Siyasi krizde miyiz?

Sadece ekonomi değil sorunlu olan. Siyaset de sorunlu.

Siyasetin, kelimenin tam anlamıyla başı dönüyor.

İktidar, küçük ortağının takozuyla karşı karşıya. Takoz diyorum, çünkü iktidar, bahar havası estirecek oldu. Güya "reform" yapacaktı. Özellikle "adalet ve hukuk" alanında yeni düzenlemeler yapılacaktı. İktidar kanadı en üst düzeyden bir iki cümle söylemişti ki, lafları ağızında kaldı. Bir baktık ki ortalık toz duman ve siyaset alanı karışmış.

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun şahsına tehdit içerikli saldırı yapılmış.

Gerekçe ne?

HDP'li Selahattin Demirtaş ve "Sorosçu" olarak suçlanan Osman Kavla'nın serbest bırakılmasını istemesi. 

Burada asıl merak edilen şey, MHP'nin niye dolaylı yolları seçerek siyaset üretme gayreti içine girdiğidir. CHP lideri, Demirtaş'ın ve Kavala'nın serbest bırakılması gerektiğini ilk defa söylemiyor ki. Neredeyse bir iki yıldır, haftalık grup toplantılarının çoğunda bunu dile getiriyor. CHP'ye itiraz etmek şimdi mi akıllarına geldi?

Elbette şimdi gelmedi.

Şimdi, şu gün ve şu zaman bilerek seçilmiş gibi. 

Öyle ise şimdinin bir önemi var.

Nedir o?

Şimdide ne olduğuna bakmak lazım.

Şimdi olan şey, iktidarın ekonomide bir yenileşme ve değişimle birlikte hukukta ve siyasette de bir değişim yoluna girmesidir.

Tam bu noktada bir soru daha sormamız gerekmiyor mu?

Acaba  Cumhur İttifakı'nın tarafları kendileri doğrudan konuşmak yerine kartlarını mı kullanıyor?

Neden böyle düşünüyorsun, diyebilirsiniz. Çünkü Alaaddin Çakıcı'nın gündeme oturmasından sonra iktidar kanadı sustu.

Kim konuştu?

Bülent Arınç.

İşin tuhaf tarafı nedir biliyor musunuz? Bülent Arınç'a tepkiler AKP içinden geldi. Mehmet Metiner ses yükseltti. Gerçi Metiner, Arınç her konuştuğunda mutlaka bir itirazda bulunuyor. Eğer bu danışıklı dövüş değilse, çarpık bir parti içi demokrasi olabilir.

Biri Saray'dan öbürü Saray'ı destekleyenlerden. Ancak bu arada gözden kaçırılmaması gereken bir gelişme daha oldu. İlk defa Melih Gökçek siyasal ortama girdi ve  Arınç'a yönelik söz söyledi.

Zamanlaması ilginç değil mi?

Acaba çok mu şüpheciyim.

Mehmet Metiner, Arınç'ı, MHP'de aynı gerekçelerle Kılıçdaroğlu'nu eleştirirken ortak noktaları aynıydı. Her ikisi de değişim isteyen, hapistekileri serbest bırakılmasını öneren kişilere sert çıkmışlardı.

Tüm bunlardan sonra nasıl bir sonuca varacağız?

Şöyle bir sonuca varacağız:

1- Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi, beklenen verimi sağlayamıyor.

2- Partili Cumhurbaşkanlığı'nda ortaklar, belirli protokollere bağlı olmadığından, siyasal taraflar birbirine hoşlanmayacakları tavır alabiliyor.

3- Partili Cumhurbaşkanlığı'nda iktidar, ancak halk desteğinin büyük çoğunluğunu elinde tutabildiği sürece yetkin olabiliyor. Bir ortağa ve desteğe muhtaç olduğunda iktidar, küçük ortağın elinde çaresizleşiyor.

Öyle ise ?

İş göremez haldedir.

Alt başlıklar olarak da şu sonuca varabiliriz:

1- MHP, iktidarın reformlarını beğenmiyor.

2- İktidar gücünü seçmen desteği garantisiyle istediği gibi yönlendirebiliyor.

3- Küçük ortak, iktidar ortağı olmadığı için siyasi sorumluluk taşımıyor.

Sonuç?

Türkiye, siyasi kriz yaratan ortamı bir türlü temizleyip yoluna gidemiyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları