Soruyormuş gibi çek panpa!

Soruyormuş gibi çek panpa!

Medyanın bütün mecralarında, Cumhurbaşkanı Erdoğan''ın Afrika gezisine katılan medya temsilcilerinin sorularına(!) verdiği cevaplar konuşuluyor.

Oysa sorular(!) da en az cevaplar kadar konuşulmayı hak ediyor.

***

Tamamı için yerim dar. Ama buyurunuz, seçmece bunlar:

-Fransa medyası ve siyaseti sizin Afrika''ya yönelik ilginizin ne anlama geldiğini çok iyi idrak ediyor. Bunu verdikleri reaksiyonlardan çok açık görebiliyoruz. Ama maalesef bizim ülkemizde de "Ne işimiz var Afrika''da" şeklinde yorumlar yapıldı. Fransızlar bu işin ehemmiyetini çok ciddi olarak anlamışken, ülkemizde bir kesim de maalesef bunu itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

***

-BM''deki adaletsiz işleyişe dikkat çekmek için söylediğiniz "daha adil bir dünya mümkün" sloganının, Afrika ve Orta Doğu halkları ve hükümetleri nezdinde güçlü bir karşılık bulduğunu görüyoruz. Ziyaret ettiğiniz ülkelerde bütün caddelerin, sokakların bu sloganla doldurulduğunu gördük. Bu ülke insanlarının böyle bir beklentisi olduğu çok açık. Sizin BM çerçevesinde başlattığınız "Dünya 5''ten büyüktür" şeklindeki siyasi inkılabın bölge halkları üzerinde gerçek anlamda bir tesiri olduğunu görüyoruz. Tabii bundan dolayı özellikle Fransa''nın ciddi bir rahatsızlığı var. Fransa bir süredir özellikle Cezayir''le ciddi bir siyasi kriz içerisinde. Macron''un bundan dolayı Türkiye''nin Cezayir halkını, devletini cesaretlendirdiği yönünde sözleri olmuştu. Peşinden de Türkiye''ye karşı tahrik edecek şekilde borç batağındaki Yunanistan''a yönelik ciddi silah satışı oldu. En son da yine Türkiye karşıtı bir hamle olarak Lafarge''ın Türkiye''nin mücadele ettiği terör örgütlerine destek verdiğini de gördük. Fransa''nın Türkiye karşıtı bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

***

-Muhalefet partileri de büyükelçilerin diliyle aynı dili kullanıyorlar…

***

-Kavala ilgili, "Türkiye''ye ders vermek haddinize mi?" diyerek çok net konuştunuz. Muhalefet de büyükelçilerin tarzıyla konuşuyor, bunu millî bir konu olarak görmüyor. Siz bunu nasıl görüyorsunuz? Bunlar niye Osman Kavala ve Demirtaş meselesine odaklandılar?

***

-Seçimlere daha çok var, bir yıldan fazla zaman var. Ancak muhalefet partilerinde gerek liderlerin söylemlerinde, gerekse sözcülerin açıklamalarında son dönemde bir özgüven artışı hissediliyor. Girdiği bütün seçimleri kazanmış bir lider ve Türkiye''nin en tecrübeli siyasetçisi olarak, muhalefetteki bu durumu nasıl yorumluyorsunuz…

***

-Suriye ve Irak''a sınır ötesi operasyonun iki yıl uzatılmasını öngören tezkere Meclis Başkanlığı''na sunuldu. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Millet İttifakı ortakları İYİ Parti ve CHP''ye askerî tezkereler konusunda tutum değiştirme çağrısında bulundu. Yani bir millî güvenlik meselemizi pazarlık konusu haline getirdiler. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?..

***

Sormadan edemiyor insan; acaba İletişim Başkanlığı, soru(!) cümlesine geçmeden önce, yarım sayfa yıkama yağlama şartı mı getirdi uçağa layık bulunanlara?

Soruya gelmeden önce güzelleme var, yorum var, yönlendirme var, kendi düşüncesini onaylatma gayreti var, jurnal var, kendini iktidarla özdeşleştirip muhalefeti küçümseme densizliği var…

Soru dediğiniz herhangi bir şeyi "öğrenmek" üzere sorulur.

Mümkünse bir İletişim Fakültesi hocası cevaplandırsın:

Soru mu bunlar?

 

SOROSÇULUK SUÇU

Liberal tayfayla barış çubukları tüttürmekten zihinsel fluluk yaşıyor olma ihtimali bulunan bazı muhalifler kızabilirler; kızsınlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan''ın, Osman Kavala''yla ilgili olarak yaptığı "Uluslararası camia içerisinde Soros ne ise, Kavala o. Bunlar para ile istedikleri yeri istedikleri gibi sallamaya çalışıyorlar… Kosova''da, Makedonya''da, Arnavutluk''ta, her yerde buna benzer şeyleri yaparlar. Dolayısıyla bizim bilincimizin altına bunu bir defa yerleştirmemiz lazım" değerlendirmesine aynen katılıyorum.

Keza sadece bugün değil yıllardan beri Kavala''nın savunuculuğu yaptığı birçok politik yaklaşımın, özellikle azınlıkçılık ve etnikçilik konusunda teşvike varan faaliyetlerinin, Türkiye''nin "üniter/millî devlet" yapısı açısından tehdit oluşturduğuna inanıyor ve bunu savunan yazılar yazıyorum.

Ayrıca "Yetmez ama evet" tecrübesinin de bu minvaldeki kaygılarımın, kaygılarımızın haklılığını kanıtladığını düşünüyorum.

***

Gelin görün ki, "hukuk" dediğimiz bilim bizim bizim şahsi, hatta millî kaygılarımız, endişelerimiz, inançlarımız, düşüncelerimiz üzerinde yükselmez. "Suç"un, uluslararası hukuka uyacağını taahhüt etmiş bütün ülkelerde geçerli olan evrensel ölçüleri bulunur; keza "ceza"nın da öyle.

Bu manada, Kavala''nın, benim de rahatsız olduğumu not düştüğüm fikir, düşünce yahut eylemlerinde "suç" ise, bu suçların en yoğun olarak işlendiği günlerde, ne Erdoğan, ne de iktidarı bugünkü gibi yaklaşmıyordu kendisine.

Yerel yönetimlerden, çok kültürlülüğe birçok konuda, iktidar ile Kavala''nın dernek, vakıf, platformları neredeyse ortak bir yol haritası kullanıyorlardı.

Kavala ve arkadaşları, Başbakanlığı döneminde Erdoğan''ı ziyaret ediyor, Erdoğan da kendilerine "Kürt sorununu demokrasiden ödün vermeden çözme" sözleri filan veriyordu.

***

"Sorosçuluk" madem suçtu; Kavala, o günlerde neden ve nasıl, elini kolunu sallaya sallaya işleyebildi bu suçu?

Suç değilse, şimdi neden ve nasıl, "tartışmalı bir yargı süreci" Kavala''nın "Sorosçuluğuyla" meşrulaştırılabilir?

 

SORU-YORUM

Türkiye''de görevli 10 büyükelçinin "AİHM kararları"nı hatırlatarak, Kavala''nın tahliyesini talep etmesi üzerine bir "yargıya müdahale" ve "had" polemiği başlayınca merak ettim;

AİHM kararlarına uymaya bu kadar ayak dirediklerine, bunu bir "egemenlik sorunu" gibi ele aldıklarına göre AK Partililerin hazırladığı yeni anayasa taslağında, Anayasa''ya bizatihi kendi iktidarlarında ekledikleri "...temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır" maddesi veya muadili bir madde yer almayacak mı?

Yazarın Diğer Yazıları