Tehlike şimdi daha da büyüdü...

"Ben Gurion Havalimanı'nın askerî bölümünden kalkan bombardıman uçakları hedefe kilitlendiler. Bunlara, bölgelerindeki üslerinden havalanan ABD'ninkiler (özellikle İncirlik'ten) eşlik ediyorlardı. İran'ın nükleer tesislerinin üstüne geldikleri an ağırlıklarını bıraktılar. Hatta içlerinden ikisi, petrokimya tesislerini de vurdu."

Bu satırları dikkatli okurlarım iyi hatırlar. İsmini "Nihai Senaryo" koymuştuk. Neden tekrarlamaya gerek gördüğümü anlatayım.

İnanmayın

Trump'ın "Suriye'den çekiliyoruz"una bayram edenler var. Aklı başında olanlar, bu zatın sabıkalarını hatırlayanlar ise temkinli. "Bakalım, bu mesajın altında ne yatıyor" diye düşünüyorlar. Hele Beyaz Saray ile Pentagon restleşmesine tanık olduktan sonra daha da temkinliler.

Bu bir güç gösterisi mi? Dünyadaki dengeleri değiştirecek çıkışın arkasındaki nedenleri iyi okumak şart. Amerika'nın Suriye'den ayrılması olası mı? Hadi buna inanalım. "Sivil irade" mi karar verdi? Ya da Gürkan Hacır'ın esprisindeki gibi "Trump, ABD Derin Devleti'ne karşı" mı? Veya Prof. Dr. Mehmet Şahin'in iddiası mı gerçek; "CIA ve Pentagon başkana karşı çıkıyor."

Mantıkla bakmalı

Hani "elim elinin üstünde" oyununu sergiler gibiler. Son çıkışa, yani askerî kanadın meydan okuyuşuna bakalım; "Bölgede, yerel ortaklarla çalışmamız devam edecek." Türkiye'yi en fazla ilgilendiren bu olmalı. Bir tarafta sivil idare boşaltma için "hemen" derken askerî vesayet "100 günden önce olmaz"da ısrarcı. Yani bizim yerel seçim, bitiş çizgisi. Sizce bu biraz tuhaf değil mi?

Çok bilmiş siyasi falcılarımızın bir bölümü üstü brandayla örtülü üç tür resmine inanabilir. "Geri dönüyorlar" propagandasına kanabilirler. Daha önce indirilen binlerce teçhizat ve malzeme dolu araçları unutabilirler. Fakat gerçekçiler gözlerini daha fazla açmalıdır.

Hayal görmeyin

"Ankara zorladı" başlıklarına sazan balığı gibi atlanmaması düşüncesindeyim. Akıldan çıkarılmaması gereken girişte kullandığım "değişmez senaryo."

Kişisel olarak İran ve Türkiye için tehlikenin daha da büyüdüğü döneme girdiğimiz inancındayım.

***

Gerçek kahraman

1925 yılının 22 Aralık günü (yani bugün) Lefter Küçükandonyadis doğmuştu. 11 çocuklu ailenin son ferdi. Makedon kökenli baba ile Büyükadalı annenin evladı. Hoş onun da kökleri Girit'e dayanmakta. Klasik bir Türkiye mozaiği. Tek farklılık Hristiyan olmalarında.

Dönemin Rum takımı Beyoğluspor'a transferi mümkün olmuyor. Ermeni vatandaşlarımızın ekibi Taksim yaşını büyütmeyi başarıyor. Tabii lisansını da çıkarıyorlar. Yasal ligde sahaya çıktığı gün 16'sındadır.

Daha sonra askere, Diyarbakır'a gidiyor. Tam 4 yıl süren vatani görevinde bu kentin insanları onu paylaşamıyorlar. Her hafta sonu farklı takımların formasıyla sahaya çıkıyor. Şöhreti tüm Türkiye'ye yayılmıştır.

Asıl yerinde

Askerliği bitince hayatının akışı tamamen değişiyor. Bir yıllık kira borcuna transferi tamamlanıyor. Nereye mi? Tabii ki Fenerbahçe'ye. Taraflı tarafsız herkesin sevgisini kazandığı maçı ise Atina'da oynuyor. Yunanistan'a hem de evinde gol atıyor. Kızgın Yunanlar "Bu adam sünnetli" diye bağırıyorlar. Rövanşta da ay yıldızlı ekibimiz yine Lefter'in golüyle 1-0 kazanıyor.

Türk futbol tarihinin en büyük zaferi kabul edilen efsane Macarları 3-1 mağlup ettiğimiz karşılaşmada atılan üç golün ikisi ona aittir. Hatta kırık parmağına rağmen bu işi başarır. İtalya, Fransa, Güney Afrika ve Yunanistan liglerinde top koşturur. Bolu'da antrenör-futbolcu olarak görev yaparken Orhan Ayhan'a haber dalında birincilik ödülü kazandırır. Duayen gazeteci kenti ziyaretinde olayı patlatır: "Ordinaryüs Profesör, ilkokul diploması aldı."

Cumhuriyet İlkokulu'nun müdürü bir yemek sırasında yanına oturduğu Ayhan'a olayı anlatır. Ertesi gün Tercüman'a manşet olur. Toprağı bol olsun amigo-tercüman Manol'un taktığı Ordinaryüs lakabı tam yerini bulmuştur.

Heykeli dikildi

Fenerbahçe'nin en büyük yıldızını tanıyan ve Samsunspor'a teknik direktör yapan kişi Yılmaz Ulusoy'dur. Bu ikilinin birbirleri hakkında kullandıkları övgüleri izlemek güzeldi. 13 Ocak 2012'de kaybettiğimiz Lefter, Kadıköy'e heykeli dikilen ilk futbolcudur.

TRT Spor'un Orhan Ayhan'la Spor programı önemli spor belgeseli olma özelliği taşıyor. Yeni yönetmen Hakan Aldemir, Tahsin Canyıldırım ve diğer emeği geçenleri kutlamayı da ihmal etmiyorum. İyi gidiyorlar.

GÜNÜN SÖZÜ

Kötü yasalar en korkunç zulüm biçimidir. Edmond Burke

 

Yazarın Diğer Yazıları