş ve bulduğu yerlere işaret taşları koymuştu. Bu taşlar işimizi kolaylaştırıyordu. Bir-iki hayal kırıklığının ardından hedefimiz ulaşıyoruz. İlk gördüğümüz resim boynuzları hayat ağacına benzetilmiş güzel bir geyik çizimi.

Kayalık sıra sıra resimlerle dolu. Ben, Cemil ağabey ve Hüseyin İSKENDER resimleri tespit ederken Melike HİSAR ve Sercan GÜVENÇ hemen ardımızdan fotoğraflıyor.

El değmemiş bir hazineye ulaşıyorduk. Onlar bizi kaç bin yıldır bekliyordu, bizi görünce ne kadar sevindiler, kim bilir? Cemil ağabey ''''işte Servetinkaya''yı bulduk'''' diye naralar atıyor. Belki binlerce yıl önce atalarımızca çizilmiş kayaresimlerine bilinçlice ilk defa bizler dokunuyoruz. Bunun sevinci ve gururu paha biçilemez.

Servet hocamız anısına bir de anıt taş dikiyoruz hemen Servetinkaya''nın üst yanına. Mekanı cennet olsun duaları ile beraber.

Kayalığın adını tam olarak vermemiz uzun sürüyor. Ortaya Servet Kaya, Servet Taş, Servetin Kaya gibi isimler atılıyor. Ad için son kararı köyde vermek için düşüyoruz dönüş yoluna.

Köyde, Salihler Köyü halkının hoş sohbeti ile karşılaşıyoruz yine. Köy kahvesinde sıcak çaylarımızı yudumlarken sohbet Servet hocamıza geliyor. Salihler halkı hala dualarla, tebessümlerle anıyor onu. Yapılan konuşmalar sonucu köy halkı kayalığa ''''Servetinkaya'''' adını veriyor.

Artık içim rahat. Servet SOMUNCUOĞLU''nun adı keşfettiği bölgede bir kayalığa verilmişti. Onlar sohbetlerine devam ederken ben hayallere dalıyorum. Gözlerimi gökyüzüne diktiğimde hilal ile yıldızın rüzgârın fısıltısında dansını fark ediyorum. Ve şu dizeler geliyor hatırıma.

Ay''lı gecelerin şavkı vurduğunda dağlara,

Yakarırlardı, yalvarırlardı inançları adına.

Onlar Güneş''e yürüyen Gök Tanrı''nın çocuklarıydı,

Ve taşlara kazıdılar inançlarını.

Bir sonraki yazımızda gezimizin 2. gününü, Düdük Dağı''ndaki Kayaresimleri''ni aktarmaya çalışacağız.

İlgili Haberler