Bekir Bozdağ, Babacan, Davutoğlu itiraf üstüne itiraf yapıyorlar. Savcılar hakkında peş peşe tayinler, operasyonlar devam ediyor. Savcılar da boş durmuyor dilekçe üstüne dilekçe, suç duyurusu üzerine suç duyurusu! Ergenekon günlerinde kimsenin sesi çıkmıyordu. O zaman Ergenekon’dan gözaltında yatanlara yapılan muameleyi şimdi savcılara yapıyorlar.
Ne diyeyim. Bahçelerde börülce, oynar gelin görümce.

***

Başbakan, oğlunu makam arabasında yanına alıp gezdirerek ne yapmak istiyor. Bunca suçlu, ifadeye çağrılan şüpheliler, korku içindelerken Başbakan’ın ailesinin bu kadar rahat olması, doğrusu herkesi kızdırır. Hem de mezarlık ve cami ziyaretleriyle...
Bizim siyasiler, Hıristiyanlar gibi günah çıkaracaklarına tövbe istiğfar etmeliler. Bize bu yakışır. “Tövbe ya rabbi tövbe estağfurullah. Bilip ettiklerime, bilmeyip ettiklerime.” Annem rahmetli böyle dua ederdi. 
Savcıların arabaları ve korumalarını almakla ne yapmak istiyorlar. Bana göre hava hoş! Ergenekon zulümlerini hatırlamam yeter ama işte bir de adalet var. Aklımıza ne yapsan adalete uygun mu değil mi sorusu geliyor. O zırhlı arabaları savcılara verirken bize sormadılar, alırken de sormadılar. Mesele yok.
Erdoğan’ın gerçekten çılgın bir kindarlığı ve sağlıksız bir inadı var. Bunlar AB’yi ve ABD’yi de isyan ettirdi. Amerikan Büyükelçisini kovmaktan beter etti. Obama’yı özlediğini söyleyip telefon kaptığı günlere hiç uymuyor. Koskoca bir cumhuriyeti böyle derme çatma bir gecekondu devleti haline getirmeye Erdoğan’ın hakkı yok. Yabancı bir gazete ‘bir cinnet içindeki ülke’ demiş Türkiye için.

***

Bozdağ’ın konuşması da bir alemdi. Korktukları ne varsa cesaret adına saydı döktü. Hani “sirkatin söyler” derler ya. Ne Yüce Divan kaldı ne biz de yanlış yaptık lafları. Keşke sesimiz daha gür çıksaydı bile dedi. Başbakan’ın sesi yeterince gür çıkıyor ama derde deva bir şey söylemiyor.
Silivri tutsakları için tahliye isteyemiyor. Neden o adamlar ve o kadın (Sevgi Erenerol) 6-7 senedir gözaltında ve Başbakan’ın oğlu neden değil.