Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

Suyu Arayan Adam... Atatürk'ün Ankarası...

Başkent Klubü Başkanı Dr. Metin Özarslan ve Ankara sevdalısı Şevket Bülent Yahnici telefon ile arayarak "27 Aralık Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 101 yılı için" yazı istediler. Dizlerim titredi... Başkentte doğup, yaşayan bir Cumhuriyet çocuğu olarak ağır görevdi. "Hayır" demek mümkün olmadığı için daldım kütüphaneme... "Suyu Arayan Adam"ın, Şevket Süreyya Aydemir'in Cumhuriyeti anlattığı ciltlerine yumuldum. Mustafa Kemal'in Dikmen sırtlarında Seymenler ve Bektaşiler tarafından karşılanması ve sıradan bir Anadolu kasabası konumundaki Ankara'nın sokaklarını, insan manzaralarını anlatımlarını yeniden okurken farklı duygulara kapıldım. İstiklal Harbi günleri, Cumhuriyetin ilanı, heyecanı, Osmanlı döneminde toplu iğne üretemeyen genç Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzlerce yıl ıskalanan sanayi devrimine emekleyerek başlama gayreti siyah-beyaz filmleri anımsatarak o dönemin güçlüklerini serdi gözümün önüne Aydemir, Cumhuriyetten hemen sonra bütün dünyada yaşanan kuraklığın Ankara'ya yansımasının dramını da yazmış. 1924'de başlayan ve 3 yıl süren kuraklık esnasında sadece kuyulardan elde edilen içme suyunun bulunamaz hale gelişini, salgın hastalıklarla özellikle çocukların ölümlerini de kaleme almış. Benzeri hatıraları farklı kaynaklardan okumuştum. Fakat "Suyu Arayan Adam"ın ki çok farklı...

Ankara'da yaşayanların Çubuk Barajı'na dair hatıralarını yazmıştım. Atatürk'ün Cumhuriyete kazandırdığı ilk baraj olan Çubuk Barajı'nın yeniden düzenlenmesini yakından izlerken: "Atatürk'ün eserlerinden kimler, ne ister?" sorusu takıldı kafama. Cumhuriyet ile beraber yurdun dört bir yanında seferberlikler ile yapılan eserlerin çoğunluğunun adı haklı olarak Atatürk'ün adını taşıyordu. Stadyumlar, spor salonları, kültür merkezleri, şehir meydanları, ana caddelerin isimlerine Atatürk de çok yakışıyordu.

Son 15 yılda çeşitli bahanelerle yandaş müteahitlere yıktırılıp, yaptırılan yeni tesislerden adını silenler, insanımızın yüreğinden O'nu sökemedikleri gibi sevgisini katmerleyerek büyüttüler. Çubuk Barajı da bunlardan biri. AKP'li Melih Gökçek'in 750 milyon dolar ödeyerek yaptığı ve çürümeye terk edilen parkını sadece Ankaralılar değil bütün dünya biliyor. 1994'de Çubuk Barajı da kaderine terk edildi. İçindeki Atatürk Evi-Müzesi kapatıldı. Bir dönem Müzeyyen Senar'dan Zeki Müren'e kadar Türk Müziğinin yıldızlarının sahneye çıktığı "Göl Gazinosu"da yıkıldı. Sahi kime batar? Yabancı misyon şeflerinin, başkentlilerin müzik ziyafeti yaşadığı Göl Gazinosu'ndan niçin intikam alınır? Atatürk'ün temelini atıp, Türk müteahit, mühendis ve işçilerinin emeği ile inşa edip içme suyuna, tarım sulamasına kazandırdığı Çubuk Barajı kimleri rahatsız edebilir ki! 1936 şartlarında çoğunluğu yurt dışından emanet olarak getirilen makinalar ile 4 milyon TL'ye mal edilen bu eser 1994 yılına kadar hizmet vermiş. Sonrasında korunması, gelişmesi gerekirken kaderine terk edilerek mezbelelik hale dönmüş. Mansur Yavaş ve çalışma arkadaşları göreve gelince Atatürk'ün eserlerini yaşatma maksadıyla başlatılan çalışmalar ile 2 bin kamyon çöp toplamış. 570 kamyon balçık ve çamur temizlemiş. İhale edilse en az 100 milyon dolar para harcanması gerekirken, belediyenin öz kaynakları, personeli ve ekipmanları ile sadece yaklaşık 15 milyon TL'ye Başkentin prestiji olan dünya mirası bir eser kazandırmış. Sayın Mansur Yavaş, Cumhuriyet Bayramı'ndan bir gün önce Ankara'daki basın temsilcilerini ve büyükelçilerini davet ederek resmi açılış öncesi bilgilendirme toplantısı yaptı. Yandaş medya yoktu elbet. Gelen meslekdaşlarımız hayretler içinde kaldı. Yabancı misyon şefleri ise Ankara'da böylesine güzel tabiat harikasının bu güne kadar değerlendirilmeyişine anlam veremediler. 25 yıl aradan sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin başlattığı çalışmalar burada bitmiyor. Mansur Yavaş'ın temelini attığı, açılışını yaptığı eserlerin hepsini yazmaya ve hızına yetişemiyoruz. Sonraki yazımızda Ankara Kent Konseyi'nin Türkiye sınırlarını aşıp "Altın Madalya" ile ödüllendirilen başarı öyküsünü yazmak üzere. Umutla ve sevgi ile kalın.

 

Yazarın Diğer Yazıları