Suç örgütleri ve suçlularla mücadele

Bu hafta yine kırmızı bültenle aranan kişilerin yakalanmasının müjdesini aldık. Şüphesiz ki, önemli bir başarı. Şüphesiz ki, olması gereken yapılıyor.

Neticede İran, Güney Kore, Suriye, Çin, Özbekistan ve İsviçre tarafından kırmızı bültenle aranan 10 kişinin İstanbul’da düzenlenen bir operasyonla yakalanmasından bahsediyoruz.

Üstelik, göreve geldiği ilk günden bu yana, İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın öncülüğünde bu şekilde aranan veya bilinen oldukça önemli suç örgütü liderleri ve üyelerinin yakalandığı haberlerini duyuyoruz.

Yerlikaya’nın selefi bakanın suç örgütleriyle yakınlığı hakkındaki iddialar düşünüldüğünde, ülkemizin bu örgütlerden temizleniyor olması sevindirici elbette ki.

Ancak bu haberlerin, duyuruların alt metninde şunu da okumuş oluyoruz: Dünyada aranan, bilinen, korkulan suçlular Türkiye’ye girebiliyor, Türkiye’de bir süredir saklanıyor, Türkiye’yi saklanabilecekleri zayıf güvenlikli ülke olarak görüyor.

Sonraki adım

Dolayısıyla bu yakalamalar, öncelikle, Türkiye’nin suçluların saklanma yuvası olamayacak kadar güvenli ve hukuk açısından gelişmiş bir ülke olarak görülmeleri açısından önemli.

Ancak yalnızca sonuca müdahale etmek yetmez.

Yakalamaların çok olması, suçluları bu ülkeye gelmekten caydırıcı etki olsa bile, bu zamana kadar bu kadar çok sayıda suçlunun ülkeye nasıl girdiğinin, nerede güvenlik açıklarımızın olduğunun da tespitinin yapılması gerekiyor.

Yani, müdahale edilmeli, suçluların ülkeye girişine sebep olabilecek açıklar kapatılmalı.

Bu açıdan, mütekabiliyet esası olmaksızın ziyaretçi kabul ettiğimiz ülkeler kesinlikle azaltılmalı. Örneğin, geçtiğimiz günlerde bunun tam tersi olarak vize muafiyeti getirdiğimiz ülkelere tanınan bu ayrıcalığın süresi uzatılmadan bitirilmeli. Ülkeye girişlerdeki kontrol ve denetimler arttırılmalı.

Bununla birlikte, yakalanan kimselere uygulanacak yaptırımların da önemli bir caydırıcı etkisi olacağı unutulmamalı.

Tehlikenin eşiğinden dönmek

Suç örgütleriyle, çetelerle mücadele, ülkedeki kamu düzeninin ve toplum hayatından kaosu, şiddeti uzak tutarak güvenliğin sağlanması açısından büyük önem arz ediyor.

Bu tip örgüt ve çetelerin önü kesilmezse, demokratik sistemin başlıca tehdidini bunlar oluşturuyor.

Geçtiğimiz günlerde Ekvador’da bir suç çetesinin ne denli tehlike çıkardığını, kurumsal hayatı nasıl tehdit ettiğini gördük. Ülkede olağanüstü hâl ve sokağa çıkma yasağı ilan edilmek zorunda kalındı. Ekvador’un bu hâle gelmesinin en büyük nedeni, Güney Amerika’dan Avrupa’ya giden uyuşturucunun merkezlerinden biri kabul edilen liman kentine ev sahipliği yapması. Hâl bu olunca, büyümesi için çetelere fırsat yaratan sistem, bir süre sonra kontrolü de çetelere kaptırıyor.

Türkiye elbette, bu vaziyetin uzağında; ancak bunca çeteye sığınak haline gelmesi, kötü bir gidişattan dönme eşiğinde olduğumuzun da göstergesi.

Bu yüzden nedenleri ve sonuçlarıyla bu örgütlerle topyekûn mücadeleyi sürdürmek; atılması gereken adımları eksiksiz yerine getirmek oldukça önem taşıyor.

Yazarın Diğer Yazıları