Yeniçağ Gazetesi
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 13°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
E-Gazete

Tüm zamanların en iyi 10 aşk filmi

En iyi aşk filmleri, sevginin hem neşe uyandıran hem de yıkıcı acıya neden olan gücünün başarılı yansımaları ve keşifleridir. Şimdi sevdiğiniz birine sarılın ya da tek başınıza sakin bir gecenin tadını çıkarın, çünkü bu aşk filmleri kesinlikle şimdiye kadar anlatılmış en harika aşk hikayelerini anlatıyor.

Tüm zamanların en iyi 10 aşk filmi - Resim: 1

80'lerin en gişe hasılat rekorlarını kıran Moonstruck, listemizin 10. sırasında bulunuyor. Film, Brooklyn'in İtalyan-Amerikan toplumunda geçiyor. Genellikle pragmatik olan Loretta Castorini (Cher), sıkıcı ama güvenilir erkek arkadaşı Johnny Cammareri'nin (Danny Aiello) evlenme teklifini kabul eder. Ancak görüşmediği küçük kardeşi Ronny (Nicolas Cage) ile tanıştığında beklenmedik bir şekilde aşık olur. Daha sonra ailede karmaşık ilişkiler ve karmaşık duygularla uğraşan tek kişinin kendisi olmadığını öğrenir.

Norman Jewison'ın yönettiği Moonstruck, aşkın ve onun yol açtığı kaosun komik ve şaşırtıcı derecede anlayışlı bir anlatımını içeriyor. Filmde Johnny Cammareri karekterine hayat veren Cage, izleyicilere aşkın kusurlu olması gerektiğini hatırlatan rolüyle tam bir oyunculuk dersi veriyor.

1 10
Tüm zamanların en iyi 10 aşk filmi - Resim: 2

Türkiye'de Not Defteri olarak vizyona giren The Notebook filmi, 1940'larda farklı sosyal çevrelerden gelen iki genç aşık Allie Hamilton (Rachel McAdams) ve Noah Calhoun'un (Barbie'den Ryan Gosling) aşk hikayesini anlatan romantik bir drama.

Tutkulu yaz aşkı, Allie'nin Noah'nın sosyal statüsünün düşük olmasını onaylamayan zengin ebeveynleri tarafından aniden sona erdirilir. Yıllar sonra Allie, Lon (James Marsden) adında başarılı bir avukatla nişanlanır, ancak Noah'ın bir zamanlar kendisi için tamir etmeye söz verdiği eski evi restore ettiğini öğrenince onu ziyaret ederek aşklarını yeniden alevlendirir.

Yönetmen Nick Cassavetes, Allie ile Noah'nın aşkını sergilemek ve bir ömre yayılan bir hikaye yaratmak için romanın geçmiş ile şimdiki zaman arasındaki sıçramaları ustalıkla kullanıyor.

2 10
Tüm zamanların en iyi 10 aşk filmi - Resim: 3

Harry, Sally ile Tanıştığında veya orjinal adıyla When Harry Met Sally, erkeklerle kadınlar arkadaş olarak kalabilir mi sorusuna cevap arayan bir başyapıt.

Sally bu soruyu üniversite mezuniyetinin ardından Chicago'dan New York'a arabayla ülke çapında bir yolculuk sırasında tanışan iki kişinin hikayesi aracılığıyla yanıtlamaya çalışıyor. Harry Burns (Billy Crystal) ve Sally Albright (Meg Ryan) başlangıçta birbirlerinden hoşlanmazlar. Sonraki on yıl içinde ara sıra karşılaşmalar nedeniyle duyguları değişir. Bir kariyer değişikliği, bazı ayrılıklar ve ardından gelen birkaç parti ve Harry ile Sally'nin uyumlu kimyası, bir zamanlar platonik olan dostluklarına sızar.

Yönetmenliğini Rob Reiner'ın üstlendiği When Harry Met Sally, alışılmadık yöntemler kullanarak izleyicilerin filmin ikonik doruk noktasına hayran kalmasını sağlayacak, yavaş yavaş ilerleyen bir aşk hikayesini anlatıyor. Keskin ve esprili diyaloglarla desteklenen "Yapacaklar mı, yapmayacaklar mı?" anlatısı, kaçınılmaz bir gece her şeyi değiştirmeden önce aşkın gerçekten de acelesini nasıl alabileceğini vurguluyor.

3 10
Tüm zamanların en iyi 10 aşk filmi - Resim: 4

Pride & Prejudice ya da Türkiye'de bilinen adıyla Aşk ve Gurur, Jane Austen'in kendi adını taşıyan klasik romanının muhteşem bir uyarlaması. Bennet ailesinin üyelerine, özellikle de iradeli Elizabeth Bennet'e (Keira Knightley) odaklanan filmde, en büyük kız olarak ebeveynleri ona uygun bir koca bulması için baskı yapmaya başlar ve üst sınıftan Bay Darcy (Matthew Macfadyen) ile tanışana kadar şüpheci davranır.

İlk karşılaşmaları, Darcy'nin soğukkanlılığından ve Elizabeth'in hızlı karar vermesinden kaynaklanan yanlış anlamalar ve karşılıklı küçümsemelerle doludur. Ancak daha fazla etkileşime girdikçe başlangıçtaki önyargılarının ötesine geçmeye başlarlar. Yönetmen Joe Wright'ın uyarlaması Austen'in çalışmalarına sadık kalırken aynı zamanda 2005 yapımı filmi genç izleyiciler için çekici kılan modern bir yorum da ekliyor.

Karayip Korsanları serisinde adından bahsettiren Knightley, o zamanlar bilinmeyen Macfadyen ( Succession'dan Tom Wambsgans) ile harika bir şekilde eşleşiyor.

4 10
Tüm zamanların en iyi 10 aşk filmi - Resim: 5

Orjinal adı olan Eternal Sunshine of the Spotless Mind'a karşılık ülkemizde Sil Baştan adıyla vizyona giren film, yönetmen Michel Gondry'nin imzasını taşıyor.

Joel Barish (Jim Carrey) ve Clementine Kruczynski'nin (Kate Winslet) hikayesi aracılığıyla romantizmi ve bilimkurguyu akıl almaz ve yürek parçalayıcı şekillerde harmanlamayı başaran film, ikilinin trende yabancılarla tanışmasıyla başlasa da daha sonra izleyiciler, onların acı dolu bir ayrılığın ardından birbirlerini hafızalarından silmeye karar veren iki eski sevgili olduklarını öğreniyor.

İzleyicilerin anıların ötesine geçen şeyleri ve birini tekrar bulmanın mümkün olup olmadığını sorgulamasına neden oluyor. Hikayede hayranlar neler olup bittiğini anladığında yüreklere bir yumruk gibi çarpan, doğrusal olmayan bir anlatımla, acı-tatlı sonu, insanlar ilişkilerinde en kötü hataları yapsa bile tüm umutların kaybolmayacağını vaat ediyor. Türlerin iddialı bir karışımını ve hikaye anlatımına geleneksel olmayan bir yaklaşımı sergilemesine rağmen, Eternal Sunshine acı verici derecede insani bir hikaye olmayı başarıyor.

5 10
Tüm zamanların en iyi 10 aşk filmi - Resim: 6

Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi (Portrait of a Lady on Fire) 18. yüzyılın sonlarında Brittany'deki uzak bir adada, Marianne'in (Noémie Merlant) Héloïse'nin (Adèle Haenel) bir düğün portresini yapmak üzere görevlendirildiği, son derece duygusal bir romantik dramadır.

Genç ressam ve isteksiz gelin birlikte uzun yürüyüşlere çıkarken Héloïse, Marianne'in gündüzleri onu gözlemlemesi ve geceleri gizlice resmini yapması gerektiğinden habersizdir. İkisi birbirlerine aşık olmaya başladıklarında, Héloïse'in düğününe ne kadar az zamanlarının kaldığını acı bir şekilde fark ederler.

Yönetmen Céline Sciamma'nın bu destansı çalışması, doğal ışık kullanımı ve çiftin hikayesini tamamlayan bir dizi nefes kesici an yaratan, her karenin dikkatli kompozisyonu ile mükemmel görüntü yönetmenliğiyle büyük beğeni topladı.

6 10
Tüm zamanların en iyi 10 aşk filmi - Resim: 7

Gün Doğmadan (Before Sunrise), yönetmen Richard Linklater'ın ünlü üçlemesinin ilk filmi. Film, aldatıcı derecede basit bir önermeye sahip romantik bir dram. Hikaye, Avrupa'yı dolaşan bir trende başlıyor ve burada Amerikalı gezgin Jesse (Ethan Hawke) ve Fransız öğrenci Céline (Julie Delpy) sohbet ediyor. Jesse, ABD'ye dönüş uçağına yetişmek için Viyana'ya giderken, Céline ise Paris'e gidiyor. Birbirlerine çekilip, bir hevesle Viyana'ya inmeye ve geceyi birlikte şehri keşfederek geçirmeye karar veriyorlar.

Before Sunrise ve onu takip eden iki film Before Sunset ve Before Midnight , minimalist olay örgüleriyle tanınıyor. 1995 yapımı film çoğunlukla diyalog odaklı, büyük ölçüde iyi yazılmış bir senaryoya ve Hawke ile Delpy arasındaki kusursuz ekran kimyasına ve her şeyin mümkün göründüğü sıcak romantik atmosfere dayanıyor.

90'ların en iyi filmlerinden biri olarak anılan Before Sunrise, kısacık bir günde aşık olmanın nasıl bir his olduğunu gösteren mükemmel bir portre çiziyor.

7 10
Tüm zamanların en iyi 10 aşk filmi - Resim: 8

James Cameron'ın gişe rekorları kıran kültr çalışması Titanik (Titanic), Titanic'in talihsiz ilk yolculuğunun arka planında geçen kurgusal bir aşk hikayesiyle birleştiren destansı bir aşk ve felaket filmi.

Film, zengin ve kibirli Cal Hockley (Billy Zane) yüksek sosyeteden bir kadın olan Rose DeWitt Bukater'in (Kate Winslet) hikayesini anlatıyor.

Ayrıcalıklı ama bir o kadar da boğucu hayatında sıkışıp kalan Rose, gemide kendisini özgürlük ve macera dolu bir dünyayla tanıştıran beş parasız sanatçı Jack Dawson (Leonardo DiCaprio) ile tanışır. Aşkları çiçek açar, ancak bir buzdağının ortaya çıkıp gemiyi batırmasıyla trajik bir şekilde sona erer.

James Horner'ın ikonik film müziğinin yanı sıra filmin kendisiyle eşanlamlı hale gelen Celine Dion'un My Heart Will Go On da gelmiş geçmiş en iyi film müzikleri arasında yer alıyor.

1997 yapımı filmi bu kadar eskimeyen bir başyapıt haline getiren, Jack ve Rose'un tutkulu ve yıkıcı aşkı olduğunda şüphe yok.

8 10
Tüm zamanların en iyi 10 aşk filmi - Resim: 9

2000 yapımı In the Mood For Love adlı film ülkemizde Aşk Zamanı olarak tanınıyor. Yönetmen Wong Kar-wai'nin en büyük başarısı olarak kabul edilen bu çalışma 1960'ların Hong Kong'unda geçiyor.

Film, eşlerinin bir ilişkisi olduğundan şüphelendikten sonra beklenmedik bir bağ kuran iki komşu Bay Chow (Tony Leung) ve Bayan Chan'ın (Maggie Cheung) etrafında dönüyor. Her ikisi de sevgisiz evliliklerin tuzağına düşmüş durumdayken, birbirlerinin yanında huzura eriyorlar. Ancak sadakatsiz partnerleriyle aynı duruma düşmemek için ilişkilerini platonik tutmaya yemin ediyorlar.

Film, Asya kültürünü ve sinemasını yansıtan benzersiz bir işçilik sunuyor.

9 10
Tüm zamanların en iyi 10 aşk filmi - Resim: 10

Ve geldik listemizin 1 numarasına. Michael Curtiz'in yönettiği zamansız bir romantik dram olan Casablanca (Kazablanka) çekildiği ilk günden bu yana tekrar tekrar izlenilen ve barındırdığı dialoglardan sonsuz sayıda alıntı yapılan, türünün en iyisi olarak değil, aynı zamanda şimdiye kadar yapılmış en iyi filmlerden biri olarak da kabul ediliyor.

İkinci Dünya Savaşı sırasında geçen 1942 yapımı film, bir gece kulübü ve kumarhane işleten Amerikalı Rick Blaine'in (Humphrey Bogart) hayatını konu alıyor.

Eski sevgilisi Ilsa Lund (Ingrid Bergman), kocası Victor Laszlo (Paul Henreid) ile birlikte kulübüne girdiğinde Rick'in özenle koruduğu mesafe paramparça olur. Tarihin önemli bir dönemindeki gerçek aşkın ve büyük fedakarlığın tanıdık bir öyküsünü konu alan filmde, dönemin en ünlü aktörleri rol alıyor.

Bogart'ın Rick Blaine'i canlandırması sinemanın en ikonik performanslarından birini sunuyor: bıkkın, kendi kendine hizmet eden bir gece kulübü sahibinden kahraman bir figüre geçişi kinayenin mükemmel bir kullanımı olarak dikkat çekiyor.

Bergman'ın Ilsa Lund'u da aynı derecede ilgi çekici; onunla Bogart arasındaki kimya, karakterlerinin işkence dolu aşkını satacak kadar elle tutulur ve inandırıcı. Film sadece sinema tutkunlarının değil, fantastik bir aşk hikayesinden hoşlanan ortalama bir izleyicinin de arayacağı türden bir başyapıt.

10 10