Toplam beş yılda nereden nereye

Toplam beş yılda nereden nereye

Dün 30 Ekim''di… Yani Mondros Mütarekesi''ni imzalayıp devleti neredeyse bitirmemizin 104. yıldönümüydü…

Bir önceki gün ise 29 Ekim''di… Parçalanmak, sürülmek, iradesiz bırakılmak istenen bir milletin tarihe yeni bir ruhla yeniden tutunmasının ve bunu ilân etmesinin 99. yıldönümüydü…

İkisinin arasında beş yıl var… Yokluklar içinde o beş yıla, üstelik büyük ihanetlere rağmen, büyük bir tarih sıkıştırıldı… Yara bere içinde bir dev, yeniden ayağa kalktı…

Cumhuriyetten beş yıl önce imzalanan Mondros''ta, silahlarımızı bıraktık, ordumuzu terhis ettik…

Cumhuriyetten beş yıl önce imzalanan Mondros''ta, İstanbul ve Çanakkale boğazlarını düşmana açtık, Karadeniz''e geçişi ve işgali sağladık…

Cumhuriyetten beş yıl önce imzalanan Mondros''ta, Hicaz, Suriye, Trablus, Bingazi ve Irak gibi bölgelerdeki Osmanlı subaylarının itilaf komutanlıklarını teslim edilmelerine, ''tehcir ve savaş suçlusu'' diye İttihatçıların yargılanmasına onay verdik… 

Cumhuriyetten beş yıl önce imzalanan Mondros''ta, düşmana, güvenliğine tehdit hissettiği anda istediği yeri işgal etme hakkı sağladık…

***

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarınca toplam beş yılda sağlanan büyük fark, hangi tarihe sığar? Bölgemizde emperyalizmin adeta cetvelle sınır çizip, iş birlikçi ailelere bahşettiği devletlerle karşılaştırdığımızda, gerçek anlamda kan bedeliyle kurulmuş bir cumhuriyettir bizimki…

Altını tekrar çizelim: Bugün ''beka sorunu'' devleti yöneten sorumlularca bile dile getirildiği için, dün akbabaların pençesinden kurtarılanın, o yokluklar içinde bu millete yeniden yurt kılınanın, Türkiye Cumhuriyeti''nin farkı ve önemi çok daha iyi anlaşılıyor…

O büyük mücadele, Osmanlı''yı yıkmadı, yıkılan Osmanlı''nın üzerine devlet-ebet-müddet zincirine yeni bir halka ekledi… Üstelik yaralarını kendisi sararak, kendisine tutunarak, dünyanın egemen küstahlarına karşı kendi gücüne güvenerek, tırnaklarıyla kazıya kazıya…

***

Dünyanın her yerinde 100. yıllar önemlidir… Genellikle 100. yıllar abideleştirilir…

Birkaç örnek vermek gerekirse, Paris''teki Eyfel Kulesi öyledir… Fransız İhtilali''nin 100. yıl kutlamaları kapsamında fuarın giriş kapısı olarak inşa edilmiştir… Bugün Paris''in ve Fransa''nın sembolü niteliğindedir…  

Özgürlük Anıtı, dünyanın en bilinen anıtlarından biridir ve ABD''nin simgesi sayılır… Tabletinde ''4 Temmuz 1776 Bağımsızlık Bildirgesi'' yazılı olan anıt, Fransa tarafından kuruluşunun 100. yıldönümüyle ilişkilendirilerek, 1886''da ABD''ye hediye edilmiştir…

Almanlar''ın Leipzig''de Napolyon''u 1813''te yenilgiye uğratmasının 100. yıldönümünde diktikleri Uluslar Muharebesi Anıtı da yine bu kapsamdaki anıtlara örnektir… Tıpkı Meksika Bağımsızlık Savaşı''nın başlangıcının 100. yılı anısına başkent Meksiko''ya dikilen ''Bağımsızlık Meleği'' ve komutanların anıt mezarları gibi…

***

Önümüzdeki 29 Ekim, bizim 100. yılımız… Yangınların ve yoklukların içinden devlet ve cumhuriyet çıkardığımız günün 100. yılının kalıcı izler bırakması şart… Seçimlerin ve Lozan''la ilişkilendirilen safsataların daha çok ilgi çektiği, bu özel yılın aynı çapta ilgi görmediği bir ortam Türkiye Cumhuriyeti''ne yakışmaz…

Devlet bütün kurumlarıyla, bu yılı ebedileştirecek adımlar atmalı… Yeri geldiğinde kürsülerde cumhuriyeti dilinden düşürmeyenlerin, cumhuriyetin bu önemli yılını yüz ağartacak, gururu duyuracak, tarihi yaşatacak, yeni nesillere ibret bırakacak bir programı hayata geçirmeleri gerekiyor...

Yazarın Diğer Yazıları